Nabi Avcı ile ‘Enformatik Cehalet’ sohbeti
- GİRİŞ16.06.2022 09:48
- GÜNCELLEME16.06.2022 09:48
Prof. Dr. Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde Arif Nihat Asya’nın “Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım” dizesi nedeniyle Bayrak şiirinin müfredattan kaldırılması gündeme getirilmişti.
Bayrak şiiri aleyhine yürütülen kampanyanın kalkış noktası çok ilginçti: Kötü örnek oluyormuş öğrencilere.. Şiiri okuyan çocuklarda hayvan sevgisi kalmayacağı gibi, hayvanlara kötü muameleye de yol açabilirmiş bu şiir…
Bakan Porf. Dr. Nabi Avcı, “Yahu bu güzelim şiiri sırf bu sebepten nasıl kaldıralım!” diye itirazları savuşturmuştu.
Kanatlarını Arayanlar, Arif Nihat Asya Belgeselini yapımcısı ve yönetmeni olarak Bakan Avcı’nın sözkonusu tavrını takdir etmiştim. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı görevlerinde bulunmuş, AK Parti Eskişehir Milletvekili Porf. Dr. Nabi Avcı, Mavera Edebiyat Dergisi çevresinden bir büyüğümdür; kendisini sevgiyle, hayranlıkla izlerim..
Geçende, 11 Haziran 2022 Cumartesi akşamı Porf. Dr. Nabi Avcı, Eyüpsultan Belediyesi Kültür Müdürlüğü’nün ‘Anlamak İstiyorum, Eyüpsultan Buluşmaları’ etkinliğinde görüştük. Pierre Loti Tarihi Kahvesi’nde Ayşe Böhürler Hanımefendinin moderatörlüğünde Nabi Avcı’nın ‘Enformatik Cehalet’ kitabı çevresinde gerçekleştirdiği sohbete katılma mutluluğunu yaşadım.
Matbaanın icadından sonra kitap yayını bir sektör, kitap sıradan bir metâ haline geldi. Kendine göre kuralları olan bir kitap piyasası ortaya çıktı. Bu piyasada kitap içerikleri de kapakları da önemli bir işlev yüklendiler: Daha çok satmak. Piyasa koşullarıyla sanat ve edebiyatın kendi değerleri, kendi öncelikleri arasında her zaman uyum olduğunu söylemek de mümkün değil. Gazete bu ortamda çok satan ve kitleleri yönlendiren bir yayın organı olarak ortaya çıktı. Ardından radyo ve televizyonun icadı gerçekleşti. Kitle iletişimi, kitle kültürüyle toplumları yönlendirmede daha etkin oldu. Bu aşamada dünya bir iletişim ağıyla çepeçevre sarıldı. İletişim ağı, banka denilen finans mobilizasyon ağı ve ticari mobilizasyonu sağlayan kara, deniz ve hava boyutları da olan ulaşım ağıyla dünya sistemini oluşturdu.. Dünyayı köy haline getiren internet ve dijital yayının arkasında böyle bir tarih var.
Popüler kültür ve kitle kültürü olgularına karşı eleştirel bir mesafeye sahip tutumuyla tanınan Nabi Avcı’nın ‘Enformatik Cehalet’ kitabı çevresinde yapacağı sohbete davet edilince dünya iletişim tarihini hafızamda kuşbakışı hızla taradım ve heyecanlandım. Nabi Avcı, enformatik cehalet kavramıyla teknolojinin gelişiminin, iş bölümünün, hatta okur yazarlığın gelişiminin bilinç ve kültür üzerinde yarattığı olumsuzluklara dikkat çekmektedir.
Çok bilinen kişiyi tanıtmak zordur. Nabi Avcı, akademisyen, iletişim bilimci, bürokrat, siyasetçi ve bakan.. 2000 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde profesör olarak görev yaptı. 2003 yılında Başbakan Başmüşavirliği görevine getirildi. TÜBİTAK Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu üyeliği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyon başkanlığı görevini üstlendi.
Avcı, İlk defa 2011 Türkiye genel seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden Eskişehir milletvekili seçilerek meclise girdi. Ardından Haziran ve Kasım 2015 Türkiye genel seçimlerinde de AK Parti Eskişehir milletvekili seçildi ve bakan olarak hükûmetlerde yer aldı. 25 Ocak 2013’te Milli Eğitim Bakanı ve Mayıs 2016’da kurulan 65. hükümette Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yaptı.. 2018 seçimleri ardından ise Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Türkiye Kurulu başkanı oldu.
Bu yazıda Porf. Dr. Nabi Avcı’nın Eyüpsultan sohbetinden birkaç notumu aktaracağım.
Nabi Avcı, ‘Enformatik Cehalet’ kitabının çıkış noktasının, rahmetli Hasan Celal Güzel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları Konferansı’na sunulmak üzere hazırladıkları “Enformasyon Teknolojilerinin Eğitim Sistemlerine Etkileri” başlıklı Türkiye Millî Raporu’” olduğunu söyledi.
Nabi Avcı’nın yeni bir baskıyla hacmi genişletilmiş olarak yayınlan “Enformatik Cehalet” isimli kitabı. İlk baskısı 1990’da yayınlanan bu kitap o dönem için iletişim konusunda bize büyük bir pencere açmıştı. Ortaya koyduğu bakış açısıyla pek çok medyayı, bilgiyi, haberi, filmi yeniden gözden geçirmemize sebep oldu. Nabi Avcı ilk baskısı ile bu yeni baskısı arasında “twitter’ları, Facebook’ları, Instagram’ları ve benzerleri /benzemezleri ile durmadan yayılan, yayıldıkça sığlaşan, sığlaştıkça yayılan uçsuz bucaksız bir sanal âlem uzandığını söylüyor.
Distopyaların her geçen gün daha da mümkün olabileceğine inandırıldığımız bu çağda yazar sunuş yazısını Guenon’un Modern Dünyanın Bunalımı’nın sonunda söylediği şu sözlerle bitiriyor: “İçlerinde umutsuzluğun ayartıcı fısıltılarını duyanlar, kendi kendilerine, bu alanda yapılan hiçbir şeyin kaybolmadığını; kargaşanın, yanlışın ve karanlığın ancak geçici bir süre galip gelebileceğini, her türlü kısmi ve geçici dengesizliğin ister istemez topyekûn dengenin kuruluşuna katkıda bulunduğunu ve Hakk’ın gücü karşısında hiçbir şeyin sonuna kadar direnemeyeceğini hatırlatmalıdırlar. Eskiden, Batı’da bazı gizli örgütlerin benimsediği şu sözler onların da şiarı olmalıdır: Vivcit Omnia Veritas: Hak her şeyi fetheder…”
Teknolojinin hızla gelişip değiştiğine vurgu yapan Avcı, “Fotoğraf, ses, görüntü, teleks, faks, telefon gibi birbirinden bağımsız çalışan teknolojiler vardı. Ancak, bizi nasıl bir dünyanın beklediğini bu cihazların her birine tek tek bakarak anlayamayız. Geleceği, bu cihazlara ayrı ayrı bakarak tahayyül etmek mümkün değil. Artık telefon, bilgisayar, fotoğraf makinesi, hesap makinesi ve daha birçok uygulama, “telefon” denilen tek cihazda birleştirildi. Otuz yıl önce yazdığımız kitapta da işte bu birleşik-bütünleşik ortamın bir gün oluşması halinde ortaya çıkması muhtemel sonuçlara işaret ediyoruz” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Ayşe Böhürler’in ve konukların sorularıyla detaylanan sohbette; insana, makine ve bilgisayar türünden maddi donanımlar lâzım olduğu gibi, bir iç donanıma da ihtiyacın olduğunu belirten Nabi Avcı, “Teknolojik donanımların yanı sıra, geleneksel yollarla ve şifahî kültürle de donanacaksınız.” dedi.
Telefon, internet, sosyal medya gibi donanımları ‘ayartıcı’ diye adlandıran Avcı, “Eskiden ders veya sohbetlerde kritik dinleme süresi 15 dakikaydı. Telefon, internet ve sosyal medya platformları nedeniyle kritik dinleme süresi azaldı. Bebeklerde bile süre 20-25 saniyeye geriledi. Çünkü bebeğin ilgisini çeken reklamların ortalama süresi bu kadar. Bu yüzden ‘çocuklara telefon, bilgisayar vermeyin’ uyarısı yapılıyor” dedi.
Okumanın ve dinlemenin önemine de vurgu yapan Avcı, “Sosyal medya, dil yetisi kadar dinleme yetisini de kaybettirir. 250 karakterle sınırlı mesajlar yazılıyor. İnsanın derdini, kendini anlatma yeteneği gittikçe köreliyor. Bunu okumakla, bir araya gelip sohbet etmekle aşabiliriz” dedi.
Mecliste kurulan ve başkanlığını yaptığı ‘Bilişim Teknolojilerine Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu’nun çalışmalarını da anlatan Avcı, “Pandemi süreci, bu konudaki bütün uyarı ve düzenleme önerilerini akamete uğrattı. Komisyon olarak hazırlanan Eylem Planı’yla özellikle çocukların ve gençlerin açık alanlara, toplum içine çıkmaya ihtiyaçları var. Ancak Pandemi bunu da imkânsızlaştırdı” dedi.
Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken ev sahipliğinde; Prof. Dr. Handan İnci (Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü); Prof. Dr. Edibe Sözen (Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Üyesi); Prof. Dr. Bulent Arı (İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi); Prof. Dr. Alev Erkilet ( yazar, sosyolog); Mihrimah Belma Satır (milletvekili); Doç. Dr. Burak Hamza (Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi); Mustafa Yürekli (Kanal 7 – yapımcı, şair); Nazif Tunç (yönetmen); Fadime Özkan (köşe yazarı – gazeteci); Zübeyde Cihan Özsayıner ( sanat tarihi uzmanı, müzeolog ); Yıldız Ramazanoğlu (yazar) ve Celalettın Çelık (mimar, müzisyen)’den oluşan seçkin bir toplulukta konuştu Nabi Avcı.
Ülkemiz kültür ve sanat hayatının gelişmesinde, İstanbul kültürünün canlılığını korumasında aydınlara önemli görev ve sorumluluklar düştüğünü ifade etmek istiyorum. Nasıl kılıç aynı kılıç ama ona yüklenen değer, onunla kurulacak ilişkinin ölçüsü kültürden kültüre, inançtan inanca değişiyorsa; bilgisayar da bir nesne, ona yüklenen değer, onunla kurulacak ilişkinin ölçüsü dinimize ve kültürümüze göre olmalı.. Dijital iletişimin öznesi olmalıyız, nesnesi değil..
Yorumlar2