Sezai Karakoç’un birinci ölüm yıl dönümünü idrak ediyoruz.

Sezai Karakoç’un yaşadığı İstanbul’da çağdaşı olmayı şeref bildim hep. Onunla görüşebilmek, liderliğini yaptığı Diriliş görüş ve hareketine katılmak onur veriyordu bana.

Sezai Karakoç’un olmadığı bir dünyada yaşarken üç şey geldi başıma:

Ruh üşümesi tuttu. Titredi durdu ruhum. İyi ki ibadetler var. Namazda rahatlıyorum biraz. Bir de sadaka verince.

Kitapları açıldı bana ikinci olarak. Yazıların derinliklerine inerek anlamaya başladım. Bir yıl içinde masamda topluca duran külliyatı içinde çırpınıp durdum.

Vefatından sonra yaşadığım üçüncü olay da onu yeterince tanımadığımı fark ettikçe duyduğum mahcubiyet. Yarım asır önce yaptığı tespitleri doğrulayan bir takım olaylara tanıklık ediyoruz. Öngördüğü gelişmelere tanıklık da mahcubiyet doğuruyor.

Sezai Karakoç’un liderliğinden ve Diriliş programından yararlanamamak gibi bir durum var bu ülkede.

ASYA ve AFRİKA ÖNGÖRÜSÜ

Sezai Karakoç, yarım asırdan fazla bir süre önce yayınladığı Farklar kitabında ‘Asya Sütunu başlıklı bir yazısı var. Sezai Karakoç’un o yazıdaki Asya ve Afrika öngörüsünü kısaca anlatacağım.

Sezai Karakoç, ‘İki yüz yıldır hep Avrupa’ya bakıyoruz, Asya’ya sırtımızı çevirmişiz. Artık ASyaya dönüp bakmanın  sırası geldi.’ diyor.

20. yüzyılın biraz da Asya ve Afrika aksiyonu yüzyılı olduğunu söylüyor. Sömürgecilerle bu kıtalar arasında korkunç bir çatışma, kültür, iktisat çarpışması, askeri çarpışma sürüp gidiyor, diyor. ‘İstiklalini kazanan aynı milletler, büyüyen ve devleşen devletler, kurulan birlikler, kurulan yeni devletler, ihtilaller, inkılaplar.. Kısacası bu kıtalarda, tam bir toz duman şantiyesi hali var.’ diyerek bir umuttan bahsediyor.

Asya’daki Sarı Tehlike Çin ile güneydeki Siyah Enerji’nin Avrupa’yı korkuttuğunu söylüyor yarım asır önce. Avrupalı aydınların da itiraf ettiği gibi er medeniyetin ömrü vardır, sıra ‘siyah medeniyet’te diyor. Dünyadaki büyük değişimi yarım asır önce görüyor ve yeni Asya’ya, yeni Afrika’ya dikkat çekmeye çalışıyor.

YENİ ASYA VE YENİ AFRİKA

Sezai Karakoç, insanımızı sarsıcı tespitte bulunuyor: ‘Asyalı olduğumuzu kendimize bile itiraf etmekten çekiniyoruz. Bir trenden yanlış bir istasyona inmiş gibi veya bir tren kaçırmış gibiyiz.’

Yarım asır önce yaptığı öneri şu: ‘Gelişen Asya’ya ve oluşan Afrika’ya bakıp onlarda kendi meselelerimizi dışımızda görebilmek imkanını elde edebiliriz. Bu gelişme ve bu bu oluşta kendi geleceğimizi de düşünebiliriz. Asya ve Afrika bizim için yeni bir ‘umut alanı’dır.’

Türkiye'ye düşen görevi şöyle tanımlıyor: ‘Asya ve Afrika’da doğan yeni medeniyete eski medeniyetlerin ocağı olan Anadolu bir sütun eklemeli, bir kubbe ve bir minare armağan etmelidir. Ki Asya binası o sütuna dayansın, ki Asya göklerle ilgisini o kubbe yoluyla kursun, ki minarelerden bütün insanlık Hakikat’e çağrılsın..’

Sezai Karakoç ömrünün son günlerinde Türk Devletleri Teşkilatı’nın kuruluşuna tanıklık etti. Gözleri açık gitmedi elhamdülillah.

Vefatının ilk yıl dönümüne bir hafta kala, 11 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 9. Devlet Başkanları  Zirvesi ruhunu şad etti.. Zirvede devlet başkanları  asırlardır özlediğimiz fotoğrafları verdiler. Bunlar henüz ilk adımlar tabiî..

Sezai Karakoç, 1991 yılında, demir perde çöküp soğuk savaş dönemi bittiğinde Diriliş Partisi’ni kurdu heyecanla. Asya’nın dirilişini planlamıştı. Partisi iktidar olmadı, 28 Şubat’la Türk dünyasından uzak tutuldu ülkemiz, Türkiye çok şey kaybetti, en az 100 yıl kaybetti.

Üstadımız Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın.