Din ilim ve demokrasiyle yükselmek

  • GİRİŞ02.05.2023 09:40
  • GÜNCELLEME04.05.2023 08:27

Tarih bize göstermiştir ki bir millet, medeniyet seviyesine ulaşırken bazı temel değerlere sarılır, bu değerleri milli hayatın esası haline getirir, durmadan onları işler.. Böyle temel değerlere sahip olmayan milletler ise, neye dayanacaklarını, ne yapacaklarını bilmedikleri için, şaşkınlık ve perişanlık içinde bocalamaktan kurtulamazlar.

Türkiye, 1950 sonrasında üç temel değere sarıldı: Din, ilim ve demokrasi. Tanrı'ya saygı, hakikata saygı ve vatandaşa saygı.. Türkiye'nin sımsıkı sarılması, dayanması ve işlemesi lazım gelen temel değerler bunlar.

Türkiye’de bu üç temel değere, din, ilim ve demokrasiye tutumu bakımından insanlar, ikiye ayrılır: Dostlar ve düşmanlar. Türkiye’nin dostları, din, ilim ve demokrasiyi savunur, geliştirilmesi için çabalar.. Türkiye’nin düşmanları da din, ilim ve demokrasiyi bir bütün olarak milli karar, milli irade görmez, geliştirme çabasına girmez ve birbirinden ayırarak her birinin zayıf düşmesine sebep olur.

Bir milletin tarihinde ikide bir askeri müdahale, darbe, ihtilal, devrim oluyorsa, bu onun henüz kendi kendisini yaşatacak değerleri bulamadığını gösterir. Temeldeki dengesizliğin giderilmesi için yapılan ihtilal, ihtiyacı karşılamayınca, tekrarlar durur: Ahlak ve hukukun sağladığı birlik, düzen ve barıştan mahrum kalan ülkede artık hayat, gücü yeten yetene yaşamanın getirdiği kaos ve gürültüden ibaret kalır.

Nitekim Türkiye'de her on senede bir askeri darbe olmuş, yüz sene içinde birkaç ihtilal olmuş, bu yüzden sosyal bünye sık sık sarsılmıştır. İkide bir her şeyin altüst olduğu bir toplumda, değerlerin ve onları şekillendiren kurumların yerleşmesine, gelişmesine, meyvelerini vermesine imkan var mıdır?  Dolayısıyla Türkiye’nin vaziyet ve istikametini bu üç değer, din, bilim ve demokrasi bağlamında değerlendirmek gerekir.

DİN HAYATIN KAYNAĞIDIR

Türk tarihi, bin yıldan beri İslamiyeti temel değer olarak tanımıştır. Bütün kültürü ondan ilham almıştır. Bunu bilmeyen ve görmeyen "cahil"dir. Bugün Türkiye'de milyonlarca insan Tanrı'nın varlığına ve birliğine inanmakta ve Allah’a dua etmektedir. Bu böyle iken dini yıkmaya kalkışmak milleti derinden sarsmaz mı?

Son asrın buhranlarından biri  sözde aydınların, derin manasını anlamadıkları din kurumuna her fırsatta el ve dil uzatmaya kalkmalarıdır. Türkiye’de Batıcılık özde pozitivizm ve İslamofobidir; bu yüzden Batıcılık, tarih yolculuğunda Türkiye’nin önündeki en büyük engeldir. Çünkü din, milletimizi, binlerce yıldan beri ayakta tutan en büyük sütundur. Onu yıkmaya çalışan milletimizi de yıkar. Bundan dolayı bugün PKK çevresinde toplanmış olan CHP başta olmak üzere bütün sol, sosyalist ve komünistler her şeyden önce dine saldırır ve din sütununu yıkmaya çalışırlar.

Milletini seven, ülkesini düşünen bir insanın yapacağı şey, din duygusunu işlemek, geliştirmek, hayatı ulvileştiren bir kaynak haline getirmektir.

BİLİM VE DÜŞÜNCEYLE AYAĞA KALKACAĞIZ

İlim, her toplum için en büyük ihtiyaç. Bugün şu hakikat apaçık anlaşılmıştır ki büyük devletler her alanda çok sayıda uzmana ihtiyaç duyarlar. Türkiye'nin geri kalmasının en önemli sebebi, hemen her sahaya uzman olmayan kişilerin burunlarını sokmaları, işlerin ehil olmayan insanların eline kalmasıdır. Batıcılar bu milleti kendini yönetemeyen, teşkilatlanamayan, cahil, fakir bir kitle haline getirmeye çalıştılar hep.

Düşünsenize, bir dönem, 1980’lerin başından itibaren ilkokul diploması dağıtıldı halka; sanıldı ki ilkokul mezunlarının sayısını çoğaltırsak Türkiye yükselir. Sonra lise mezunlarının sayısını çoğalttık. Şimdi de üniversite mezunlarının sayısını çoğaltıyoruz. Üniversitelerin sayısının çoğalmasından rahatsız olmuyorum, aksine her şehirde bir üniversite olmasına seviniyorum. Üniversite elbette çoğalacak ama eğitim kalitesinden ödün vermeden.. Doğru bilgi ve sağlam düşünceyle ayağa kalkacağız.

Yazar, düşünür yetiştirilemiyor, gazeteciyle idare ediliyor; ülke meselelerini gazeteciler yorumluyor, yol gösteriyor. Bir gazetede çıkan yazıları anlamayan lise mezunlarının sayısı anlayanlardan kat kat üstte.. Bu yarı cahillerle mi Türkiye "çağdaş medeniyet seviyesi"ne yükselecek? 

Çağdaş medeniyet, fabrika, organizasyon, uzmanlık medeniyeti, çok iyi yetişmiş elemanlara dayanır. Milli Eğitim Bakanlığı, ‘yarım aydın’ kitlesi yetiştiriyor; kafası bomboş, kravatlı, kendini adam olmuş sanan, iddiacı, çatışmacı bir güruh. Türkiye'yi inşa edecek yüksek kaliteli seçkin bir zümre, bir uzmanlar zümresi yetiştirmemiz lazım. Türkiye’nin İTÜ projesi belli bir yol aldı, makine ve inşaatta iddialı bir konuma geldi. Savunma sanayindeki başarılar sözkonusu tarihi yoğunlaşmanın sonucu. Sosyal bilimlerde de gerekli yoğunlaşma sağlanmalıdır. Avrupa merkezli bilim anlayışıyla ya da sosyal bilimleri bir kenara bırakmış, yeni nesillere sağduyu, kişilik ve kimlik kazandıramayan eğitimle Türkiye'yi yapmaz yıkarız.

DEMOKRASİ VATANDAŞA SAYGIDIR

Türk milletinin yüz, yüz elli yıldan beri özlediği ve ihtirasla aradığı şey "gerçek demokrasi"dir. Demokrasinin gerçeği ile sahtesini bir şey ayırır: Sandık, daha doğrusu serbest ve gizli oy. Bu temelin bulunmadığı yerde "gerçek demokrasi" değil, bin bir yalanla süslenen "sahte demokrasi"ler vardır. Birçoklarının sandığı gibi, demokrasi anayasa değil, iktidarı yükselten veya alaşağı eden "namuslu seçim"dir.

Düşünce özgür, eylem yasal olmalıdır. Her düşünce, kolayca örgütlenip parti olabilmeli ve belli oranda ülkede örgütlenen partiler seçimlere katılmalıdır. Medeniyetimizde siyaset hizmettir; siyaset öz olarak birlik, düzen ve fedakarlıkla devleti yönetmek demektir. Batıcılık, tefrika, çatışma, kaos ve gürültü demektir. Demokrasi, öz itibariyle işbirlikçilik ve ihanet olan Batıcılık ile baş edebilir.

Demokrasi demek, vatandaşa saygı ve millet iradesi demektir. Vatandaşa saygısı olmayan her cinayeti işleyebilir. Millet ne istiyorsa boyun eğmek lazımdır. "Bu millet cahildir, ne istediğini bilmez" diyenler, kendilerini milletten üstün sayan budala, diktatör ruhlu kişilerdir. Onlardan korkunuz. Daha doğrusu böylelerini millet namına, hak namına tepeleyiniz. Kutsal seçim halikına, milli iradeye dört elle sarılmayan bir insan, siyaset alanında dinsizden farksızdır. O, şeytanla anlaşabilir.

Türkiye, bu üç temel değere, birbiriyle kaynaştırdığı din, ilim ve demokrasiye dayanarak ayağa kalkacak, tarih yürüyüşünü sürdürecek inşallah.

Yorumlar2

  • Umut Özkan 2 yıl önce Şikayet Et
    Batıperestlik-kamalizm-fetö-pkk bunlardan uzaklaştıkça Allah'a yaklaşıp her anlamda terakki edeceğiz inşallah..
    Cevapla
  • Kul 2 yıl önce Şikayet Et
    Müslüman Türk Milleti herşeyin farkında Elhamdülillâh...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat