Alim ve Arif yetiştirmek..

  • GİRİŞ23.08.2022 08:48
  • GÜNCELLEME24.08.2022 08:08

Eğitim, toplumun temel direğidir, toplumu ayakta tutan ana faaliyettir, denebilir. Kültür, kuşaktan kuşağa eğitimle aktarılır. Eğitim, birey ve topluma vaziyet ve istikameti öğretir.

Eğitimin amacı bilgi aktarıp bilgili insan yetiştirmek olduğu kadar bilge insan, yani arif yetiştirmek de olmalıdır. Eğitim, bilgiyi veren, anlayışı geliştiren ve sezgilerin gelişmesini sağlayan bir faaliyettir. 

Eskiden eğitimle ilgilenen bakanlığa, Maarif Bakanlığı denirdi. Çünkü eğitimin amacının arif insan, bilge insan yetiştirmek olduğu düşünülüyordu. Günümüzde ise bu tanım geçersiz kabul edilmekte, gözleme ve doğrusal mantığa dayalı öğretim aktarılmaktadır.

Eğitimin amacı, sadece bilgi vermek, dolayısıyla bilgin yetiştirmek olmamalıdır. Eğitimin amacı genci eğip bükerek onu hem bilgili hem de bilge kişi, yani arif insan olmaya hazırlamak olmalıdır.

Arif kişi, bilge kişi yetiştirmek istiyorsanız, okullara ahlak dersi koymamız gerekir. Ahlak dersi, din dersi değildir, Batılı kavramla “etik” de değildir. Etik toplum kuralları ile ilgilidir, ahlak ise insanın özü ile ilgilidir ve özün doğru şekillenmesine önem verir.

Gerçek ahlak sahibi insan özünü tanıyan ve onun gerektirdiği şekilde davranan kişidir. Özünü tanımak ise kendini tanımak demektir. Ahlaklı insan, öncelikle kendini tanır ve ruhuna değer verir. Bu sayede diğer insanların ve doğanın da ruhuna önem vermeyi öğrenir.

Kendini tanıma konusunda Yunus Emre’nin ünlü şiirini hatırlayalım:

İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Ya nice okumaktır.

Arifi her şeyden önce Hakk’ın nefsini müşahede ettirdiği kimsedir. Ârif nefsini bilen, bunun neticesinde ise Rabbini bilen anlamında da kullanılır. Hz. Peygamber, ‘Kendini bilen rabbini bilir’ buyurmuştur. Mârifet, kendi hakkını ve O’nun hakkını bilmendir.

Arapça ilim kökünden gelen âlim ilim sahibi, bilen, bilici demektir. Âlim, derece olarak ilminin kapsayıcılığı yönünden mütefekkirin altında, kesp eden olmakla da ârifin üstündedir. İlim bilmek, irfan tanımak demektir. Bir şeyin ilmi o şeyle irtibat kurmak, irfanı ise o şeyle dost olmaktır. 

Allah’ın alîm, insanın âlim olduğunu vurgulayarak, âlimin ancak el- Alîm’in iminden pay alabileceğini belirten İbnü’l-Arabî, insanın kemalinin sadece aklından kaynaklandığını, bunun Allah’ın onun üzerindeki haklarını bilerek yerine getirmeye çalışması demek olduğunu söylemiş, ilim sâhibi olmadaki insani ve iradi gayretin değeri yönünden de âlimi ârifin önüne almıştır.

Alim bir bilen iken, arif,  bir sezen konumunda. Arifler güçlü sezgileri ve olayların arka planına bakma kabiliyetleri ile ön plana çıkarken, alimler daha çok analize tabi tutulmamış safi bilgileri ile ön plana çıkıyorlar.

İnsanlığın ilim diye bugüne kadar övüp durduğu şey, ekseriyetle eşyanın bilgisini zihne nakletmekten ibâret kalmıştır. Hâlbuki bir ambarda üst üste eşya yığmak gibi bilgileri zihinde istiflemek, onların ziyan edilmesinden başka bir şey değildir.

Zîrâ ilmin aşamaları vardır ve onun ilk aşamasında kalarak o bilgileri nefsânî menfaatlere alet etmek veya onun zâhirine, yâni kabuğuna takılıp kalmak, kişiyi gerçek huzur ve saâdete ulaştıramaz. Dolayısıyla ilim, sadece akıl ve zihin hamallığından ibaret kalmamalıdır. Bunun için ilmin hikmetle aydınlanmış bir gönül süzgecinden geçirilerek hazmedilmesi îcâb eder. Ancak bu takdirde ilim, bir üst aşama olan “irfân”ın neşv ü nemâ bulacağı, âdeta bereketli bir toprak hâline gelir.

Kimin alim kimin arif olduğunu Allah bilir, ancak bilinmesi gereken bir şey varsa her insanın kendi ekseninde bir tecrübe yumağı olduğudur. En tepe yöneticinin de, en üst makamdaki kişinin de, hiyerarşik olarak ve eğitim bakımından seviyesi ne olursa olsun en alt düzeyde bulunan çalışanın da fikirlerine değer vermek gerek. Kurumlar, şirketler partiler, okullar, medya kuruluşları ancak bu şekilde başarılarına başarı katabilirler. Bu konuyu biraz açmak istiyorum.

Arif olan olaylara bütünsel ve kapsayıcı bir bakışla, tümden gelimle bilen kişidir. Dolayısıyla arifin bakışı ayırımcı ve sınıflandırıcı değildir. Bu yaklaşım ve kavrayış şekline Aynen Yakin adı verilir. Yani kişilere ve olaylara düşünce boyutunda gözlemle değil, ayırımsız ve önyargısız olarak katılımla yaklaşır.

Dolayısıyla, âlimin uğraştığı konu İlim, arifin eylemleri ve uğraş alanı Marifet olarak bilinir. Aradaki fark birinde (ilimde) düşüncenin ve gözlemin bulunuşu, diğerinde ise düşüncenin ötesinde sezginin bulunuşudur. İrfanla dini tecrübeden, imanî derinleşmeden hâsıl olan ince anlayışı, şeksiz şüphesiz imanı ve teslimiyeti anlarlar. İlim irfan sahibi dendiğinde, hem ilmi hem de bu ilmi yaşamakla hâsıl olan tecrübesi ve meleke haline gelmiş ahlaki davranışları olan insan anlaşılır.

Marifet duyularla bilmedir, irfan ise ruhi bir hissediştir. İrfan sahibi kişi düşünerek marifetini ortaya koymaz. Marifet, sezginin yardımıyla, bir anda ve düşünmeden ortaya çıkar. Bunun nasıl çıktığını arif olan kişi de anlayamaz, çünkü akıl ve mantıkla bu durumu açıklayamaz. Sanat alanında bu marifet yetisine ilham diyoruz. “İlham” denen yeti beklemekle ortaya çıkmaz, aniden bir şimşek parlaması gibi gelir.

Cemil Meriç isabetle kültürün karşısına irfanı koyar. Benim anladığıma göre kültür insanoğlunun ekip ürettiği bilginin, topluma mal olup önce yaşama biçimi, sonra görüş ve davranış haline gelmiş olan formudur. Bu özelliğiyle kültür sekülerdir. İrfan ise ferdi ve toplumu, insanın kendisinin ürettiği bilgiden önce vahiy bilgisinin oluşturmasıdır.

Her insanın dokuduğu kumaş onun benlik boyutu olup, kumaşın motifleri ve süsleri farklı olabilir. Motifler ve süsler kumaşın dış görünüşüdür. Ama kumaşın dokunuşu ve örgü yapısı son derece önemlidir. Sağlam bir kumaş çabuk yıpranmaz ve çekiştirilince yırtılmaz. İnsan da kendi özyapısını sağlam bir kumaş gibi dokumuşsa zorlukla karşısında yılmaz ve dağılmaz. Bunu da bir bakıma eğitimle sağlamak mümkündür.

Yorumlar2

  • Tahsin 1 yıl önce Şikayet Et
    Dostum İti istediğin kadar eğit irfan yükleyip arif kılamazsın Ama toplumumuzda eskiden tek kelime eğitim almamış sayısız arif var idi Yazı fazla karmaşık olmuş Maarif ile eğitim arasındaki fark aslında o kadar da saklı gizli değildir Hitler ve şürekası iyi bir eğitim almışlar ama iyi bir adam olamamışlardır Stalin de böyledir. Serçe katili mao zedong da. Ama ömründe tek bir kitap okumamış Hz Ebubekir nebi altı düzlemde en iyi bir adamdır. Aynı anda orduyu 10 a bölüp 10 cepheye sevk edip 10 cephede Zafer kazanmış ama tek bir kişiye zulüm etmemiştir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • mehmet sarı 1 yıl önce Şikayet Et
    Hocam sondan 3. parafta çelişki yok mu??
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat