Şehitler ve nutukçular

  • GİRİŞ30.08.2022 09:28
  • GÜNCELLEME31.08.2022 09:34

Orhan Veli Kanık, ‘Vatan İçin’ şiirinde vatanseverliği ikiye ayırır:

‘Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.’

******

Gerçekten de vatana dair iki görüş, iki zihniyet, iki psikoloji vardır ülkemizde:

1.Vatan delileri. Vatanın bir çakıl taşına bile canını verenler; şehitlerimiz. Allah bütün şehitlerimizden razı olsun, rahmetiyle muamele edip mekanlarını cennet, makamlarını ali eylesin.

Zaferler, şehitlerin mirasıdır, emanetidir. Bu ülkede vatanseverlik, böyle ölümüne bir sevgidir.

2. Bir de vatanı sözde sevenler var. Ülkenin vaziyet ve istikametini Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’ndaki devletlere, dünya güçlerine bırakmışlardır, vesayetçidirler. Lafla peynir gemisi yürütmek var! Bol nutuk atarlar, arkalarında dünya güçleri olduğundan şımarıkça konuşurlar, millete ve temsilcilerine efelenirler.

‘28 Şubat bin yıl sürecek!’ derler, millete gözdağı verirler.

Taş üstüne taş koymamışlardır, ülkede eserleri yoktur oysa.

*******

Vatan, millet, devlet, bayrak, tarih ve medeniyet; kısaca bunlar toplumun statiği, temelleri, ana yapısı, değişmeyenleridir. Bu ortak değerler, toplumu birleştirir, tek beden yapar ve sürekliliği sağlar.

Bir de rejim, iktidar, parti, program ve politika vardır, bunlar toplumun dinamikleridir, değişenidir.

Lafla peynir gemisini yürütenler, hep dinamik unsurları, değişenleri savunur; rejimin değişmesi teklif dahi edilemez, devleti bir parti kurmuştur ve bırakalım eleştirmeyi resmi ideolojiye dil uzatmak suçtur.

İdeoloji, parti ve Batıcı politika, yenilemeyi de gerektirmeyen bitmez tükenmez bir anlatıdır.

********

Dolayısıyla Türkiye’de siyaseti şekillendiren iki büyük kaygı vardır: Toprak kaybetme kaygısı ve rejim elden gidiyor kaygısı..

Vatanın değil de rejimin bekçiliğini yapanlar beyaz ajan gibi çalışırlar, ülkedeki her olumlu gelişmede sert tepki gösterirler, sevineceklerine kızarlar ve şamata çıkararak dünya güçlerine haberdar ederler.

Türkiye’deki siyaseti şekillendiren sözkonusu iki büyük kaygıyı, temel meselelerde sergiledikleri tutumla somutlaştırmaya çalışacağım..

********

Toprak kaybetme kaygısı taşıyıp şehadeti göze alanlar, Türkiye’nin bağımsızlığını savunurlar. Dış politikada Türk ve İslam dünyasının birlikte hareket etmesi, birleşmesi yönünde çaba sarfederler.

Rejim bekçiliği yapıp nutuk savuranlarsa, Batı’yla kader birliği yapıldığını, başka arayışa girişilmemesi gerektiğini savunurlar ve sık sık eksen kayması olup olmadığını kontrol ederler.

Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesi ile birlikte, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin bazı mahfilleri tarafından, Türkiye’nin özellikle son dönem Ortadoğu politikasından yola çıkılarak, 50 yılı aşkındır içinde tutunmaya çalıştığı Avrupa Birliği projesi ve dolayısı ile “batılılaşma” sürecinden kopup başka ortaklıklara, örneğin “Şanghay Beşlisi”ne doğru kaydığı iddia edilmektedir.

“Eksen Kayması” olarak da adlandırılan bu iddia, iç ve dış kamuoyunda tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

*********

Yeni anayasa çalışmasında da sözkonusu iki siyasi gelenek farklı politika güdüyor.

Vatanını ölümüne sevenler, yeni anayasa istiyor. Darbe anayasalarından kurtarıp milli iradeyi bağlayan zinciri parçalamayı gündeme taşıyor.

Türkiye halk oylamalarıyla, anayasa üzerinde değişikliklerle kendini yeniledi. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ve Cumhurbaşkanlığı sistemi değişiklikleri halk oylamalarıyla gerçekleşti.

Rejim bekçisi Batıcı siyaset ise, milli iradenin güçlenmesini ve ülkenin yönetimin devralmasını istemiyor; vesayetçi politika yürüttüklerinden yeni anayasa ne zaman gündeme gelse hemen tepki gösteriyor, sivil, demokratik, milli iradeyi güçlendiren yeni anayasa çalışmalarına destek vermiyor, karşı çıkıyorlar.

********

Türkiye, 1909’den beri sürekli darbelere maruz kalmıştır. Siyasi darbe, ihanettir ve insanlık suçudur. 

Darbeler konusunda bu iki siyasi zihniyet farklı tepki verirler.

Millet iradesini tahrip etmeyi hedef alan her girişim, milletin iradesi karşısında bertaraf olmaya mahkumdur. Bin yıl sürecek denilen 28 Şubat, milletin iradesiyle tarihe gömülmüştür. 

28 Şubat gibi demokrasi dışı her adım, 15 Temmuz'da olduğu gibi karşısında aziz milletimizi bulmaktadır.

27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbelerinin faillerini, iştirakçilerini lanetliyorum; şehitleri, mağdurlarını, karşısında onurla duranları hürmetle selamlıyorum.

Bu vatana sahip çıkıp can verenler, şehitlerimiz yanılmadılar: Gaza ruhu kıyamet gününe kadar devam edecek, her kuşak vatanını canından aziz bilecektir.

Ülkesinin geleceğini demokraside gören, vatanına, devletine, iradesine sahip çıkan ve hiçbir müdahaleye izin vermeyen, onurlu, vatansever milletimiz, dün olduğu gibi bugün de anayasal düzenimizin ve geleceğimizin en büyük teminatıdır.

Yorumlar3

  • Millet 1 yıl önce Şikayet Et
    Hristiyan kanunları ile yönetildiği laikliğe devrimlere yemin edildiği sürece bu ülkeye huzur gelmez anayasa milletimizi temsil etmeli İslam hukukuna göre karar vermeli Türkiye halkının yüzde doksandan fazlası Müslüman dır
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Yavuz Sultan Selim 1 yıl önce Şikayet Et
    ALLAHÜ TEALA cümlemizi nutukçulardan değil gerçek ŞEHİD'lerden eylesin amin.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Vatandelisi 1 yıl önce Şikayet Et
    Batıcılar, masada altıya bölünmüş.. Daha da beter olsunlar! Milletimiz ne zaman uyanacak?
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat