Allah’ı ne kadar tanıyoruz?

  • GİRİŞ12.09.2023 13:26
  • GÜNCELLEME13.09.2023 09:09

Âlemlerin Rabbi olan Allah celle celâluhuyu gerektiği gibi tanıyor muyuz? O’nu en güzel ve en doğru şekilde tanımak için rahmetiyle rehber olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim’de kendini nasıl tanıtıyor diye araştırıyor muyuz?

İnsan, çocuğunu, iş yerindeki çalışanını, piyasadaki rakiplerini, kapı komşusunu, namaz kıldırdığımız cemaati, sınıfta ders verdiği öğrencisini eğer tanımazsa, onlara ilişkilerinde haksızlık yapmış olur.. Haksızlık bir zulümdür. Bir anne ve baba, bir işveren, bir öğretmen, bir imam, kendisini zalim durumuna düşürmek ister mi? İnsan çevresindeki nesne ya da kişileri tanımadığında zalim oluyor da, yüce yaratıcıyı tanımazsa durumu ne olur?  Allah’ı ne kadar tanıyoruz? Allah’ı hakkıyla tanımanın ve O’na iman etmenin öneminin farkında mıyız?

Müminler, hayatın acı tatlı bütün safhalarında, sürekli dua hâlinde yaşarlar. Duadan uzak durmak, kulun Hakkʼa uzaklığına işarettir. Allaha ibadet ve itaatin temelinde marifet vardır; marifet, Allah ve Allah’ın zâtı, sıfatları, fiilleri, isimleri ve tecellileri hakkında elde edilen bilgi anlamında bir kavramdır. Marifet, Allah, insan ve âlemle ilgili kapsamlı bir bilgidir. Allah’ı bu şekilde tanımak da insanın kendini tanımasına (ma‘rifetü’n-nefs) bağlıdır.

Allah celle celaluhu Kalu Bela’da kullarına, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” (A‘râf Suresi; Ayet:172) şeklinde soru sorarak kendisini onlara ezelde tanıtmıştır. Bu anlamda mârifet ezelîdir. Dünyaya gelen insanlardan bir kısmı bu mârifeti itiraf, bir kısmı inkâr eder. Bundan dolayı Hakk’a dair mârifet zaruridir, zorunlu kulluk bilgisi kapsamındadır. Esâsen bütün günah ve isyanların temelinde de Allah’ı tanımamak zaafı yer almaktadır.

İsyankar ve günahkar bir kişi için “Allâh’a karşı ne kadar da cüretkâr!” denilmez. Allâh’a karşı cüretkâr olmak, Âdemoğlunun haddine değildir! Ancak onun hakkında «Allâh’ı ne kadar da az tanıyor!» denilebilir.  Dolayısıyla Cenâb-ı Hakkʼı tanıyan bir mümin, Oʼna hiçlik, yokluk ve acziyet duyguları içinde ilticâ etmeyi, kendisi için zarûrî bir kulluk edebi bilir.

ALLAH’I TANIMAYANLARIN KARŞIAŞACAĞI 7 FELAKET

Allah"ı tanımadan yaşayanları bekleyen felaketler şunlardır:

1.Allah celle celâluhuyu tanımayan, hakikati takdir edemez, O’nu Rabb, kendini kulu göremez.. Takdir etmemenin sonu ise zikirden mahrumiyet, nankörlüktür.

2.O’nu tanımayan, O’na haksızlık yapmış olur. Haksızlığın sonu zulüm ve zalimliktir. İnsan Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Allah’a hakkı olan kulluğu yapmamak kendine zulümdür.

3.O’nu tanımayan, tefekkür edemez, düşünemez. Düşünmeyenleri Kur’an muhatap kabul etmiyor. Çünkü düşünemeyenleri akıl sahibi insan olarak değil, akıl ve ruh hastası ya da hayvan olarak ele alıyor.

4.Bir insan kendisini yaratan Allah’ı tanımazsa, Allah katından gelen Kur’an-ı Kerim’i ve açıkladığı İslam dinini hayat tarzı olarak kabul edemez. Çağımızda Allah’ı tanımamanın yol açtığı en büyük felaket, Allah korusun, beşeri ideolojilere kapılmaktır ve gaflet içinde isyankarlığı ve  günahkarlığı hayat tarzı olarak görmektir. 

5.Allah’ı tanımayanlar, meselelerini, ihtilaflarını, soru ve sorunlarını çözüm için hakikate, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’e ve peygamberine götürmez; problemlerin çözümünü başka adreslerde, yanlış yerde arar.. Şeytanla, tağutlarla irtibata geçer.

6.Allah’ı tanımayanlar, ne yazık ki Allah’a şirk koşarak iman etmiş olur ki bu imanı Allah kabul etmez. Rabbimiz, kendisinin inkâr edilmesini ve kendisine şirk koşulmasını şiddetle yasaklamaktadır. Bu bile bile hakkı gizlemek ve hakkı batıla karıştırmaktır ki “en güzel şekilde yaratılan” insan için büyük bir zillettir.

7.Ve nihayet Allah’ı tanımayanların son nefesi imansız olarak vermeye, inançsız olarak ölmeye neden olur.

Bu yedi felaket, bir insan için uzak değil, çok yakındır. Bu felaketlerle burun buruna gelmek istemeyen kişi, hemen Allah’ı tanımak için araştırma işine başlamalı ve alemlerin yüce yaratıcısını süratlice tanımaya yönelik adımları atmalıdır. Bundan sonrası kolaydır.

ALLAH’IN ZATİ SIFATLARI

Allahu Teala, Kur’an-ı Kerimde, pek çok ayet-i celilede kendisini tanıtmaktadır. O’nu, kendisini tanıttığı gibi tanımalı, O’na inanmalı, O’na layık kul olmaya çalışmalıyız.

Yüce Allah'ın zatı için vacib olan, zorunlu olan sıfatlar. Bu sıfatlar, Yüce Allah'ın varlığını ve hakikatını anlayıp kavramada biz kullarına yardım eden kavramlardır. Bu sıfatlar sayesinde Allahu Teâlâ'nın yüce zatını ve varlığını O'na yaraşır bir tarzda anlayıp, imanı da o nisbette kuvvetlendirilebilir.

Yüce Allah'ın kendine mahsus bir zatı vardır ve bu zatının gereği olan, bu zattan ayrılması düşünülmeyen sıfatları, öz nitelikleri vardır. Mutlak mânada Allah’ın zâtını nitelendiren, insan gönlünü ilâhî azamet ve muhabbetle dolduran isimlerdir. Bunlardan bir kısmına "Zatî Sıfatlar", bir kısmına da "Sübutî Sıfatlar" denir.

Zatî sıfatlar, hiç bir sebebin eseri olmayan, Allah Teâlâ'nın hakikatını ortaya koyan sıfatlardır; Yüce Allah'ın zâtıyla, varlığıyla doğrudan doğruya alâkalı oldukları için ve sadece Allah'ın yüce zatına mahsus oldukları için zatî sıfatlar diye isimlendirilmişlerdir. "Sıfât-ı Zatiyye" denilen bu zatî sıfatlar şunlardır:

1. VÜCÛD SIFATI: Yüce Allah'ın mevcudiyeti, varlığı demektir ki; bazı âlimlerimize göre, asıl zatî veya nefsî sıfat budur. Zira Yüce Allah'ın mevcudiyeti, varlığı kabul edilmeden, diğer sıfatlarından bahsetmek mümkün olmaz. Yüce Allah'ın varlığına, mevcudiyetine işaret eden pek çok âyet-i kerime Kur'ânda mevcuttur: "O Yüce Allah, görüleni de görülmeyeni de bilen, Kendisinden başka ilah olmayan, ancak kendisi var olan Allah'dır." (Haşr Suresi; Ayet: 22) Allah Teâlâ'nın varlığı, mevcudiyeti kendi zatının gereğidir, varlığı için bir başkasına muhtaç değildir; muhtaç olan, İlâh olamaz. O'nun yüce zatı, yaratıklarda olduğu gibi başkasından dolayı değildir.

2. KIDEM SIFATI: "Yüce Allah'ın varlığının evveli ve başlangıcının olmaması" demektir. O, ezelidir; O'nun var olmadığı bir an bile düşünülemez. Varlığında başlangıç ve sonu olanlar, ancak yaratıklardır. Allah’ın kıdem sıfatına şu ayet açıkça işaret etmektedir: "O, her Şeyden öncedir; kendisinden sonraya hiç bir şeyin kalmayacağı sondur; varlığı aşikardır; gerçek mahiyeti insan için gizlidir. O, herşeyi bilir" (Hadid Suresi; Ayet: 3)

3. BEKÂ SIFATI: "Allah Teâlâ'nın varlığının sonu, bitiş noktası yoktur" demektir. O, ebedîdir, yani onun mevcudiyeti, varlığı sonsuzca devam edip gitmektedir. Bu sıfat dahi sadece onun yüce zâtına mahsus bir sıfattır, çünkü bütün yaratıklar sonludur, bir gün hayatları son bulacaktır. Geka sıfatıyla ilgili ayet de vardır:  "Yer yüzünde bulunan her şey fânidir (sonludur); ancak yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bâkidir ". (Rahman Suresi; Ayet: 26, 27)

4. VAHDANİYET SIFATI: Yüce Allahın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde (işlerinde) bir tek olması demektir. O'nun eşi ve ortağı, yardımcısı yoktur; bir ve tek'tir. İhlâs Suresi, Cenab-ı Hakk'ın bu sıfatını açık bir şekilde ortaya koymaktadır: Hz. Peygambere hitaben; "Deki, Allah bir tektir; Allah hiç bir şeye muhtaç değildir, O doğurmamış ve doğmamıştır, hiçbir şey O’na denk değildir." (İhlas Suresi; Ayet: 1,2,3,4) Her şeyi yaratan Allah Teâlâ olduğu için, O işlerinde, fiillerinde de tektir. O'nun hiç bir benzeri, ortağı, örneği ve cüzleri (parçaları) ve yardımcıları yoktur. İbadete lâyık yegâne tek mabut, Allah'tır. İşte "Vahdaniyet" sıfatını bütün bu hususları içine alan bir teklik (ehâdiyet) olarak anlamak gerekir. O her bakımdan en mükemmel, bütün eksiklik ve noksanlıklardan uzak (münezzeh) bir varlıktır.

5. MUHÂLEFETÜN LİL-HAVADİS SIFATI: Yüce Allah'ın sonradan olanlara, sonradan yaratılmış olanlara benzememesi demektir. Yüce Allah'ın benzeri hiç bir şey yoktur. O'na eşit ve denk olan hiç bir varlık yoktur. Zaten kâdîm, bâkî ve bir tek olan varlığın sonradan olanlara benzememesi, yine O'nun bu sıfatlarının bir sonucudur ve O'nun yüce zatına mahsustur. Bu sıfatı şu ayette açıklanmaktadır: "O'nun benzeri hiç birşey yoktur, O işitendir, görendir" (Şura Suresi; Ayet: 11)

6. KIYAM BİNEFSİHİ (BİZÂTİHİ): "Yüce Allah'ın varlığı veya mevcudiyeti bir başkasına muhtac değildir; aksine varlığı kendi zâtındandır" demektir. Bütün yaratılmışlar (mahlukât), var olmada ve varlığını devam ettirmede Cenâb-ı Hakk'a muhtaçtır. Halbuki Yüce Allah hiç bir şeye muhtac ve bağımlı değildir, O Azîz ve Sameddir, yani hiç bir şeye ihtiyacı yoktur; kâinattaki her şey O'na muhtaçtır. Bu sıfata da Kur'ân-ı Kerim'in pek çok âyetlerinde işaret edilmektedir: "Allah, O'ndan başka ilah olmayan, diri ve kendi kendine kâim (var) olandır" (Ali İmrân Suresi; Ayet: 2)

Vâcibu'l vücûd (varlığı zorunlu, varlığı kendi zâtının gereği) olan Allah'ın zatı düşünüldüğü zaman, bu varlıkla beraber bu zâtî sıfatların da düşünülmesi zaruridir (vâcibtir). Varlık, yani mevcudiyet ve sıfatlar O'ndan ayrılmaz.

Allah Teâlâ kadîm, ezelî, ebedî ve her yönden en mükemmel olduğu için, ne zamana, ne mekâna, ne bir yardımcıya muhtaçtır. O bunların hepsinin üstünde, varlığı zâtının gereği, mutlak ve en mükemmel ve vâcib bir Allah'dır.

İslam’ın tanıttığı Allah, yahudilik ve hıritiyanlığın tanrısından çok farklıdır. Bir yazıda da üç dinin tanrı tasavvurlarını karşılaştırmalı bir şekilde anlatacağım inşallah.

Yorumlar5

  • Muhammet Tezcan 2 yıl önce Şikayet Et
    Maşallah.en büyük iş bu işte.Allahu Tealayi tanımak ve tanıtmak.en yüce ve mübarek bir iş yapmışsınız.insaallah bütün yazılarıniz böyledir.ondan sonra da iman esasları,ehli sünnete göre inanılması gerekenler gibi en önemli konulari anlatmanızi istiyoruz.bugun insanların en fazla ihtiyaç duyduğu konular bunlar.
    Cevapla
  • Ali Hoca 2 yıl önce Şikayet Et
    İnsanın erdemi, varoluş amacı, kulluktur. Bu yüzden kulluğa muhtaç olan insandır. Kulluk, doğru, iyi, güzel ekseninde kemale ermektir.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Hüdaverdi 2 yıl önce Şikayet Et
    Yazılarınız çok kaliteli maşaallah
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Fatih 2 yıl önce Şikayet Et
    Yazınızda insan kulluk için yaratıldı demektesiniz. Yazınızın başka bir yerinde allahın hic bir ihtiyacının olmadığından bahsetmişiniz. Madem allahın hic bir şeye ihtiyacı yok insanları kulluk etmeleri için neden yarattı.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Sadece hakikat 2 yıl önce Şikayet Et
    Allahu Teala'nın insanların kulluguna ihtiyacı yok.insanlarin ona kulluk yapmaya ihtiyacı var.Allahu teâlâ insanlara kazandırmak istiyor. Allahu Teala'ya hem de hiç isyan etmeden ibadet eden sayısız meleği mahlukati var zaten. Şunu söyleyelim ki Allahu Teala bilinmek istedi ve mahlukati yarattı.isim ve sıfatlarının tecellilerini mahlukat ve bilhassa insan üstünde gösteriyor.
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat