İran gambiti…

  • GİRİŞ24.02.2021 11:44
  • GÜNCELLEME24.02.2021 12:46

21 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, medya tarafından rutin bulunmuş olmalı ki üzerinde durulmadı…

Oysa iki ülke arasında sadece bir kaç gün önce başta Suriye, bölgesel konuların rahatlıkla konuşulabileceği ‘format’ zaten kurulmuş; Rusya-Soçi’de 15’inci Garantörler Toplantısı, Türkiye-Rusya-İran heyetlerinin katılımıyla gerçekleşmişti.

İki komşu arasındaki görüşmenin sırrını basın açıklamasındaki şu cümlelerde bulabilir miyiz; “Yeni ABD yönetiminin İran’a yönelik tek taraflı yaptırımlardan vazgeçerek İran halkının refahı önündeki haksız engelleri kaldırmasını temenni ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan…”

Bu ifadeler Türkiye’nin, ilkesel duruşuna uygun olmakla beraber, ABD-İran geriliminin-ki bundan sonra ‘ilişkileri’ olarak anılacaktır-farklı safhaya geçtiğini görmesiyle ortaya çıkmıştır.

Ankara’ya göre, “birkaç günde konuya ilişkin yaşanan gelişmeler/açıklamalar, ‘yeni bir konjonktürü’ ortaya çıkarıyor”…

***

Olan şu; Hem ABD hem de İran yavaş ama istikrarlı şekilde müzakere masasına dönüyor. Her ikisinden gelen, ‘istemem yan cebime koy’ nevînden sert çıkışlar, iç kamuoyları, dünya ve diğer taraf nezdinde zayıflık veya baskı altında hareket ettiği algısı yaratmamak için.

Washington-İran yakınlaşması önemli. Nükleer anlaşma çerçevesinde gelişecek yakınlaşma, aylar içinde Ortadoğu, Kafkasya, Batı Asya siyasetini ve güvenlik düzenini etkileyecek. Bu haritanın temel oyuncusu Türkiye’ye de dalgaları vuracak.

Körfez ülkeleri ve İsrail dahil, Pakistan-Afganistan-Hindistan-Çin çizgisi, Türkiye’den dümdüz bir hat ile Hazar ve Türki Cumhuriyetleri geçerek yine Çin, Tahran-Gürcistan arası ve nihayet, Irak-Suriye-Doğu Akdeniz’e yamanan bir bölgede hızlıca etkili olacak…

***

Tüm ayaklarını görmeden önemini kavramak zor; 2015 tarihli İran Nükleer Anlaşması’na taraf ABD ve üç Avrupa ülkesi (Almanya, Fransa, İngiltere), Biden yönetimiyle birlikte anlaşmanın yeniden ve bu sefer başarılı olması için adımlar atmaya başladılar. Sonunda ABD müzakere masasına dönmeye hazır olduğunu açıkladı.

Bu aslında açılış hamlesi…

Gözün kritik incelikte bir aralıktan görmesi gereken şudur; İran anlaşması, ABD-Rusya-Çin arasındaki bir gerçek mutabakattan beslenecek!..

Yeni Washington, dünya ve özellikle Batı için Moskova ve Pekin’i öncelikli/büyük tehditler olarak tarif ettiğinden, dahası, bu başkentler için Tahran müttefik sayıldığından ilk bakışta bu okumayı sindirmek zor olabilir.

Avrupa Birliği, P5+1 ülkeleri-İngiltere, Çin, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD- İran ile ‘gayri resmi diplomatik görüşme’ için bir toplantıya katılmayı kabul etmiş durumdalar. ABD dışındakiler zaten hazırdılar. Trump döneminde bile böyle olmasını istiyorlardı.

Asıl iş, ABD ve diğer iki süper güçteydi ve görüştüler! ABD Başkanı’nın G7 zirvesinde ve Münih Güvenlik Konferansı’nda İran dosyasını artık açmasının sebebi bu. İsrail’le gerçekleşen, geciktiği için merakla beklenen Biden-Netanyahu görüşmesinin bir içeriği de buydu.

***

Perdenin arkasına geçelim…

ABD’nin İran özel temsilcisi Büyükelçi (Rob Malley) önce İngiltere-Fransa-Almanya ile görüştü. Sonra Katar ve İran’la görüştü. Sonra Çin’le temasa geçildi. Tarih 10 Şubat’tır. Büyükelçi direkt Çin Dışişleri Bakanı ile görüştü. Burada başlı başına İran meselesinin masaya yatırıldığını söyleyebiliriz.

Sonra Rusya ile temasa geçildi. Burada ABD’nin kullandığı isim ilginçtir. Malûm, Biden hükümetinin küresel çapta önem vereceği temel konulardan biri iklim meselesi. Oval Ofis’e oturduğu gün attığı Paris İklim Anlaşması’na dönüş imzası zaten o. Biden’in ‘İklim Özel Temsilcisi’ de hepimizin tanıdığı John Kerry. Obama döneminin Dışişleri Bakanı. Çin’den üç gün sonra, 13 Şubat’ta John Kerry, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la görüştü…

Lavrov bu görüşmeyi, “ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na dönmesinde memnunuz” başlığıyla medyaya yansıttı. Güzel ama Kerry aynı zamanda bugüne kadar gelen ‘İran Nükleer Anlaşması’nın mimarıdır! Lavrov’la ilişkisi de 90’lı yılların ortalarına gider…

İşler böyle bağlanıyor…

Böylece ABD-Rusya-Çin arasında kabaca uzlaşı sağlandı.

***

Tahran bunları görmüyor değil. Kaldı ki, hepsini aleyhine gelişmeler saymıyor. Kullanışlı buluyor. Çok açmazı var; yaptırımlar, Haziran ayında gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kafkasya’daki gelişmeler, Körfez ülkeleriyle rekabeti, İsrail’le ‘aşkı’, Irak ve Suriye’de eriyen mevcudiyeti ve ABD’nin bu konudaki azmi, NATO’nun Bağdat üzerinden sınırına kadar dayanmış olması, Rusya ile ince ayar sürüklediği ilişkiler ile silah ve enerji anlaşmaları, Çin’le bir türlü yerli yerine oturtulamayan 400 milyar dolarlık ekonomi anlaşmaları, iç dalgalanmalar, vb…

Bu noktadan sonra ABD ile İran arasında kapalı kapılar ardında görüşmelerin yapılmadığını söylemek başka dünyada yaşamak anlamına gelir.

Sadece bu konuda da değil. İran’ın elinde ABD’liler var. Bunların serbest bırakılması için bir başka yan kapıdan ilişkiler sürüyor. Ama nükleer anlaşma konusundaki ilerlemenin ispatlarından biri de, Uluslararası Atom Enerji Ajansı ile İran arasında daha bu Pazar günü imzalanan yeni ‘anlayış’ anlaşması! Meclis’in bunu reddetmesi dahil!

Öyle veya böyle, ABD ve İran yumuşama/taviz adımı atacaklar. Ne ölçüde bilinmez ama yaptırımlar da dahil olacak gibi görünüyor.

İran’la Batı’nın yakınlaşması üçüncü türle temas gibi olmuştur hep. Genelde bölgenin yön algısını bozar.

Türkiye görüyor…

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat