Yabancılaştırma ve sömürge sineması

.

  • GİRİŞ24.12.2022 11:27
  • GÜNCELLEME26.12.2022 09:44

Gerçeklik nedir sorusundan gerçekliğin tanımında hemfikir olunabilecek bir yan var mı sorusu daha aydınlatıcı değil mi? Çünkü yaşadığımız dünyanın tüm insanlık için ortak bir dünya olduğu gerçeği inkar edilemez..

Hiç şüphesiz gerçeklik, orada bir yerlerde, bizden ayrı olarak var olan bir şey değil; aklımızın, irademizin ve gücümüzün bileşkesidir. Gerçeklik kendimizle bizler arasında ve gerçek dediğimiz kültürün geri kalanıyla yaptığımız bir sözleşme, bir uzlaşmadır. Gerçeklik biz ve ben arasındaki merkezdir.

GERÇEKLİK: ORTAK DÜNYA

Yaşanılan dünyada insan ortak paydayı genişletme sorumluluğunu taşır omuzlarında. İnsan dünyayı biraz daha anlaşılır ve anlamlı kılmak zorundadır. Ortak paydanın genişlemesine imkan sağlayan unsurların başında da kültür ve sanat gelmektedir. Bu yüzdendir ki içinde yaşamış olduğumuz dünya, sosyal gerçeğin kendisi sanatla gözden geçirilmektedir.. İnsanlık, bu anlamlandırmalar ve anlamlardan oluşan kültür dünyasında hem fiziksel hem psikosoyal anlamda ortak yaşamaktadır.

Gerçeklik dediğimiz ortak dünya, sosyal varoluşun kendisi ve de ruhudur. Bu varoluşun devam ettirilebilmesi, ortak sosyal bilincin berrak, geniş ve derin olabilmesi ve ortak ruhun yaşayabilmesi için bireyin bir ailenin ve bir toplumun üyesi olarak kendisini oraya mensup hissetmesi, gerçekliği paylaşması önemlidir. Aidiyet ve mensubiyet sadece toplumun değil, aynı zamanda ortak dünyanın da kurucu ilkesi, onun sürekliliğini sağlayan bir duygudur. Bu aidiyet ve mensubiyet duyguları ile hareket eden bireylerin yaşadığı dünya, bağlanmalar (kabuller, idealler) ve ilişkiler (sosyal yapı ve roller) bütünü, aslında hayatın kendisidir, yani gerçekliktir. Bu yüzdendir ki insanın hakikate bağlanma ve sadakat gösterme ihtiyacı vardır.

HAKİKAT: KURUCU KESİNLİK

Hakikat, ‘kurucu kesinlik’tir. İslam, ‘Allah, hakikat!’ der, dolayısıyla Kuran-ı Kerim, peygamberler ve ahiret de hakikattir, en yüksek ortak paydadır. İnsan, tevhidi dünya görüşü ve mutlak hakikat ve nisbi hakikat ayrımına dayanan varlık tasavvuruyla, ilahi irade olan şeriatla hakikate bağlanır; aile, cemaat (toplum) ve ümmet içinde iyilik ekseninde ilişkilerini geliştirerek gerçekliğe katılır.

Materyalistler, tanrı tanımaz olduklarından kurucu kesinlik kabul ettikleri maddenin ezeli ve ebedi olduğunu, varoluşun da çatışma olduğunu, ölüm ötesinin olmadığını ve maddenin beş duyu ve akılla bilinebilir olduğunu ileri sürerler. Aidiyet ve mensubiyet duyulan madde kaos olduğundan; gücü yeten yetene bir dünyada çatışma esas olduğu için birlikte kurulan gerçeklik, üstünlerin dünyasıdır, ortak payda değildir.

HAKİKAT, GERÇEKLİK VE SANAT

Sanat, gerçekliği resmeder. Sanat dalları içinde en etkili gerçekliği yansıtma aracı ise sinema kabul edilmektedir. Tüm sanat dallarının bileşkesi ve yaşanılan dünyanın önemli bir yansıtma aracı olan sinema, hem yaşanılan döneme tanıklık etmesi, hem geleceğe projeksiyon tutması hem de gerçekliğin / ortak hayatın resmini yapması ya da fotoğrafını çekmesi adına önemlidir.  

Şair ve yazar gerçekliği nasıl bir dilin içinde kelimelerle özgün ve yeni bakış açıları üreterek yeniden kuruyorsa sinema da bunu görüntülerle yapar. Kelime ve görüntü de kültür demektir; imge ise kullanıla kullanıla orta malı olmuş görüntüdür.. Sinema kullanılmamış, orta malı olmayan, özel görüntü ararken (maruftan) bilindik dünyadan kopamaz..

SİNEMA: GERÇEKLİĞİN YASIMASI

Geçmişte ve şimdi / burada yaşananlar, toplum içinde gerçekleşmekte, gerçeklik haline gelmektedir. Dolayısıyla sinemanın yalnızca duygu ve düşüncelerin açığa çıkmasına yardımcı olan bir araç olması değil, toplumsal, kültürel ve tarihsel gerçeğin anlatımında bir yol gösterici, bir belge niteliği taşıması, bireylere ve topluma kılavuz olmasının da altının çizilmesi gereklidir.

Sinema içinden çıktığı toplumun yaşantılarını, hayat tarzını ve gerçeklerini gösterirken geçmişi ve olanları yansıtarak bir nevi belge niteliği taşımaktadır. İnsan toplum içinde birey olabilmekte ve hayatını biçimlendirmektedir. Bu oluşum içinde bireyin sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel yeri ve konumu belirleyici olmaktadır. Bu dün olan, yarın da insanların karşılaşacakları olaylar ve konulardır.

Sanat sosyolojisi göstermiştir ki, genelde sanat özelde sinema insanların tutumlarını, düşüncelerini ve davranışlarını değiştirebilmekte, kamuoyu oluşturabilmektedir. İnsan var olduğu günden bu yana gerçek dünyanın benzerini inşa etmeye çalışmaktadır. Bu tümüyle psikolojik, sosyal psikolojik bir istektir. İnsan bir anlam arayışında, ebediyete hazırlanma derdinde, ölümsüzlüğün ardında olduğu için gerçeğin benzerini yaratmaya, özdenetim ve kendini yönetme çabası göstermektedir.

İnsan yaşadığı dünyanın benzerini yeniden kurmaya çalışırken bunu bilim, felsefe ve sanatla gerçekleştirmeye çalışır. Sanatın içinde fiziksel gerçekliği aktarma konusunda başka bir sanat dalının sahip olmadığı bir nesnelliğe sahip olduğu düşünülen sinemanın, fiziksel gerçekliği olduğu gibi aktarmak suretiyle, seyircinin yüzeyin altında yatan gerçeği kavrayacağına inanılmaktadır. Çünkü sinema: bir kişinin, bir gurubun, ya da içinde var olduğu toplumun bir nesnesi olarak bunlar hakkında bir gerçeği ortaya koyabilir.

Sinema gerçeği ortaya koyarken kendi dilini kullanır. Kendi görsel ve işitsel dilini kullanan sinema, sinema gerçeğini gerçekle anlatan bir sanat olarak karşımıza çıkar. Sözlü dillerde gerçeğin yerine simgesinin, sinemada ise görüntünün geçtiğini görmekteyiz. Bir göstergeler dizgesi olarak sinemayı incelediğimizde, onun yazılı ya da sözlü dilin tam tersine uzlaşımsal ve simgesel bir dil olmadığı, gerçeği simgelerle değil, gerçeğin kendisiyle, görüntüyle anlattığı sonucuna vardım. Şu ağacı anlatmak istersem onu kendisiyle anlatırım. Sinema, gerçeği gerçekle anlatan bir sanat.. Doğal ve tarihsel gerçeklik, sanatsal gerçeklik haline gelmektedir.

Fiziksel gerçeğin sunumunda sinemanın fiziksel gerçeklikle olan ilişkisinde önemli olan nokta, onun ne kadar iyi taklit edebildiği değil, gerçekliğin kayda alınıyor oluşudur. Film ancak fiziksel gerçekliği kaydedip gözler önüne serdiğinde gerçekleştirir kendini. Kısaca sanatsal gerçeklik, sinemasal gerçeklik içinde de vardır; insan aidiyet ve mensubiyet problemiyle orada estetik gerçekliğin tam ortasındadır..

SİNEMA: SOSYAL DİNAMİKLER BÜTÜNÜ

Sinema filmi, sadece yönetmenin ve diğer çalışanların bir ürünü değil, filmi üretenlerle birlikte içinden çıktığı toplumun bir ürünüdür.

Sinema filmlerinde, filmlerin üretildiği ülkelerin sosyo-ekonomik ve kültürel yapıları farklı olduğu için, sanat eserleri de farklı olacaktır. Bu bağlamda da filmin içinden çıktığı toplumun ekonomik temeline, sosyal yapısına, düşünce sistemine ve sanat geleneklerine bakmak gerekmektedir.

Toplumsal yapının aynası olan sinema olgusunu burada irdelerken toplum ve toplumsal olaylara yön veren şeylerin toplumsal dinamikler olduğunu söylemek mümkündür. Sinema, toplumsal dinamiklerin topluma sunumunda çok önemli bir görev üstlenmektedir, “gerçeğin sunumu” görevi, ayna tutma görevi.

YABANCILAŞTIRMA: SÖMÜRGE SİNEMASININ ÖZELLİĞİ

Sinemadaki gerçek, tarihin, örneğin yıllar önce olmuş bir savaşın ortasındaki insanlık ve vatan sevgisi gerçeği olabilir. Günümüzde sinema filmi çalışmaları, toplum içinde yaşanan gerçekleri anlatma kaygısı taşımadığı gibi, toplum içinde cereyan eden olumsuzlukları sinema üzerinden gösterme gibi bir çaba da gütmemektedir.

Bir sinema filmi, toplumun aynası olan sinemanın toplumsal gerçeği sunumunda konuları, olayları, olguları, objeleri, nesneleri, kavramları kısaca şeyleri nesnel, tarafsız bir bakış açısıyla sunup/sunamadığını anlayabilmeyi ve sinemanın ele aldığı konuları tartışmaya açmayı amaçladığı da düşünülebilir.. Ancak bu yaklaşımda bile kültürel kotlar ve görüntüler kendi gerçekliğimizin parçaları olmak zorundadır. Karakterimizi ve kahramanlığımızı başka toplumların savaşında, örneğin Vietnam ya da Kore savaşında nasıl anlatırız?

Yabancılaştırma, bir sömürge sineması özelliğidir. Sanatta yabancılaşma, estetik düşüncenin ontolojik ve epistemolojik temellerinin, kısaca akaidinin değişmesidir. Aidiyetten mensubiyete yürümeyen, bu iki duyguya saldıran sinema millet olma gerçekliğimizi yıkmaktadır.

Yorumlar1

  • TAŞKIN Hoşver 1 yıl önce Şikayet Et
    Güzel bir tahlil, ışık tutan yorumlar, yebrikler
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat