Türkiye, Rusya ve Çin’in mücadelesi

  • GİRİŞ14.10.2023 10:31
  • GÜNCELLEME16.10.2023 08:16

Türkiye ile ABD arasında büyük bir restleşme yaşanıyor..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; "ABD'nin, PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla yürüttüğü faaliyetler Türkiye'nin millî güvenliği için olağanüstü bir tehdittir!" dedi.

Amerika Birleşik Devletleri Başkan Joe Biden’ın “Türkiye’nin Suriye'deki askeri harekatı, "ABD'nin ulusal güvenliğine ve dış politikasına alışılmadık ve olağanüstü bir tehdit" sözüne cevap oluşturuyor, Erdoğan’ın sözü. İşte cevap böyle verilir.. Bu restleşme burada kalır mı? Zaman gösterecek.. Hem Türkiye hem de ABD Suriye’de pozisyon alıyor. Şakası yok!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın çıkışı, tüm zamanların en açık, en net, en cesur duruşu: "Amerika'nın uçak gemisinin İsrail'de ne işi var, ne yapmaya geliyor? Buraya gelen uçak gemisinin etrafında bütün botlarıyla, uçak gemisindeki uçaklarıyla ne yapacak? Orada bütün Gazze'yi, etrafını vurarak, indirerek çok ciddi katliamlara adım atacak. Şu anda ben burada bir şeyi açıklamak zorundayım. Suriye'de bugün 20'nin üzerinde Amerika'nın üssü var. Suriye'de Amerika'nın üslerinin ne işi var? Bu üslerle ne yapılıyor, 23 üs, bütün bunları da bir değerlendirmek gerekmiyor mu? Ama Türkiye'nin bir insansız hava aracını ne yazık ki Amerika düşürüyor. İnsansız hava aracını Amerika düşürürken bu Türkiye şu anda NATO'da Amerika'nın ortağı değil mi? Beraber değil mi? Bunu neyle izah edeceğiz? Bunu neyle değerlendireceğiz? İşimize geldiği zaman ortak, işimize geldiği zaman bütün terör örgütlerini maalesef Amerika şu anda eğitiyor, yetiştiriyor, silahlandırıyor ve bunlarla da maalesef yine Suriye'de olsun, bu bölgede olsun, Orta Doğu'da olsun, buraları kan gölüne dönüştürüyor" demişti daha önce de..

Bölgenin geleceği için bölgeler ve temel hatlar artık netleşti artık.

ÜÇ STRATEJİK MERKEZ

İsrail, Filistinlileri bombalamaya devam ederken, her geçen gün, her geçen saat ABD’den yeni bir açıklama geliyor. En son İsrail’in saldırılarını “meşru müdafaa” olarak tanımlayan ABD Başkanı Biden, Hamas’ı El-Kaide ile kıyasladı. İsrail ordusu son 24 saatte kara birliklerinin Gazze'ye baskınlar gerçekleştirdiğini duyurdu. Söz konusu tarruza piyade ve tank birliklerinin de katıldığı bildirildi.

Dünya üç bölgeye ayrıldı, üç büyük güç karşı karşıya. 11 Eylül 2001’den beri ABD ve İngiltere’nin inşa etmeye çalıştığı üç önemli stratejik merkez var. Bu merkezler; a) Orta Doğu Merkezi; b) Karadeniz Merkezi; c) Pasifik Merkezi..

ABD ve İngiltere deniz güçlerini kullanarak Asya karasını çevrelemek istiyorlar. Amaç Çin ve Rusya ikilisini Baltık, Karadeniz, Akdeniz ile Hint ve Pasifik okyanusları üzerinden kuşatmak. Pasifik bölgesinde Çin’i, Karadeniz bölgesinde de Rusya’yı zayıflatmak istiyor..

Olan şudur: Orta Doğu bölgesinde Türkiye öncülüğünde İslam Devletleri Teşkilatı oluşmaktadır. Türkiye için İslam Birliği’nden başka çözüm yoktur.

A.ORTADOĞU MERKEZİ: ABD ve İngiltere’nin stratejisi, Körfez doğalgaz ve petrolünü İsrail üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaştıracak bir hat inşa etmektir. Bu proje "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru" olarak dünyaya ilan edildi. Oluşturmak istedikleri hattın amacı; 1) Avrupa’yı Rusya’ya enerji bağımlılığından kurtarmak; 2) Rusya’yı ekonomik olarak zayıflatmak; 3) İsrail üzerinden bölgeyi ABD ve İngiltere ekseninde tutmak ve İsrail’in güven altında olmasını sağlamak; 4)Akdeniz’deki doğal gaz rezervine Körfez rezervini de ekleyerek Avrupa’nın enerji ihtiyacını sağlamak istiyorlar.

ABD ve İngiltere, Mısır, Körfez, İsrail işbirliğini sağlamanın imkansız olduğunu biliyor.  "Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru" ilan edilirken, Körfez ve Mısır’ı İsrail’e bağımlı hale getirecek sert politikalar uygulanacak. İsrail Filistin Savaşı bölgeyi yeniden yapılandırmanın başlangıcı..

