Doğru Türkçe Ödül Töreni
- GİRİŞ05.02.2022 08:59
- GÜNCELLEME07.02.2022 09:08
2021 yılı, vefatının 700'üncü yılı münasebetiyle "Yunus Emre ve Türk Dili Yılı" olarak ilan edilmişti.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle gerçekleştirilen “Yunus Emre Yılı, Görsel ve İşitsel Medyada Doğru Türkçe Kullanımı Ödül Töreni”, 27 Ocak 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Konferans Salonu’nda yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül töreninde yaptığı konuşmada, tarih, medeniyet ve edebiyat arasındaki ilişki bağlamında sahih Türkçe’nin millet hayatındaki rolünü anlattı ve “Türkçemizi yaşatmadan milletimizin geleceğine güvenle bakamayız.” dedi.
‘Kırk Karede Erdoğan’ belgesel yazı dizisinin bir bölümü olan bu metinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’n medyaya sahih Türkçe kullanma sorumluluğunu hatırlatmasını; daha da önemlisi devletin zirvesinde bulunan bir devlet adamı olarak dil meselesinde Batıcı etnoseküler dil paradigmasına karşı ortaya koyduğu milli dil görüşünü anlatacağım.

“ÖNCE DİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üstat Necip Fazıl ‘Bir milletin edebiyatı yoksa o millet de yok demektir’ diyor.” diyerek edebiyatın millet hayatındaki önemini konuşmasının başında belirtti. Dil ve edebiyata dönük planlı saldırıları gündeme getiren Başkan Erdoğan, “Terör sadece insanların canına, malına, özgürlüğüne kastetmekle olmaz. Milletlerin varlığının ve devamlılığının teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir çeşit terördür. Türkiye, maalesef her iki teröre birden maruz kalmıştır” değerlendirmesinde bulundu.
Dilini yaşatamayan bir milletin, önünde sonunda inancı dâhil benliğini oluşturan değerlerini birer birer kaybederek yok olmasının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Başkan Erdoğan, “Bunun için hep ‘önce dil’ diyoruz. Türkçemizi yaşatmadan milletimizin geleceğine güvenle bakamayız. ” dedi.
İçinde varlığını sürdürdüğü beden, dil ve vatan üç yuvadır insan için; dilde dinini, kültürünü, medeniyetini, manevi varlığını muhafaza eder, vatan denilen sınırları belli fiziki ve sosyal coğrafyada da, şehirlerini, devlet denilen en üst teşkilatını ve maddi varlığını.

Dil, birlik ve düzen demektir. Dil bozuldu mu karakter de, hayat da, vatan da tehlikeye girer. Bu gerçeği en iyi bilenlerden biri de hiç şüphesiz ödül alanlardan şair, tv programcısı ve psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Sayar’dır.
Başkan Erdoğan, “Medya, diğer pek çok mesele gibi, dilimizin korunmasının ve doğru şekilde yeni nesillere aktarılmasının da ana mecrasıdır.” derken medyaya da sorumluluğunu bir kez daha hatırlatmış oldu. Bu uyarının ne anlama geldiğini ödül alanlardan Ahmet Hakan çok iyi bilir. Günlük konuşma dilini, sadelik, canlılık, renklilik ve sıcaklığıyla ekranda ve gazetelerdeki köşe yazılarında başarıyla kullanan Ahmet Hakan bu ödülü hak etmiştir.
Sanat alanında en iyi program TRT 2’de Hülya Koçyiğit’in sunuculuğunu yaptığı ‘Hülya Koçyiğit ile Film Gibi Hayatlar’ oldu. Bu yılki ödülün sembolü, hiç şüphesiz Türkan Şoray’dır.
Bu vesileyle ödül sahiplerini tek tek tebrik ederim.
MEDENİYETİN KURUCU UNSURU: DİL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam başta olmak üzere bütün semavi dinler, dilin insana Yüce Yaratıcı tarafından öğretildiğini bildirirler. Rahman Suresi’nde Rabbimizin insana düşünmeyi ve konuşmayı, Bakara Suresi’nde de Hz.Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğrettiği buyurulmaktadır. Hz.Âdem ile Hz. Havva validemizden beri insanoğlu yeryüzüne dağılmış, zamanla farklı kavimler, farklı diller, farklı kültürler ortaya çıkmıştır. Bugün dünya üzerinde konuşulan üç binden fazla dil olduğu biliniyor.” dedi.
Başkan Erdoğan, seküler dil anlayışını değil, vahye dayalı dil görüşünü esas alarak Rum Suresi’nin 22. ayetine gönderme yaptı: “Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden biri de: Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı olmasıdır. Elbette bunda bilen ve anlayan kimseler için ibretler vardır.”

Tarihte pek çok savaş, etnik kimlik nedeniyle çıktığından; bu ayette, dillerin ve renklerin farklı olması Allah’ın kudretinin işareti olduğu hatırlatılmakta, kavimler arasındaki güç ilişkisi batıl ilan edilmektedir.
Binlerce öğrencisi olan bir okul, nasıl bahçede ya da büyük bir konferans salonunda topluca ders veremeyip eğitim ve öğretim için sınıflara ihtiyaç duyuyorsa, bir sınav yeri olan yeryüzünde medeniyet düzeyine çıkılırken de yatay olarak coğrafi ve etnik ayırımlar yapılarak birlik ve düzen sağlanmaktadır. Bir orduyu kuvvetlere ayırmak, ayrı kışlalarda özel eğitimler vermek, farklı disiplinlerden geçirmek nasıl birlik ve beraberliğe hizmet ediyorsa, İslam’ın ilahi düzen fikrinde de bölerek ve eğiterek etnik farklılıklar birlik, düzen, barış ve medeniyetin hizmetine verilmiştir.
Bölerek yönetme tarihin yasalarındandır. Bu yasayı uygulayacak kadar güçlü olanlar dünyayı yönetip çağı belirlemektedir. Gücü medeniyet ekseninde sorumlu kullanmak, bozgunculuktan kaçınmak önerilmektedir insanlara kutsal kitaplarda.
Başkan Erdoğan da etnoseküler dil anlayışını aşarak İslam medeniyetinin ‘kurucu unsur’ olarak tanımladığı dil görüşünü gündeme taşıyıp “Bize düşen görev bunların (üç bini aşkın dilin) tamamını bir ağacın kolları, dalları, yaprakları olarak görüp insanlığın ortak hazinesi telakki etmektir. Farklı lisanlar, bizi birbirimizden ayıran değil insanlığı buluşturan, tanıştıran, kaynaştıran vasıtalardır” değerlendirmesini yapmıştır konuşmasında.
TÜRKÇE İSLAM’IN BÜYÜK DİLLERİNDENDİR
Her lisanın, kendi içinde estetikle örülmüş bir şiir olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkçenin her bir kelimesi bizim için paha biçilmez bir mücevher gibidir.” derken aynı zamanda Türkçe edebiyatının evrenselliğini hatırlatıp “Türkçe öyle kıyıda köşede kalmış bir dil de değildir. Bugün Adriyatik’ten Çin Seddi’ne uzanan geniş bir coğrafyada en çok kullanılan lisan Türkçedir” diyerek dünya dili oluşunu vurguladı.
Başkan Erdoğan, tarihsel süreçte Türkçe’nin İslam medeniyetinin kurucu unsuru haline gelişinde edebiyatın rolüne de işaret etti: “Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi gibi büyük üstatlar, ana yurttan Anadolu istikametine yürüyen milletimizin yoluna Türkçenin güzellikleriyle ışık tutmuşlardır. Ebedî vatanımız Anadolu’da da gönül ve fikir ehli olarak milletimizin hafızasında silinmez izler bırakan Yunus Emre, Türkçemizin bayrak isimlerinden birisi olmuştur. Anadolu’da yeniden inşa edilen Türkçe, Yunus’un şiirleriyle hayat bulmuş, kökleşmiş, aşk ve mana dili olarak yeni bir kimlik kazanmıştır. Yunus’un aşk odunda pişirdiği her bir şiir, çağları ve kıtaları aşarak bütün insanlığa mal olan mesajlara dönüşmüştür. Türkçemizin kudretini gösteren bu mesajların her bir dizesi kelime kelime, her bir kelimesi hece hece, her bir hecesi harf harf zenginleşerek günümüze erişmiş ve 700 yıllık maziyi bize ait kılmıştır.”
Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu’yu fikren ve fiziken bayındır hâle getirmek, temelinde adalet olan bir düzene kavuşturmak için milletçe çok çetin mücadeleler verildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir taraftan Haçlıların ve Moğolların tahripkâr saldırılarını bertaraf ederken, diğer taraftan dünya tarihinin akışını değiştiren büyük bir medeniyetin inşasına giriştik. Anadolu’nun her köşesini camiler, medreseler, dergâhlar, kütüphaneler, çeşmeler, köprüler, çarşılar, hamamlar, hanlar ve kervansaraylarla tıpkı bir gergef gibi ilmek ilmek dokuduk. Fethettiğimiz bu topraklar kısa zamanda bambaşka bir çehreye büründü. Karahanlı, Gazneli, Selçuklu devirlerinde doğan, büyüyen, gelişen ve Anadolu’ya taşınan medeniyetimiz Osmanlı ile olgunluk çağına erişti” diyerek tarih, medeniyet, edebiyat ve dil ilişkisine dikkatleri çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hacı Bayram Veli Hazretleri bu süreci şöyle anlatıyor: ‘Nâgehân ol şâra vardım/ Ol şârı yapılır gördüm/ Ben dahî bile yapıldım/ Taş ü toprak âresinde.’ Ecdadımız da yaşadığı coğrafyayı bu şanlı medeniyetin renkleriyle, desenleriyle bezerken, aynı zamanda kendini de inşa etti. Milletimiz İslam’ın rengine büründükçe güzelleşti, İlâ-yı Kelimetullâh uğruna gayret gösterdikçe güçlendi, adl-i ilâhîyi tesis ettikçe avn-ı ilâhîye mazhar oldu, üzerine yağan her belayı defederek bu topraklarda kök saldı. Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere İslam nişanelerine kusursuz bir saygı gösteren milletimiz, bunu Rabbimizin rızasına erdirecek bir haslet olarak gördü. Dilini de Kur’an ile güzelleştirdi. Kur’ân'ın temel kavramlarını, fiillerini, tabirlerini hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçeye taşıdı. Türkçe, bu sayede kazandığı ifade kudretiyle tarihinin en parlak çağlarını yaşadı” ifadelerini kullandı. Türkçe’nin büyük devlet tecrübesinden geçmiş, ortasından vahiy ırmağı akan, bereketli İslam dillerinden biri oluşunu vurguladı.
TÜRK EDEBİYATI EVRENSELDİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkçe’nin sahip olduğu büyük edebi birikimi de ifade etti: “Fuzulî, Bakî, Hacı Bayram Velî, Şeyh Galip, Süleyman Çelebi, Nedim, Erzurumlu Emrah, Ziya Paşa, Namık Kemal, Mehmet Akif, Yahya Kemal gibi birçok şair nice şaheserlere imza attı. Milletimizin insanlığa kazandırdığı Türkçe eserler şiirle de sınırlı kalmadı, ilmin bütün dallarında kütüphaneler dolusu eser telif edildi.” dedi.
Türkçenin tarihsel süreç içinde geçirdiği değişime de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maalesef 17. yüzyıldan itibaren ilmi ve edebi metinlerde Arapça ve Farsça tamlamaların bolca kullanılmaya başlanmasıyla, yazı dilimizle konuşma dilimiz arasında fark oluştu. İfrat derecesindeki bu cereyana karşı çıkan yazarlarımız, şairlerimiz, münevverlerimiz Türkçemizi aslına en uygun şekilde sadeleştirmek için gayret gösterdiler. Bu sayede, geçtiğimiz asrın başına geldiğimizde, yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark büyük ölçüde kapatılmıştı.” dedi.
Dünya gücü olan bir büyük devletin canlı, zengin ve verimli dili olarak Türkçe sağlıklı bir şekilde gelişimini sürdürüyor ve çağın koşullarına uyum sağlıyordu. Ne var ki 1909’da Sultan Abdülhamit’i tahttan indirip İttihat Terakki Cemiyeti iktidarıyla Türkiye’de yönetimi ele geçiren Batıcılar, modernleşme adı verilen, Batılı dünya güçlerinin dayattığı toplum mühendisliğini uyguladılar.
Modernleşme, ulus devlet, ulusçuluk ve ulusal dil yaratma, Batıcıların bir asırdır medeniyet değiştirme projesi kapsamında uyguladığı toplum mühendisliğidir.
TÜRKÇE’DEKİ TAHİRBAT TOPLUM MÜHENDİSLİĞİDİR
Türkçedeki tahribata da değinerek “Sözde dilde sadeleştirme faaliyetleri, tefrit derecesinde neticelerin doğmasına sebep oldu” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güya Türkçemizi yabancı kelimelerden arındırma bahanesiyle, asırlardır benliğimize şekil veren nice kelime dilimizden dışlandı, hor görüldü. Bunların yerine konmak istenen tatsız, tuzsuz, renksiz, ahenksiz yüzlerce kelimeyle kadim medeniyetimiz kesintiye uğratılmaya çalışıldı. Asırlar boyunca dilimizin musiki kudreti kazanması, kelimelerimizin birer nağme güzelliği alması için verilen emekler yok edilmek istendi. Hayali kurulan şey aslında, devletimizin müesseselerinden de, milletimizin gönlünden de ecdadın bütün izlerini silmekti.” dedi.
Cemil Meriç, Peyami Safa, Necip Fazıl, Ahmet Kabaklı, Faruk Kadri Timurtaş gibi birçok münevverimizin ‘uydurukça’ diye tabir ettiği yeni kelimeler, millî hançeremize uymadığı gibi düşünce ufkumuzu da daralttığı tespitini yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aleni, bâriz, âşikâr, ayân, bedîhi, vâzıh, sarih, münhal, üryan, berrak” kelimeleri yerine günümüzde sadece ‘açık’ kelimesini kullanmaya mahkûm olmamız, başka nasıl izah edilebilir? Maalesef bunun gibi yüzlerce misal vermek mümkündür” değerlendirmesinde bulundu.
Genç kuşaklarda kelime hazinesi diye bir şey yok denilse yeridir. Zira gençlik bu duruma toplum mühendisliği uygulamasıyla getirildi. Bir tek kelime ile pek çok başka kelimelerin manası aksettirilmeye çalışıldı. Mesela; hassaten, bilhassa, hususiyle, bahusus, kastı mahsusa ile, alelhusus, hususan, mahsusen, tahsisan... gibi kelimelerin yerine sadece ‘özellikle’ ifadesi kullanılır hâle geldi. Bunun gibi binlerce örnek verilebilir.
Sosyal medya mecralarında kullanılan dilin, Türkçe için tam bir felaket habercisi olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu meseleyi ciddiyetle ele almazsak fikri muhtevamızın kısırlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını üzülerek ifade etmek isterim. Bugün milletimizin henüz bir asır önce yazılan Mehmet Akif şiirlerini, Ömer Seyfettin hikâyelerini, hatta Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini anlayamaması dilimize yapılan suikastın büyüklüğünü gözler önüne sermektedir.” tespitini yaptı.
Gönülleri fetheden bu emsalsiz dil eleştirisini Sayın Erdoğan şöyle tanımladı: “Bugün bizi bir araya getiren, ömrü boyunca yüreğinden süzülüp gelen sözlerinden başka silahı olmayan Yunus Emre’nin asırları aşıp gelen kahramanlığıdır…”
TÜRKÇEYİ SAVUNMAK MİLLİ MÜCADELEDİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lisanımızı tehdit eden diğer bir unsur ise tabelalarda, yazışmalarda ve konuşmalarda yabancı kelime kullanma hastalığıdır. Bu salgın da 1930’larda başlayan dilde tasfiye hareketinin menfi neticelerinden biridir. Türkçemizi kısırlaştırma çabaları, aynı zamanda onu Avrupai dillerin istilasına da müsait hâle getirmiştir” diye ekledi.
Kültür emperyalizmine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çağdaşlıklarını ve ilericiliklerini, ortaya koydukları fikirlerle, eserlerle, ürünlerle değil de kullandıkları yabancı kavramlarla göstermeye çalışanların zavallı hâllerini, acı bir gülümsemeyle takip ediyoruz.” diyerek Batıcıların içine düştükleri trajikomik durumu da dile getirdi.
Toplumumuzun tarihi kararının Anadolu’daki varlığını kıyamete kadar İslam milleti olarak devam ettirmek olduğuna atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkçemizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek için verdiğimiz mücadele esasında bir millî mücadeledir, bir beka mücadelesidir. İnşallah, diğer mücadelelerimiz gibi dilimizi koruma gayretimizi de başarıyla neticelendireceğiz. Bu konuda takip edeceğimiz yol, Yunus Emre’nin yoludur.” dedi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Yunus Emre Yılı, Görsel ve İşitsel Medyada Doğru Türkçe Kullanımı Ödül Töreni”nde yaptığı konuşmada, Batıcı bürokratik oligarşinin pozitivist, etnoseküler dil görüşünü değil de milli dil görüşümüzü savunarak tarihe geçmiştir. Ülkemizdeki modernleşme adı verilen Batıcı toplum mühendisliğine son verilip; bir asırdır kültür, sanat ve edebiyatta yapılan tahribatı durduracak; özellikle üniversitelerde ve medyada işlenen Türkçe cinayetini engelleyecek politikalar uygulanması Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan milletimizin tek dileğidir.
Yorumlar2