Altılı Masa’da nihayet kamuoyunun epeyce zamandır beklediği “ortak aday” konusunda bir uzlaşma gerçekleşti. Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğu açıklandı.

İYİ Parti hem ortak aday konusunda herkesten fazla ısrarcı oldu hem de son aşamada kendisi dışındaki beş partinin üzerinde uzlaştığı isme itiraz ederek masadan kalktı.

İYİ Parti lideri Meral Akşener hiçbir şartta masadan kalkan tarafın kendileri olmayacağını her fırsatta dile getirdiği halde en kritik aşamada niçin verdiği sözden döndüğünü ve masadan kalktığını izah edebilir mi? Bu tutarsız tavrın savunulabilir tarafı elbette yok.

ALTILI MASA SINAVI VEREMEDİ

Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi başta olmak üzere birçok hususta altı parti arasında bazı çekişmelerin olması doğaldı. Anlaşmazlıklar, ortak amaç adına kurulan masada çözülmeliydi. İşte bu yapılamadı. İçeride farklı dışarıda farklı konuşuldu.

Altılı Masa sınav yeriydi milletin gözü önünde. Altılı Masa’nın partileri ve liderleri iki yüzlü hale getirişine tanıklık edildi.

İYİ Parti bir süredir Kemal Bey’e verilen desteğin İmamoğlu’na ve Yavaş’a gösterilen ilgiden daha az olduğu düşüncesinin ifadesi olan “kazanacak aday” gerekçesi başlığı altında toplanabilecek fikirler dile getirdi, Kılıçdaroğlu ittifakın adayı olursa seçimin kazanılamayacağı açık açık söylendi.

“Kazanacak aday” şifresiyle sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalar ittifak ortakları arasındaki karşılıklı güvenin tükenişini gösteriyordu. Artık yapılacak bir şey kalmadığı için ipin inceldiği yerden kopması beklendi.

Akşener’in masadan ayrılma gerekçesini de ayrılma şeklini de ayrılma amacını da esas itibariyle kendi tabanının akıl ve vicdan süzgecinden geçirerek değerlendireceği açık…

“Şu kişi kazanamaz” diyorlardı her yerde ama bunu “o kişiye” söylemiyorlardı. O kişi de size “Dışarıda niye böyle konuşuyorsunuz” diye sormuyordu. “Ortada bir problem varsa konuşup tartışalım, bir çözüm bulalım” demiyordu iki taraf da. Neticede inceldiği yerden koptu pamuk ipliği…

SEVGİ Mİ KAZANACAK NEFRET Mİ?

Millet İttifakı, 14 Mayıs’ta “Bugünkü iktidar gitsin mi kalsın mı” sorusuna cevap isteyecek seçmenden.

Dolayısıyla “Falanca kişi muhalefetin adayı olsaydı bu iktidar değişsin derdim, şimdi filanca kişi aday olduğu için iktidar değişmesin diyorum” şeklinde bir tutum göstermeyeceği varsayılıyor bu belirlenen stratejide.

Muhalefete artı yazacağı varsayılıyor, iktidarın her eksisi.

Olası Kemal Kılıçdaroğlu iktidarının artısı eksisi konuşulsun istenmiyor; bu yüzden de projeleri yok..

Girilecek seçimi, hem ülke için hem de kendileri için “köprüden önceki son çıkış” olarak algılıyorlar, algılatmaya çalışıyorlar.

Sonuçta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, masada en fazla oya ve sandalyeye sahip ana muhalefet partisinin lideri. Aslında eldeki en iyi seçenek bu deniyor. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktan korkuyorlar. 

Dış desteği kotarmış, içerde belli bir oyu olan Kılıçdaroğlu’ndan daha iyi aday mı var masada? Diğer beş liderin yurt dışında ve içeride karşılığı yok, bunu bildiklerinden adaylık iddiası yok.

Kılıçdaroğlu’nun alternatifi masa dışında. Belediye başkanları milletvekili, bakan yapılmadan cumhurbaşkanı mı yapılacak? Ne var ki belediye başkanları Kılıçdaroğlu’ndan daha ümit verici bulunuyor masada!

Millet İttifakı, Batılı dünya güçlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığının ve içerde estirdikleri nefret fırtınasının seçim sonucunu belirleyeceğini sanıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunu, bakalım Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan nefret ve düşmanlığı mı belirleyecek sevgisi mi?

Türkiye’de nefret mi kazanacak sevgi mi?