Öcüler ülkesi
- GİRİŞ22.05.2009 08:47
- GÜNCELLEME22.05.2009 08:47
Allah aşkına kim inanır bu safsatalara, demeyin. İnanmışlar. Hem de koskoca Genelkurmay Başkanlığı'nın üst düzey mensupları. En azından dinlemeye değer bulmuşlar.
Dinlemişler ve korkmuşlar. Ya da zaten hep korkarak yetişmişler de bu komplo teorileri ile korkularını pekiştirmişler.
***
Konu, Ergenekon davası sanığı ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü (ismi dışında dini hiçbir yanı olmayan kurum) Sevgi Erenerol'un 2006'da Genelkurmay'a verdiği konferansın içeriği. Üst rütbeli GK mensuplarına sunulan konferansta Erenerol birbirinden uçuk iddialar ortaya atmış. 'BM Yahudiler'in işidir', ya da 'Vicdani retçiliği Yehova şahitleri aşılıyor' ya da 'İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olmasının altında AB'nin İstanbul'u ekümenik başkent yapma gayreti var' bu iddialardan bazıları. Tüm bu saçmalıkları 'Türkiye'de misyonerlik faaliyetleri' başlığı altında anlatmış Erenerol.
***
Üzerinden geçen dört yıla rağmen o konferansı dinleyen kimse de ortaya çıkıp 'bizim zamanımıza yazık değil mi?' diye sormamış. Bu işte bir acayiplik yok mu?
***
Bu ülkeye en çok gereken şey 'korku terapisi'. Askere de, koyu İslamcı'ya da, laikçi-ulusalcıya da içine doğduğumuz paranoya kültüründen sıyrılmak için adamakıllı bir terapi şart. Askere 'iç ve diş mihrak' öcüsünü unutturacak, koyu İslamcı'ya 'dinsizleştirme faaliyetleri' masalını yıkacak, ulusalcı-laikçiye 'vatan elden gidiyor' karabasanını yok ettirecek bir terapi.
***
Ama bu, kimsenin işine gelmiyor tabii. Çünkü otorite sağlamlaştırmanın en kestirme yolu korku salıp, kendine 'bir şeylerle savaşıyor' havası vermek.
***
Bu yüzden herkes kendi öcüsüyle çarpışıp duruyor.
Varlığını armağan edenler
'Türk'üm, doğruyum, çalışkanım...' diye başlayıp 'Varlığım, Türk varlığına armağan olsun...' diye biten bir ant ile her Allah'ın gününe başlamak nasıl kuşaklar ortaya çıkarır dersiniz?
***
Birkaç gündür Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun ön ayak olması ile 'Andımız'ın değiştirilebileceği tartışması başladı. Tabii bu tartışmayı hemen 'Türklüğü yok etmeye çalışmak' zeminine çekmeye çalışanlar var. 'Türklüğü yok etmek' de yukarıda bahsetmeye çalıştığım öcülerden biri.
***
'Türk varlığı' nedir? Ona insan kendi varlığını nasıl armağan eder? Eğer kendi ile ilgili birinci tanımlama 'Türk' olmak ise (bakınız, Andımız birinci satır) o zaman Türk varlığı ile kasıt bizzat biz miyiz? Öyleyse kendi varlığımızı yine kendimize mi armağan edeceğiz?
Ve biz kendimizi her şeyden önce milliyetimizle mi tanımlamalıyız?
***
Çubukçu'nun önerisi en azından bu soruların cevabını düşünmek için bir vesile. Yeri geldiğinde tek tipleştirmek için kullanılan, yeri geldiğinde onun dışında kalan kümeyi canavarlaştıran bize özgü milliyetçilik anlayışını revize etmenin vakti çoktan gelmedi mi?
Fehmi Koru'ya öneriler
Fehmİ Koru bizim Gülay Altan'a bir mülakat vermiş. Fotoğrafta da önüne bir Joop şişesi koymuş. Mesaj doğrudan Oray Eğin'e. Malum Eğin, Koru'ya 'kolonya kokulu' diyor. Koru da buna 'kolonya değil Joop kokuluyum' diye cevap vermiş oluyor o fotoğrafla.
Ancak... Kolonyaya anti-tez olarak Joop iyi bir seçim mi acaba?
***
Joop Homme'un sloganı 'çiçek kokulu bir vücut ve oryantal bir karakter'. Koru kolonya kokusuna itiraz ediyorsa, oryantal bir erkeği simgeleyen parfüme de itiraz etmeli. Onun yerine çok daha iyi kokular var. Bir dahaki sefere Roberto Cavalli ya da Armani Code ile poz vermesini öneririm.
Nagehan Alçı - Akşam
nagehan@nagehanalci.com
Yorumlar4