Zikirle nisyan ve gafletten kurtuluş
- GİRİŞ08.11.2022 09:34
- GÜNCELLEME09.11.2022 08:32
Eyüpsultan Belediyesi’nin 2022 – 2023 kültür sanat sezonunun açılışı, çeşitli etkinliklerle canlı başladı. Eyüpsultan Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü’nün sezon boyu sürecek organizasyonlarından biri de Sertarikzade’deki İrfan Sohbetleri etkinliğidir.
Geçen yıl da gerçekleştirilen Sertarikzade’deki İrfan Sohbetleri’nin ilk konuğu Prof.Dr. İrfan Gündüz’dü. İstanbulluların bir hayli ilgisini toplayan programın başında bir konuşma yapan Eyüpsultan Belediyesi Kültür İşleri Müdürü İrfan Çalışan, önce katılımcılara etkinlik mekanı Sertarikzade Tekkesi’ni anlattı, ardından da konuşmacı İrfan Gündüz Hocayı tanıttı.

İrfan Gündüz Hoca’nın ‘Tasavvuf ve İrfan’ konulu sohbetine katılma fırsatı buldum. İki bölüm olarak planlanmış sohbet, ‘Tasavvuf’un izahıyla başladı ve ‘İrfan’ konusuyla tamamlandı. İrfan Hoca’nın uzmanlık alanı olan tasavvuf konusunda hem sağlam bilgi alma hem de özgün tespitlerini öğrenme imkanı bulduğumuz için dinleyicileri olarak biz çok mutlu olduk.. Bu yazıda, sohbetten aldığım tasavvufa dair birkaç notu paylaşacağım.
Hz. Peygamber sallahu alyhi vesellem devrinde bilinmeyen bir kelime olan Tasavvuf'un ortaya çıkışı ve türetilişi tartışmalı bir konudur. İrfan Gündüz Hoca söz konusu tartışmayı özetledi.
İslam alimlerinin tasavvuf tanımlarından bir kaçını not aldım. Üç tanesini bu yazıda sizlerle paylaşmak isterim: Bişr b. el-Harisi’nin (227/841) tanımı "Sufi, kalbini Allah için saflaştırmış kişidir. " şeklinde. Ebu Türab en-Nahşebi de (245/859): "Sufi, hiçbir şeyin kendini bulandıramadığı ve her şeyin kendisiyle saflaşıp durulduğu kimsedir." Şeklinde tanımlamış tasavvufu. Ebu Ali er-Ruzbari ise (322/933): "Tasavvuf, Allah'tan uzaklığın bulanıklığından O'na yakınlığın saffetine ermektir." demiş. Beni etkileyen tanımlar bunlar. Bu tasavvuf tanımlarının ortak noktası, düşünme yoluyla bilinci arındırıp berraklaştırarak Allah’a yaklaştırma yöntemi olması..
Tasavvufa dair ileri sürülen düşünceler ve bu doğrultuda yapılan tanımlar dikkate alındığında onun nefsin tezkiyesi, kalbin tasfiyesi, ahlakın güzelleştirilmesi, içte ve dışta aydınlanmayı esas alan bir ilim dalı olduğu görülür.
Kur’an-ı Kerim'de "Abd", "Beşer", ve "insan", gibi isimlerle anılan ve Allah’ın yeryüzünde biricik muhatabı ve "halifesi" kabul edilen insan; biri can diğeri de ten olmak üzere iki varlık türünden yaratılmıştır. Ten insanın fizik varlığı ve görünüşüdür. Can da iki türlüdür; biri insana canlılık ve hareketlilik veren güç anlamında hayvani can, diğeri de ilahi nefes olan candır.
Kur’an-ı Kerim'de "Abd" olarak zikredilen insanın bu ilahi nefesten yaratılan ruh taşıması vasfı ile Allah'tan başka hiçbir varlığa ibadet etmemesi, yalnızca O'na yönelmesi ve O'nun kulu olması gerektiği kastedilmiştir.
Kufeli alimlere göre Nisyan, Basralılara göre de Ünsiyyet'ten türetildiği ileri sürülen İns, İnsan ve Nas vasfı ise Allah ile olan ya da olması gereken iç bağlantıya işaret edildiği ileri sürülmüştür. Gerçekten de insan cismi ve bedeni ile halk, ruhu ve manasıyla da Hakk'la ünsiyyet edebilmektedir.
Çok unutan ve unutkan olduğu için insanın Nisyan kökünden türetilen bir kelime olduğu ileri sürülmüştür. Hiç unutmaması gereken Allah’ı, "Elest Bezmi"nde Allah'a verdigi "Bela" sözünü ve ruhunun nefha-i ilahi ile ayrıldığı asıl hüviyyetini, kimliğini unuttuğu için ona bu kökten türetilen İnsan adı verilmiştir. İnsan söz konusu unutkanlığı yüzünden cennette Allah’ın ‘Bu ağaca yaklaşma!’ buyruğunu da unutmuştur. Dolayısıyla tasavvuf, unutkan anlamında ‘nisyan ile malul’ olan insanı, zikirle nisyandan kurtarıp ihsan makamına çıkarmaktadır.
Zikir; hatırlamak, anmak, adı geçmek, düşünmek, hatırdan çıkarmamak, hatırlayıp gereğini yapmak, geçmişte başımıza gelip de unuttuğumuz bir şeyi akla getirmek gibi manalara gelen Arapça bir kelime olup, unutmak, gaflet ve nisyanın zıddı olarak kullanılmaktadır.
İbn Ataullah el İskenderi "Zikir, kalbin Allah'la olan beraberliğini devam ettirerek nisyan ve gafletten kurtulmak demektir." diyor. Kısaca zikir, bir tefekkür ameliyesi, Hakkın hatırlanması ve hatırlananın te'siri altında kalınmasıdır. Bu manada zikir, kul ile Allah arasındaki engelleri kaldıran, insandaki nisyanı gideren, kişiyi zihni, fikri, bedeni ve şuuri / bilinçsel dağınıklıktan kurtararak Allah'a kavuşturan bir ibadettir.
Hz. Peygamber sallahu aleyhi vesellemin "Zikirle Allah arasında perde yoktur." (Tinnizi, Sünen, V, 576. ) hadis-i şerifi ile "Unuttuğun zaman Allah’ı zikret." (el-Kehf Suresi (18), Ayet: 24.) ayeti, zikrin insanı nisyandan kurtararak Allah'a götürdüğünü ifade etmektedir.
Bir bahçıvan yetiştirmek istediği elma ağacına nasıl gübre verir, su döker ve alttan fışkıran lüzumsuz dalları keserek, kökten gelen besleyici gücün yukarı dallardaki yemiş ve çiçeklere gitmesini sağlamaya çalışırsa..
Tasavvuf da zikir ve halvet gibi yöntemlerle hayatın belli dönemlerinde de olsa ruh ve bedene asalet kazandırmak için onu kaba ve kötü unsurlardan temizleme ameliyesidir. Bunun sonundadır ki kişi evvelce sahip olmadığını zannettiği pek çok kabiliyetlerinin ortaya çıktığını görür. Allah bizi tasavvufla fıtratını geliştiren o talihli kullarından eylesin.
Eyüpsultan Belediyesi Başkanı Deniz Köken Beye, Kültür İşleri Müdürü İrfan Çalışan Beye, Prof. Dr. İrfan Gündüz Hocaya ve değerli katılımcılara bu güzel etkinlik için teşekkür ediyorum.
Yorumlar1