Yaklaşan sessiz tehlike
- GİRİŞ23.08.2025 09:21
- GÜNCELLEME24.08.2025 11:11
İnsanlık tarihini değiştiren buluşlar, buhar makinesi, elektriğin keşfi, atom enerjisi.
Her biri yeni bir çağ açtı. Fakat bugün farklı bir eşiğin önündeyiz. Bu kez karşımızda bir patlamayla değil, sessizce zihnimize sızarak bizi dönüştüren bir güç var: Yapay zekâ.
İnsanlık tarihinin en büyük tehlikesi artık atom bombası ve kitle imha silahları değil, Yapay zekâ bizi konfor bağımlısı yapıyor ve farkına varmadan modern çağın bağımlıları haline gelmemiz mümkün olacak.
Zihinsel Tembellik Tuzakları
Bilim insanlarının yıllardır ortaya koyduğu bir gerçek , Beyin her zaman en kısa yolu, en kolay çözümü tercih eder. Bu onun doğasındaki bir özellik. Ancak beyin ,kendisini zorlamazsa, tıpkı çalışmayan kasların zayıflaması gibi, kapasitesini kaybedeceğini bilim adamları testlerde ortaya koyuyor.
Yapay zekâ, bize işlerimizi kolaylaştıran bir sihir gibi sunuluyor. Oysa aslında beynimizi “düşünmemeye” alıştırıyor. Basit bir adresi bile hatırlamak yerine uygulamalara güveniyoruz. Çocuklarımız ezber yapmak yerine arama motorlarına, kendi muhakememiz yerine yapay zekâya yaslanıyoruz.
Cep Telefonundan Yapay Zekâ Esaretine
Bugün elimizdeki telefon olmadan dışarı çıkamaz hale geldik. Anahtarımızı ya da cüzdanımızı unuttuğumuzda telaşlanmayabiliyoruz ama telefonumuzu unuttuğumuzda panikliyoruz. O küçük cihaz hayatımızın olmazsa olmazı haline geldi.
Kaç kişi yakınlarının telefon numarasını ezberinde tutuyor? Günlük işlerimizi bile listeleyip alarm kurmuyor muyuz? nelerin yapılacağı listesini tutuyoruz. Birçok bilgiyi artık aklımız ve zihnimiz yerine telefonların içine hapsetmiyor muyuz? Ya düşer kaybolursa ya bozulursa ne yapacağız? Gece tavşanın ışığı görmesi gibi çaresiz mi kalacağız? Bu durumun normal olduğunu kim söyleyebilir?
Bu bağımlılık aslında yarının yapay zekâ esaretinin küçük bir provasıdır. Çünkü telefon sadece bilgiye erişimimizi sağlıyor. Yapay zekâ ise bir adım öteye geçip bizim adımıza çözüm üretiyor. Ve biz fark etmeden, beynimizin gücüne değil, yapay zekânın kararlarına güvenmeye başlıyoruz. İşte kölelik zinciri tam burada başlıyor.
Sağlıkta Yeni Bir Uçurum
Bugün dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan temel sağlık hizmetine ulaşamıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl milyonlarca insan sadece “doktor yetersizliği” yüzünden tedavi olamıyor.
Yapay zekâ bu açığı kapatabilecekmiş gibi görünüyor. Radyoloji raporlarını okuyor, teşhis öneriyor, ilaç etkileşimlerini analiz ediyor. Fakat bu sistemler devasa sunucular, özel yazılımlar ve milyarlarca dolarlık yatırımlar gerektiriyor. Yani yapay zekâ, sağlıkta eşitsizliği kapatmak yerine derinleştirebilir.
Zengin ülkeler yapay zekâ destekli süper sağlık sistemleri kurarken, yoksul ülkeler temel tedavileri bile alamayacak. Yarın bir hasta, “yapay zekâya yüklenmeyen raporuyla” ikinci sınıf muamelesi görür hale gelebilir. Bu da insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir ayrışmayı beraberinde getirebileceği unutulmamalıdır.
Bir tarafta “kişiselleştirilmiş yapay zekâ doktorları” ile yaşayan toplumlar, diğer tarafta basit bir antibiyotiğe ulaşamayan insanlar olması kaçınılmaz hale gelebilir.
Düşünün; yarın sağlık raporunuzu, kan tahlilinizi, MR görüntünüzü yapay zekâya yüklemeden doktor size bakmayabilecek.
Peki bu eşitsizlik, sağlık hakkının kutsallığıyla nasıl bağdaşacak? Dünya devletleri buna karşı hangi adımı atacak?
Modern Kölelik ve Dijital Tröstler
Yapay zekâ sadece bir teknolojik araç değil, aynı zamanda dev bir ekonomi. Gelişmekte olan bu sistem şimdiden milyarlarca dolarlık bir hacime ulaştı. Küresel yapay zekâ üreticileri , insanlığı adım adım bu sisteme bağımlı hale getiriyor.
Önce ücretsiz hizmetler sonra “abonelik paketleri” başlıyor. Ve bir gün “ödemesi yapılmayan güncellemeler ya da yapılmayan düzenli ödemeler nedeniyle hizmet alımı duracak.
Dahası, tüm genel ve kişisel verilerimiz yapay zekânın temel besini. Bugün sağlık raporumuzu, özel yazışmalarımızı, hatta düşüncelerimizi bile ona teslim etmeye başlamadık mı?. Bu bilgileri, yarın hangi amaçla kullanılabileceğini kim biliyor ?
Yapay Zekânın Tehlikelerinden Nasıl Korunabiliriz?
1. Bireysel Düzeyde
• Dijital Bağımlılıktan Kaçınmak: Telefonu, sosyal medyayı ve yapay zekâ araçlarını sınırlı ve bilinçli kullanmak. Örneğin, adres ezberlemek, zihni küçük antrenmanlarla aktif tutmak.
• Zihinsel Egzersiz: Tıpkı kas gibi, beyni de çalıştırmak gerekir. Ezber yapmak, problem çözmek, kitap okumak, yazı yazmak… Bunlar zihinsel tembelliğe karşı doğal bir kalkan haline getirmeliyiz.
• Veri Paylaşımında Dikkat: Sağlık raporları, özel yazışmalar, kişisel bilgiler her yapay zekâ uygulamasına verilmemeli. “Ücretsiz” olanın aslında verilerimizle ödendiğini unutmamalıyız.
• Eleştirel Düşünmek: Yapay zekânın ürettiği her bilgiyi doğru kabul etmek yerine sorgulamak.
2. Toplumsal ve Devlet Düzeyinde
• Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi: Her ülke kendi veri merkezlerini, algoritmalarını ve etik standartlarını kurmalı. Aksi halde küresel teknoloji devlerinin bağımlısı olmak kaçınılmaz olacaktır.
• Eşit Sağlık ve Eğitim Erişimi: Yapay zekâ sistemleri yalnızca zengin ülkelerin lüksü olmamalı. Uluslararası kuruluşlar (WHO, UNESCO, OECD) eşitsizliği önleyecek politikalar geliştirmeli.
• Etik ve Hukuki Çerçeve: Yapay zekânın yanlış kullanımına karşı şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetim mekanizmaları şart. “Kara kutu algoritmalar” değil, denetlenebilir sistemler kurulmalı.
• Veri Egemenliği: Ulusların verileri, tıpkı enerji ve gıda gibi stratejik kaynak kabul edilmeli.
3. Küresel Ölçekte
• Uluslararası Anlaşmalar: Nasıl ki nükleer silahlar için küresel anlaşmalar yapıldıysa, yapay zekâ için de ortak güvenlik protokolleri geliştirilmeli.
• Şeffaflık ve İşbirliği: Üniversiteler, sivil toplum, devletler ve teknoloji şirketleri arasında bilgi paylaşımı ve denetim mekanizmaları kurulmalı.
4. Altın Kural
“Yapay zekâyı araç olarak tut, efendi olmasına izin verme.”
Bunu sağlamak için beynimizi diri tutmalı, bilinçli yönlendirmeli, küresel işbirliği çağrısını canlı tutmalıyız.
Araç mı, Efendi mi ?
Yapay zekâdan korkmak elbette gereksiz, ancak onu putlaştırmak da tehlikeli. Asıl mesele, onunla kuracağımız ilişki. Yani yapay zekâ bizim araçlarımızdan biri mi olacak, yoksa biz onun kullandığı araçlara mı dönüşeceğiz?
Ulusal ve Yerel Yapay Zekâ Sistemleri
Bir diğer kritik nokta: Uluslar kendi yapay zekâ altyapılarını, algoritmalarını ve veri merkezlerini kurmak zorunda. Aksi halde küresel tröstlerin bağımlı müşterisi olmak kaçınılmaz hale gelebilir. Bu sadece teknoloji meselesi değil, aynı zamanda bağımsızlık ve egemenlik meselesi haline de gelebilecektir.
Bugün enerji, su, gıda ne kadar stratejikse, yarın yapay zekâ da o kadar stratejik olacak.
Yapay zekâdan vazgeçemeyiz, ancak yapay zekâya körü körüne teslim olursak, vazgeçemeyeceğimiz şey özgürlüğümüz olacak. Bugün sağlıkta, eğitimde, ekonomide “yardımcı” gibi görünen bu sistemler, yarın karşımıza “efendi” olarak çıkabilir.
Biz mi yapay zekâya hükmedeceğiz, yoksa yapay zekâ mı bizi kontrol edecek?
Kaynakça :
• World Health Organization (WHO). Global Health Observatory: Health Workforce Statistics. 2024.
• OECD. Health at a Glance 2023: OECD Indicators. OECD Publishing, Paris.
• UNESCO. Artificial Intelligence and Education: Guidance for Policy-makers. 2022.
• McKinsey Global Institute. The Economic Potential of Generative AI. 2023.
• Nicholas Carr. The Shallows: What the Internet Is Doing to Our Brains. W. W. Norton & Company, 2011.
• Shoshana Zuboff. The Age of Surveillance Capitalism. PublicAffairs, 2019.
• Stanford University. AI Index Report 2024. Stanford Institute for Human-Centered Artificial Intelligence.
• Sağlık eşitsizlikleri için WHO ve OECD.
• Zihinsel tembellik ve beyin üzerine Nicholas Carr.
• Veri ve bağımlılık konularında Zuboff.
• Ekonomi ve strateji için McKinsey ve Stanford raporu
Muzaffer Şafak / Haber7
Yorumlar4