Türkiye Çin olma yolunda mı? Teknoloji ve Sanayi Politikaları üzerinden bir değerlendirme
- GİRİŞ14.06.2025 09:38
- GÜNCELLEME14.06.2025 09:38
Türkiye son yıllarda izlediği ekonomik model, yönetim tarzı ve toplumsal dönüşümle birlikte Çin’e benzetilmeye başlandı. Bu benzetme bazıları tarafından bir eleştiri, bazıları içinse stratejik bir kalkınma modeli olarak görülüyor. Elbette her yönüyle birebir bir benzerlik kurmak mümkün değil; fakat küresel eğilimler ve iç politikalar ışığında Türkiye’nin Çin’e yaklaşan yönleri ve farklılıkları dikkat çekici bir tablo oluşturduğu gözleniyor.
Genç ve Dinamik Bir Nüfus, Yükselen Bir Sanayi Hamlesi
Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, Çin’in kalkınma dönemindeki demografik avantajlarını hatırlatıyor. Ancak aynı oranda kurumsal yapı, eğitim düzeyi ve üretim teknolojisinde bazı eksiklikler de göze çarpıyor. Yine de Türkiye’nin son yıllarda yaptığı hamleler bu farkı kapatma yolunda hayli mesafe aldığını açıkça ortaya koyuyor.
Teknoloji ve Sanayi Politikalarında Ortak Hedefler
Çin’de teknoloji şirketleri doğrudan devlet desteğiyle büyütülürken, Türkiye’de özellikle savunma sanayi, iletişim ve dijital güvenlik alanlarında benzer bir model izleniyor.
Bayraktar TB2, TOGG, Türksat 6A gibi projeler, Türkiye’nin kendi teknolojik gücünü inşa etme çabasını simgeliyor. Ancak Türkiye, Çin kadar devletçi olmayan özel sektör yapısıyla daha esnek bir modele sahip. Bu durum, inovasyonun daha özgür bir zeminde gelişmesine de olanak tanıyor.
"Yerli ve Millî" Politikalar ve Küresel Konumlanma
Çin'in “Made in China 2025” stratejisi, küresel teknolojide liderliği hedefledi. Türkiye de benzer şekilde, savunma sanayi başta olmak üzere “yerli ve millî üretim” vurgusuyla kalkınma stratejisini şekillendiriyor. Bu yaklaşım takdir toplarken, diğer alanlara da yayılmasının gerekliği sağlanmalıdır..
Kolektivizm mi, Bireycilik mi?
Çin kolektivist ve itaatkâr bir toplum yapısına sahipken, Türkiye daha bireyci ve tepkisel bir kamuoyuna sahiptir. Bu durum, Türkiye’de toplumsal dönüşümlerin daha hızlı ve dinamik yaşanmasına olanak tanıyor. Kamuoyunun aktif olması, yönetimde denge unsuru olarak önem kazanıyor.
Elbette ilk bakışta bireycilik, rasyonel ve demokrat bir tarz gibi gözükse de Teknoloji, Üretim ,Bilgi kullanım ve Bilgi üretiminde modern kalkınma ve tümleşik disiplinlerinde iyi çalışmadığı görülmektedir. Bu durum ülkemiz için eksiklik olarak değerlendirilebilir.
Bilgi üretimi, Kullanımı ve Faydalı Patentler mukayesesi:
Çin / Türkiye :
Çin, Ürettiği faydalı patent sayısı 2 milyon, Türkiye 5.500 ticarileşme oranı sadece % 3 ? (dünya patentlerinin %0,28) ABD 300.bin - G.Kore 200 bin
Son yıllarda Türkiye ile Çin arasında ekonomik model, altyapı yatırımları ve devlet destekli projeler açısından zaman zaman benzetmeler yapılıyor, Ancak bilgi üretimi konusunda bu benzetmenin ne kadar gerçekçi olduğu ayrıca değerlendirilmelidir. Çünkü bilgi üretimi; nüfusla değil, vizyonla gelişiyor.
Günümüz dünyasında bilgi üretimi, sadece akademik bir faaliyet olmadığa, aynı zamanda ekonomik büyümenin, teknolojik üstünlüğün ve küresel liderliğin temeli olduğu görülmektedir.
Üstelik Çin bu patentleri, savunma sanayiinden medikale, uzay teknolojisinden tarım robotlarına kadar ürüne dönüştürmeyi başarıyor. Huawei, DJI, TikTok gibi markalar bunun sonucu.
Türkiye ve Çin bilgi üretiminde nerede?
Çin : Yıllık bilimsel yayın sayısı 8000.000 adet yayın başına atıf sayısı 15 adet Uluslararası iş birliği oranı yüksek yayınların ticarileşme oranı yüksek
Türkiye : yayın sayısı 50.000, yayın başına atıf 5 , iş birliği oranı düşük ticarileşme oranı çok düşük ( % 3 ün altında )
Yapay Zekâ ve Büyük Veri: Çin Sistematik, Türkiye Parçalı:
Çin, yapay zekâda dünyanın en kapsamlı stratejilerinden birini 2017’de devreye soktu:
“New Generation AI Development Plan” ile 2030’a kadar küresel liderliği hedeflediğini duyurdu. Devlet destekli süper bilgisayarlar, veri merkezleri ve sosyal puan sistemleri Çin’i bu alanda bir merkez haline geldiğini görülmektedir.
Türkiye ise bu alanda potansiyeli olsa da stratejik bir bütünlüğü henüz istenen seviyeye getiremediği ancak önemli gelişmeleri de hayata geçirmeye başlaması umutları arttırıyor.
Bu alandaki girişimler (TEKNOFEST projeleri, TUBITAK destekleri vs.) başarılı olsa da, ulusal düzeyde koordineli bir yapay zekâ stratejisi henüz yerleşmiş değil.
En önemlisi, veri üretimi ve veri paylaşımı kültürü yeterli seviyeye ulaşamadı.
Sistemsel Farklar, Bilgiye Yaklaşımda eksiklikler:
Dış Politikada, Proaktif ve Etkili yöntemler:
Çin genelde içe dönük ve temkinli bir dış politika izlerken, Türkiye son yıllarda daha müdahil, proaktif ve iddialı bir diplomasi yürütüyor. Bu yönüyle Türkiye, kendi bölgesinde daha etkin bir aktör hâline gelmiş durumda ve bu durum uluslararası camiada da dikkat çekiyor.
İhracat ve Altyapı Atılımları
Çin yıllarca düşük maliyetli üretim ile ihracat temelli büyümeyi sürdürdü. Türkiye de kur avantajı ve üretim teşvikleriyle ihracatını artırmayı hedefliyor. Organize sanayi bölgeleri, ulaştırma projeleri, nükleer enerji yatırımları ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla üretim kapasitesini genişletiyor.
Ekonomik Model: Avantajlar ve Sınırlar
Çin’in düşük işçilik maliyetlerine dayalı büyüme modeli, Türkiye’de de “rekabetçi kur politikası” ile benzer bir görünüm sergiliyor. Ancak bu durum çalışanların reel gelir kaybına yol açarken, ihracatçıları avantajlı konuma getiriyor. Türkiye’nin bu dengeyi koruması, modelin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahip.
Dijital Gözetim ve Yasa Rejimleri
Çin, dijital gözetim, yüz tanıma sistemleri ve sosyal kredi uygulamalarıyla sıkça eleştiriliyor. Türkiye’de de son dönemde çıkarılan sosyal medya yasaları, erişim engelleri ve kişisel veri düzenlemeleri benzer bir altyapının oluşturulmaya başlandığını gösteriyor. Ancak bu durum yalnızca Türkiye’ye özgü değil; küresel olarak birçok ülke benzer dijital düzenlemelere yönelmiş durumda.
Sistemsel Farklılıklar Hâlâ Belirgin
Her ne kadar bazı benzerlikler dikkat çekse de, Türkiye ile Çin arasında derin sistemsel farklılıkların olduğu görülmektedir. Çin, tek partiyle yönetilen, bireysel özgürlüklerin sınırlı olduğu bir yapıya sahipken; Türkiye çok partili bir demokrasi, sivil toplum ve güçlü kamuoyu geleneğine sahiptir.
Türkiye Ne Yapmalı?
Türkiye’nin genç ve yaratıcı bir nüfusu, güçlü mühendislik altyapısı ve dijital dünyaya yatkınlığı her geçen gün hızla artıyor. Ancak bu potansiyelin bilgiye dönüşmesi için:
Üniversite-sanayi iş birliği kurumsallaşmalı,
Açık veri ve yapay zekâ politikası hazırlanmalı
Bilimsel özgürlük, liyakat ve teşvik sistemi güçlendirilmeli
Medya, eğitim ve kamuoyu bilgi üretimi eksenli teşvik edilmeli
Çin Bilgiyle Dönüştü, Türkiye Bilgiyi Üretmeli:
Çin'in bilgi üretimi hamlesi planlı, devlet güdümlü ve sistematik olarak başarıyor.
Türkiye kısa vadeli projelerin ve dağınık stratejilerin hızla dışına çıkarak
Bilgiyi sadece öğrenen değil, Üreten ve İşleyen olmalı. Türkiye, ekonomik bağımsızlık, uluslararası rekabet gücü ve toplumsal refah açısından olmazsa olmazı haline getirmelidir.
Sonuç: Taklit Değil, Özgün Bir Model
Türkiye’nin Çin’e benzetilmesi hem uyarı hem de ilham niteliği taşıyor. Çin’in kalkınma modeli bazı alanlarda örnek alınabilir. Ancak Türkiye, tarihsel, kültürel ve toplumsal özellikleriyle kendi modelini üretmek zorundadır.
Gerçek kalkınma, ancak özgürlük, üretim ve adalet dengesiyle mümkündür. Türkiye, ‘’Çinleşmekten’’ ziyade, Türkiyeleşmeyi başaran bir ülke olmalıdır.
"Türkiye’nin geleceği ne taklit ne de teslimiyetle şekillenir, kendi özgün kalkınma modelini inşa etmekle mümkündür."
Muzaffer Şafak / Haber7
Yorumlar3