2.KARADENİZ MERKEZİ: ABD ve İngiltere, Rusya’ya karşı Karadeniz’i bir NATO gölü haline getirmeye çalışıyor; Ukrayna’da Rusya’ya karşı meydan okuyor. Bu strateji Baltık bölgesinden başlıyor, Doğu Avrupa üzerinden Karadeniz’e iniyor. Kafkaslara kadar uzatılan ve uzatılmaya çalışılan bir hat oluşturma çabası var. Diğer yandan Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’nin de dahil edilmesiyle ortak bir deniz gücü oluşturmak ve be deniz gücünü ABD ve İngiltere uçakları ve gemileri ile destekleyerek Rusya’yı kışkırtma stratejisini uygulamak istediklerini görüyoruz.

ABD ve İngiltere’nin Ukrayna stratejisinin amaçları; 1) NATO gücünü Ukrayna sınırına yerleştirmek; 2) Avrupa ülkelerine yaptığı silah satışlarını artırmak; 3) Rusya’nın askeri harcamalarını artırarak ekonomik olarak zayıflatmak; 4) Rusya tehdidini kullanarak AB üzerindeki etkisini artırmak; 5) Rusya’nın dikkatini Ukrayna ve Karadeniz üzerine çekerek Irak, Suriye, Mısır, Libya, Güney Kıbrıs, Doğu Akdeniz başta olmak üzere diğer bölgelerdeki Rus nüfus alanını daraltmak; 5) Olası Almanya-Rusya ortaklığını engellemek; 6) Saldırgan bir Rusya imajı yaratmak; 7) Rusya’yı Kafkaslardan çıkarmak; 8) Son dönemde artan Rus silahlarının satışını azaltmak; 9) Ekonomik yaptırımlar yolu ile Rusya’yı yıpratmak, gelirlerini azaltmak; 10) Rusya’yı Akdeniz’den çıkarmak..

ABD, Ukrayna dışındaki diğer Doğu Avrupa ülkelerini korku ve endişe stratejisi ile tahkim etmeye ve silahlandırmaya çalışıyor. Doğu Ukrayna’nın Rus egemenliğine geçmesi savaş öncesi gerginliği artırmaktadır. Böylece Rusya NATO söylemlerinde düşman tanımından fiili düşman konumuna sokulmaktadır. Böyle bir durumda Ukrayna’nın parçalanmış ve Kırım dışında kalan parçası süratle NATO üyesi yapılarak koruma altına alınacaktır. Bu durumda NATO şemsiyesi altında ABD askeri gücü Moskova’ya 420 km mesafede konuşlanmış olacaktır. NATO’nun Doğu Avrupa’ya konuşlanması, süresi bilinmeyen bir Soğuk Savaş başlatacaktır. Parçalanmış ve Kırım dışındaki Ukrayna’nın NATO üyesi yapılan kısmı süratle AB üyesi yapılarak AB’yi Ukrayna’nın güvenliği üzerinden soğuk savaşa dahil etmiş olacaktır.

3.PASİFİK MERKEZİ: ABD ve İngiltere, Pasifik merkezini Avustralya ile birlikte oluşturmak istiyorlar. Bu nedenle AUKUS’u oluşturdular. Bu üçlü anlaşmanın merkezinde Avustralya’ya satılacak nükleer denizaltılar var. ABD ve İngiltere’nin stratejisi, Çin’e karşı Avustralya öncülüğünde Hindistan ve Pakistan’la birlikte nükleer bir güç haline getirmek. Hindistan ve Pakistan, Avustralya üzerinden Çin’e karşı pozisyon ediliyor.

Hint-Pasifik bölgesinde bu üç ülkenin, ABD, İngiltere ve Avustralya iş birliği yapmasının gerekliliğini vurgulayan ABD Başkanı Biden şu anda bölünmemiz ya da birbirimizden ayrışmamız için mantıklı bir neden yok. Biden konuşmasında deniz altıların nükleer deniz altılar olmadığını söylese de amaç Avustralya’yı Çin’e karşı nükleer bir üs haline getirmektir. Bu anlaşma Avustralya silahlı kuvvetlerinin güçlenmesini sağlayacaktır. Herhangi bir çatışma anında Avustralya uzak mesafeden karşılık verme imkan ve kabiliyetine sahip olacak ve Çin’e karşı Avustralya savunma kuvvetlerinin güçlenmesini sağlayacaktır.

AUKUS projesinin amacı şunlardır: 1) Doğu Asya’daki gerilimi artıracaktır; 2) AUKUS’un oluşumu nedeni ile Avrupa Birliği ABD’ye sert tepki gösterdi ve Fransa’ya destek verdi; AUKUS Paktı nedeni ile Fransa İngiltere ile savunma toplantısını iptal etti, Fransa NATO’ya da eleştiri getirmekte dolayısıyla Fransa, Almanya ve AB’nin AUKUS tepkisi kontrol altına alınıp zayıflatılacaktır; 3) Çin AUKUS Paktının oluşumunu büyük sorumsuzluk olarak niteledi, AUKUS’un amacını biliyor, ABD ve İngiltere’nin oluşturduğu Pasifik merkezini dış politikasının merkezine koyacaktır.

İSLAM DEVLETLERİ BİRLİĞİ KURULMALIDIR

Filistin İsrail Savaşı başladı.. Ukrayna Krizi hala sıcaklığını korumaktadır. Türkiye, Ukrayna Krizi nedeni ile yeniden kilit ülke durumuna geçmiştir. Bölgedeki olası gelişmeler Çin-Rusya ilişkilerinin geleceğini de belirleyecektir.

Filistin İsrail Savaşı, yeni değil; kesintisiz soğuk savaş, zaman zaman alçalıp yükselen sıcak savaş şeklinde 1947’den beri sürüyor. İsrail, devlet olma hevesiyle ABD ve İngiltere’nin eli altında duran bir maşadır. Küresel sistemin Ortadoğu merkezinin oluşturulmasında İsrail kullanılıyor. Filistin İsrail Savaşı’nı Hamas’ın sakarlık yaparak çıkardığı kriz görmek tam bir dar görüşlülüktür ve uluslararası ilişkileri bilmemektir.

Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları, bölgede denge politikaları sürdürülemez hale geldiğinden İslam İşbirliği Teşkilatı’nı bir an önce İslam Devletleri Birliği, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nı da (ECO)  Güvenlik Konseyi haline getirmeyi gerektiriyor diye düşünüyorum. Bu kurtuluş tezi, rahmetli üstadımız Sezai Karakoç’un tezidir; en hızlı İslam Birliği bu şekilde sağlanır.

İslam alemi boş durmadı, 25 Eylül 1969’da Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde kurduğu İslam İşbirliği Teşkilatı büyük bir uluslararası aktör. Toplamda 57 üyesi bulunmaktadır: Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brunei Darüsselam, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün, Yemen. Bu ülkeler iç politikada bağımsız; dış politika ve güvenlik meselelerinde birlikte hareket etmelidir. Fas’tan Filipinler’e ve Çin’e kadar büyük bir coğrafya, 2 milyar nüfus ve büyük bir ekonomi mevcut.. Bu dev bir askeri güç bir an önce dağınıklıktan kurtulmalıdır.

Türkiye, ne denge politikasını sürdürmeli, ne de tek başına ABD ve Avrupa Birliği’ni karşısına almalıdır.. İslam İşbirliği Teşkilatı’nı toplayıp ECO’yu Güvenlik Konseyi ilan etmelidir. Türk Devletleri Topluluğu zaten ECO’nun içindedir. Türkiye, dünya güçlerinin karşısına büyük devlet olarak çıkmalıdır.

Birleşmiş Milletler, 1952’de kuruldu; kısa, orta ve uzun planlamalarını yaptı.  İlk aşamada (1952 -1977) İkinci Dünya Savaşından çıkan ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya yaralarını sardı. İkinci aşamada (1978 -2002) küresel sistemin mekanizmalarını kuruldu ve işler hale getirildi.. İlk 50 yılda küresel sistem inşa edildi; çift kutuplu başladı, tek kutupluya dönüştürüldü. İkinci elli yılın ilk çeyreği (2002 – 2027) tamamlanıyor; bu aşamada üç önemli stratejik merkez oluşturuldu. BM’nin 100. yılındaki amacı, küresel sistemle insanlığı tek devlet haline getirmek ve dünyanın bütün kaynaklarına el koymak.. BM Güvenlik Kurulu masası devrilmiyor. ABD ve İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’i güçsüz ve dünya yönetiminde etkisiz düşürmeye çalışıyor..

ABD, İngiltere, Avrupa devletleri ve İsrail bu topraklarda, İslam coğrafyasında asla tutunamayacak inşallah.

Batı'nın dizayn ettiği dünya çöküyor, bir daha olmayacak. Asla.

Yorumlar4

  • MAC 9 ay önce Şikayet Et
    Küresel güçlere meydan okuyan büyük projeler, engelleme gücünüz oluşmadan açıklanmamalıdır. Devletler duygusal sebeplerle hareket etmemelidir. "Türk ve İslam Devletleri Birliği" İnşA. gerçekleşir.
    Cevapla
  • H. Bayram. 9 ay önce Şikayet Et
    İslam alemi boş durmamış,İslam işbirliği teşkilatını kurmuş çok da büyük aktörmüş. Peki bu zamana kadar tek bir tane olumlu icraat yapmış mı? Yapamaz çünkü liderleri batının işbaşına getirdiği işbirlikçilerdir.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Misafir 9 ay önce Şikayet Et
    Şeytan ın iki veziri vardır, Anglosaksonlar ve Küreselci Yahudiler.....
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Gürsel Degirmenci 9 ay önce Şikayet Et
    Sayin Mustafa bey, Insallah Türkiyemiz kis zamanda bu birlikteligi gerceklestirir diyecegim fakat cok zor gibi.! Bu saydiginiz Ülkelerin cogu hala bu Katillerin tasallutundan cikmis degil. Insallah gerceklesir.Hayirli günleriniz olsun.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat