Demokrasiyle diriliş
- GİRİŞ20.05.2023 13:24
- GÜNCELLEME22.05.2023 09:33
Batıcılık, narsist bir siyaset. Batıcıların demokratik kurumlara ve işleyişe saygı ve sadakatleri yok.. Temel hak ve özgürlüklere saygı göstermiyorlar.. Darbe yapıyorlar.
Batıcılar, siyaseti ve ekonomiyi yozlaştırıyor sürekli. İstiyorlar ki rüşvet, komisyon, torpil ve faiz yaygın hale gelsin. Üretemeyen, fakir bir ülke kalalım..
Türk demokrasisini diktatörlük söylemiyle lekelemeye çalışıyorlar; partileri ve seçmeni baskı altında tutuyorlar..
Partisini iktidar etmeyi başaran Menderes, Özal ve Erdoğan diktatör söylemiyle mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Dünya güçleri, Türkiye’yi belirledikleri vaziyet ve istikamette tutmak için zayıf bir yönetim, etkileyebildikleri bir iktidar istiyor.
Dünya güçleri ve işbirlikçiler, milletimizin benlik algımızı bozmaya çalışıyor. Üniversite, medya ve sözde muhalif söylem, ülke gerçeklerini çarpıtıyor sürekli.
Dünya güçleri ve işbirlikçiler, diktatörlük söylemiyle devleti zafiyet içinde, toplumu çıkar kavgasına düşmüş, yargıyı işlemez ve siyaseti yağma olarak gösteriyorlar.
Milletimizin kendini, fitne fesatla kaynayan bir kitle, aydın kadrosu yetiştiremeyen ve problemlerini çözmeyen, kendini yönetemeyen bir sürü, gücü yeten yetene yaşayan barbar bir topluluk olarak algılamasını istiyorlar.
Milletimizin yüz, yüz elli yıldan beri özlediği ve ihtirasla aradığı şey "gerçek demokrasi"dir. Demokrasinin gerçeği ile sahtesini bir şey ayırır: Sandık, daha doğrusu serbest ve gizli oy.
Türkiye, demokrasiyle geleceğe yürüyor. 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde çok yüksek bir katılım oranı ortaya çıktı. İnsanlar akın akın sandığa gitti. Katılım oranı yüzde 85’i aştı. Milletimizin sandığa dört elle sarılmasından dünya güçleri ve işbirlikçiler rahatsız oluyor.
Türkiye’deki seçimlerde yüksek katılım oranı, dünyanın daha istikrarlı olduğu düşünülen demokrasilerini, mesela Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki demokrasiyi ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) demokrasisini kıskandıracak kadar yüksek.
Her şeyden önce Türkiye seçim yapmakta hayli başarılı bir ülke. Türk demokrasisi, 14 Mayıs 2023’te iyi bir sınav verdi. Sonucu önceden belli olmayan, soluk soluğa bir seçim gerçekleştirdi. Türkiye, demokrasinin temel gereklerinden olan adil, yarışmacı, rekabetçi bir seçimi bir defa daha başarıyla gerçekleştirmeyi başardı. Batıcılar, bu başarıyı yok sayıyor ve olumsuz tutum takınıyorlar; komplo teorileriyle seçimlere gölge düşürmeye çalışıyorlar..
Halk içinde siyasi parti kurma ve yaşatma kültürü yaygın. Ülkede 100'den fazla siyasi parti var. Seçimde 24 parti pusulalarda yer aldı ve yarışa katıldı. İttifaklar düşünüldüğünde yaklaşık 35 parti seçimlerde yarıştı. Bu da birçok AB demokrasisi ile karşılaştırıldığında bir rekor sayılabilir. Partiler kanununda bir iyileştirme ile parti kurmayı, her türlü düşüncenin örgütlenmesini kolaylaştırmalıyız. Düşünce özgürlüğü Türkiye’nin karakteristik özelliği olmalı.
Keza seçime giden süreçte siyasi partiler serbestçe çalıştı. Her parti seçim propagandası faaliyetlerine engelsiz biçimde devam etti. Başka bir deyişle seçim sürecinde ifade özgürlüğü önünde bir engel yoktu. Hemen hemen tüm ana partilerin medyada taraftarları ve en azından bir yayın organı vardı ve bunlar da iktidar dolu dizgin eleştirilebilmekteydi. Seçim kanunu da baraj kaldırarak iyileştirilmeli.
Rahmetli üstadımızın sesi kulaklarımda çınlıyor: Siyasette düşünce özgür, eylem yasal olmalı..
Halk seçimlere büyük ilgi göstermektedir. Oy sandıklarının yerleştirildiği salonların önünde uzun kuyruklar oluşmaktadır. Bazı insanlar saatlerce oy kullanma sırasının kendilerine gelmesini bekliyor. Sabahın 8’inden akşamın 5’ine kadar bu canlılık devam etti. Halkın seçimlere bu denli ilgi göstermesi her şeyden önce etkileme-etkin olma duygusuyla açıklanabilir.
Türkiye'de insanlar verdikleri oyların bir sonucu olacağını biliyor. Milletimiz, ortaya çıkacak sonucu etkilemesinin mümkün olduğunun farkında; sandığa da bunun bilinci içinde gitti ve ülke meseleleriyle ilgili en iyi yaklaşımı temsil ettiğini düşündüğü partiye oy verdi. Bu Türk demokrasisinin yeni, ilk defa görülen bir özelliği de değil, hemen her seçim böyle. Üstelik insanlar gerekirse parti tercihlerini değiştirmekte de bir mahzur görmüyor.
İnsanlar, ülkenin kritik bir dönemde olduğuna inandığından akın akın sandığa gitti. İnsanlar ülkelerine sandık yolu ile sahip çıkma arzusunu ve iradesini gösterdi. Gerçekten Türkiye’de milli meselelerde toplumun büyük bir hassasiyeti var. İnsanlar milli meselelerde hangi yolun takip edilmesi gerektiği konusunda liderlerine ve partilerine yol göstermeyi seviyor.
14 Mayıs seçiminde katılımın yüksek olmasının önemli bir nedeni var: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan vefa borcu. Erdoğan, zor şartlar altında iktidara geldi ve çalıştı. Birçok bakımdan insanüstü sayılabilecek bir performans gösterdi. Gecesini gündüzüne kattı. Türkiye’nin nispeten daha bağımsız, kendi kendisine yeten bir ülke olmasının yolunu açtı.
Demokrasi demek, vatandaşa saygı ve millet iradesi demektir. Vatandaşa saygısı olmayandır diktatör; darbe yapabilir, devrimi hak görür ve sokakta her cinayeti işleyebilir. "Bu millet cahildir, ne istediğini bilmez" diyenler, kendilerini milletten üstün sayan budala, diktatör ruhlu kişilerdir. Kutsal seçim hakkına, milli iradeye dört elle sarılmayan bir insan, siyaset alanında zalimdir ve sapıktır; dünya güçlerinin emrine girebilir.
Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü’nde milletimizin dirilişinin demokrasiyle olacağını söyler: "Halk yönetimi esas olacaktır; ama demokrasiyi putlaştırmayacaktır. Politika için politika ya da muhalefet esnaflığı, mikrop saçan tembellik, hile yuvaları olan partizan oluşuma yer verilmeyecektir. Gerçek ve hür seçim, oy kullanma, bölüm bölüm hakikati arama ve gerçekleştirme düzeni olarak düşünülecektir siyasi sistem. Bürokratlarla demogogların dolaylı yönetimi veya boğuşma sahneleri için bir ortam olmamalıdır oy-seçim düzeni. Erdemli entellektüellerin etkisine saygılı had bilir bir halk, sorumlulukla yüklü basın, onurunu sokağa atmamış bilim adamları, birbirini denetleyen kadrolar, parlamento, ordu ve devlet memurları arasında birbirinin gereğine inanmadan gelen bir denge, günlüğe, geçiciliğe, dünyataparlığa savaş açmış insanların sürekli arayışla ulaştıkları, daima içten yenilenen kurumlar kompozisyonu" (s.41) diyor.
Türkiye, demokrasiyle ayağa kalkacak; tuttuğunu koparacak, sözünü dinletecek güce erişerek şanlı tarih yürüyüşünü sürdürecek inşallah.
Yorumlar1