15 Temmuz’da vesayetçi rejim karanlığından demokrasi aydınlığına çıkıldı mı?
- GİRİŞ16.07.2025 08:28
- GÜNCELLEME16.07.2025 08:28
15 Temmuz 2016 gecesi, FETÖ’nün anayasal düzeni, demokrasiyi ve milli iradeyi hedef alan darbe girişimi, Türk milletinin sokaklara dökülerek tankların önüne göğsünü siper etmesiyle püskürtüldü.
Tarihe kaydedilen bu destansı direniş, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak 2025 yılında da coşkuyla anılmaktadır.
Türkiye genelinde düzenlenen anma etkinlikleri, resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının programlarıyla milli ruh kazanmakta, heyecana dönüşmekte ve taçlanmaktadır.
15 TEMMUZ MESAJLARI
Vatandaşların sosyal medyada paylaştıkları 15 Temmuz mesajları, birlik ve beraberlik ruhunu, bağımsızlık azmini ve demokrasiye olan bağlılığını güçlü bir şekilde yansıtıyor.
Instagram, X, Facebook ve WhatsApp üzerinden paylaşılan 15 Temmuz mesajları, kısa, özlü ve etkileyici içeriklerle hazırlanmış.
Sosyal medyada yer alan içeriklerde dikkat çeken ortak özellik ise şehitlerimizi anmaları ve gazilerimize minnet duygularının sunulması:
“Vatan millet aşkıyla şehadete yürüyen ve akın akın meydanlara dökülen kahramanları rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.”
15 Temmuz 2025’te Türk milletinin ruhunu yansıtan sosyal medyadaki bu mesajlar, üzerinde düşünmek isteyenler için veri ve seçenekler sunuyor:
“Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Meclis ve Genelkurmay bombalanırken; halk, yılmadı, geri çekilmedi. 15 Temmuz, Türk milletinin direnişinin ve kararlılığının adıdır. Şehitlerimize ve gazilerimize minnettarız..”
“Devletin bekası, milletin iradesiyle korunur. 15 Temmuz, tarihe altın harflerle yazılmış bir destandır. Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.”
“Devlete, vatana ve demokrasiye sahip çıkan vatandaşlarımız, darbenin seyrini değiştirdi. Milli iradenin üstünde hiçbir güç yoktur! Şehitlerimizi muhabbetle, rahmetle anıyoruz.15 Temmuz’u unutma, unutturma.”
“15 Temmuz, karanlıktan aydınlığa çıkan bir milletin zaferidir. Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz.”
“15 Temmuz, tarihimizin en karanlık gecelerinden biri olarak hatırlanıyor. Ancak karanlık niyetler, halkın aydınlık duruşuna yenildi. O gece millet kazandı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sonsuz minnet..”
VESAYETÇİ REJİM KARANLIĞI
Batıcılığın temel değerlerini savunan vesayet odakları adeta rejimin muhafızlığı rolünü yaparak devleti halktan koruma içgüdüsüyle hareket etmektedirler. Batıcı anlayış, devleti halktan kopuk, dışarıda, yabancı, üstün ve dayatmacı bir aktör olarak tasavvur etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nden miras olarak alınan millet, vatan, devlet, din, kültür ve medeniyetle ilan edildi. Topluma karga tulumba medeniyet değiştirmeyi dayatan Cumhuriyetin Tek Parti Dönemi’nde vesayetçi anlayışın kökleri sağlam şekilde atılmıştır. Darbe yapıp rejim değiştiren tek parti diktatöryası, dönemin konjonktüründe dünyada da anti-demokratik rejimlerin hakimiyetinin görülmesini, meşruiyet kaynağı olarak gösterilmektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyadaki demokratikleşme dalgasında Türkiye’de de çok partili hayata geçilmesi ile bir ivme görülmüş olsa da; 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi, demokrasiye saygı duymayarak bu kazanımı çöpe atmıştır. 1961 Anayasası’nın Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ‘özgürlükçü anayasa’sı olarak tanımlanmaktadır; oysa vesayet anlayışı bu anayasada da yer almakta, hatta 1982 Anayasası’na temel oluşturduğu unutulmaktadır. Ordu ve yargı mensupları vesayetin dozajını gittikçe artırmıştır. 1960-1980 arası dönemde yüksek oranda halk desteğine sahip partiler iktidara gelseler de vesayet rejimini ve sivil / asker bürokrasinin üstünlüğünü kabul etmekte, siyasiler ordudan çekindiğini açıkça belli etmekteydiler.
1980-2002 arasında ise partilerin ve liderlerin seçimler ve kamuoyundaki gücüne oranla bürokratik seçkinler, siyasiler ile anlaşma yolları aramaktan, doğrudan müdahil olmaya dek geniş bir yelpazede ağırlığını hissettirmiştir.
Tek Parti Dönemi’ndeki parti-devlet bütünlüğü doğrudan ve olağanlaştırılmış bir vesayeti kurumsallaştırırken; çok partili Türkiye siyasetinde sivil, askerî bürokratik vesayetin etkisinin hiç silinmediği iddia edilmektedir.
1924, 1961 ve 1982 Anayasalarının kurduğu sistem, sivil asker bürokratik vesayete yasal bir zemin sundu. 28 Şubat 1997 Darbesini gerçekleştiren vesayet odakları 2000’li yıllarda da var olmaya devam etmiştir; 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimleri olmuştur.
KARANLIKTAN AYDINLIĞA ÇIKMAK
15 Temmuz mesajları, doğrudur, milli birlik ruhunu yansıtmaktadır. Millet, vatan, devlet ve medeniyetin esas olduğu haykırılmaktadır. Rejim, iktidar, politikalar ve kadrolar ülkenin değişenidir, dinamiğidir.
Ne var ki Türkiye, 15 Temmuz’da Batıcı vesayetçi rejimin karanlığından çıkıp yeni sivil anayasa yaparak demokratik düzenini kurarak kurtulamamıştır. Sadece darbe girişimi başarısızlığa uğratılmış, cunta ve terör örgütü üyeleri tutuklanıp yargı önüne çıkarılmaktadır.
Batıcı seçkin azınlığın dayattığı vesayetçi rejimle yönetilen Türkiye’de sivil anayasa ve demokrasi hala ütopyadır.
Batıcı vesayetçi anlayışın bu topraklardaki tarihselliğine karşın, yeni sivil anayasayla hukuk düzeni, adaleti sağlayacak şekilde tesis edilmeli, kanunlar bu minvalde yapılmalı ve tüm kurumlar bu kanunların dışına çıkmadan işlemelidir.
Kanun yapıcı olarak TBMM’ye düşen görev, bu sorumluluğu hissederek, ülkenin krizlerden uzak, demokratik bir hukuk devleti olmasını sağlayacak kanunlar çıkarmasıdır.
Hükûmete ve muhalefete düşen görevler, sorunların demokratik yollarla çözülmesi için çaba harcanması ve çözümün anti-demokratik yollarda aranmaması, iktidarın çoğulcu bir anlayışla hareket etmesi ve bütün tarafların demokrasiye, halkın iradesine saygılı bir tutum göstermesidir.
Mustafa Yürekli / Haber7
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol