Piramidin dış açıları…

.

  • GİRİŞ17.03.2021 11:34
  • GÜNCELLEME17.03.2021 11:51

Kahire yönetiminin Akdeniz’de kimi parsellerin ruhsatlandırması sırasında Türk menfaatlerine hassasiyet göstermesi ve Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Mısır’a gönderilen sıcak mesajların ardından iki ülke ilişkilerinde yeni bir safhaya geçilmiş görünüyor…

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Kafkasya, Türk Cumhuriyetleri’ne ziyaretlerinin ardından Katar-Doha’dan dönerken yaptığı, “Mısır’la diplomatik temas başladı” açıklaması, sadece iki ülkede değil, Ortadoğu, Akdeniz ve Arap ülkelerinde de dalgalanma yarattı…

Gerçekten böylesi bir gelişme adı geçen bölgelerin tamamında etki yaratacak sonuçlar üretebilir.

Ama önce durumun tam anlaşılması gerekiyor…

***

Çavuşoğlu’nun açıklamalarının ilgili bölümü şu; “Herhangi bir ön koşul Mısır’dan gelmedi. Bizden de herhangi bir ön koşul şu anda gitmedi. Yıllarca bağlar kopuk olunca bir günde hiç bir şey olmamış gibi hareket etmek o kadar kolay olmuyor. Yavaş yavaş görüşerek, yol haritası belirleyerek ve o konularda adım atarak oluşuyor. Yıllardır ister istemez bu kadar kopukluk olunca bir güven eksikliği de oluyor. O nedenle belli bir strateji, yol haritası çerçevesinde görüşmeler devam ediyor. İstihbarat, dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslarımız var. Diplomatik temaslarımız başladı”…

Bu cümleler, bir süredir ayrı yönlere bakan iki ülkenin diplomatik ilişkilerinde devinim olduğunu açık biçimde işaretliyor. Ancak bu bizim algıladığımız, anladığımız dozda mı?..

Çünkü Sayın Bakan’ın sözleri, iki ülkenin anlaşmazlıklarını telafi edecek bir masanın etrafında “müzakerelere başlamak” anlamına gelmiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Mısır’la istihbari, diplomatik ve ekonomik olarak zaten iş birliği sürecimiz devam ediyor. En üst düzeyde değil de en üst düzeyin şöyle bir tık altında devam ediyor. Gönlümüz ister ki, Mısır’la olan bu süreci çok daha güçlü şekilde devam ettirelim. Onun için de yapılan bu istihbari, diplomatik, bunun yanında siyasi görüşmeler netice verici olduktan sonra biz bunu çok daha ileri kademelere taşırız” sözleri menzile vardığında, çizdiğimiz coğrafyada taşların yerinden oynaması normaldir…

***

Mısır cephesinden gelenlere de bakalım…

‘Yakınlaşma/normalleşme’ açıklamalarıyla birlikte Mısır’ın isimsiz Dışişleri ya da istihbarat yetkililerinden bölge basın-yayın organlarına ve ülke medyasına kimi açıklamalar yapıldı. Ama Pazar günü Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü soruları yanıtladığından bunun üzerinden yürüyelim…

“Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi, Türkiye’nin politikasında gerçek bir değişim görülmesine bağlı. Türkiye ile diplomatik temaslar başladı. Normal diplomatik çerçeve dışında bir temas yok. Türk dış politikasında, bölgenin istikrara kavuşturulması yönünde Mısır’ın politikalarıyla uyuşan gerçek bir değişim görürsek, bu ilişkilerin normalleşmesi için temel oluşturabilir. Sözler tek başına yeterli olmaz. Uygulamalarla örtüşmesi gerekiyor. Mevcut durum Türk yönetiminin Mısır’a karşı takındığı karşıt tutumdan kaynaklandı”…

Bakan Şükrü’nün sözlerinden anlaşılan, Türkiye ile diplomatik temasın başladığı ama bunun ‘müzakereler’ noktasında olduğunu gösterir açık bir vurgunun olmadığıdır. Bu, Çavuşoğlu’nun “yavaş yavaş” izahına uygundur. Farkı, yavaşlığı kadar hayli zorlu da olacağıdır…

Bakan’a ve Mısır medyasına bakıldığında, Kahire’nin süreci hızlandırmak ve kolaylaştırmak adına heyecan duyduğu da söylenemez…

Dahası, Mısır’ın beklentileri içinde yer aldığı gözlenen, “Ankara’nın dış politika pratiğinin Mısır’ın politikalarıyla uyuşan gerçek bir değişim” ve Mısır’ın ilke ve hedefleriyle uyum arayışına intibak edilip edilemeyeceği de açmazlar yaratabilir.

Akdeniz, Afrika, Libya ve Arap dünyasında Mısır’ın konumundan/politikalarından geri pozisyon iması taşıyıp taşımadığı, Mısır iç politikasına değinmekte şart getirip getirmeyeceği türünden merak konularıdır…

Mısır’ın, Yunanistan-Rum Kesimi-İsrail-S.Arabistan-BAE ile kurduğu ortaklıkların hedefleri konusunda Ankara’dan nasıl bir fedakârlık beklediği/bekleyebileceği de tartışmalıdır.

Bunlar bize, ilişkinin yeşerebileceği iklimin beslenmesi gibi erken bir evrede olduğumuzu gösteriyor…

***

Yine, ABD ve Rusya gibi bölgenin karşı stratejik kompartımanlarında mukim oyuncuların bu normalleşme sürecine nasıl yaklaşacakları da merak konusudur. Ne ABD’nin bu adımların yolunu döşeyeceği ne de Rusya’nın ne yapacağına hızla karar verip pozisyon takınacağına kefil olmak hemen mümkün gözükmemekte.

Burada Mısır’ın ABD’nin kuklası olduğu, izni olmadan tuvalete dahi gidemeyeceği gibi kabulleri-doğruluk payı olmakla beraber yakınlaşmanın sağlaması olarak, Washington tarafından desteklendiği şeklinde kabul edemeyiz. Mısır, yine de özgün reflekslere sahip bir ülkedir!

***

Türkiye-Mısır ilişkilerinin eski renklerine kavuşmasının yarına yetişmeyeceği ortadaysa da, derlenip-toparlanabileceğine ilişkin söylem dahi haritanın her köşesinde yankı yaratacaktır…

Karşılıklı açıklamaların ardından gelen, Türkiye’nin AB, Yunanistan ve İsrail’e verdiği, “Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığını ilgilendiren çalışmalarda iznimizin aranması gerekir” mealinde “alayına gider” notası da bu gündemden kopuk değildir.

Tıpkı, Suriye’de Rus rampalarından fırlatılan roketlerin SMO varlıklarını vurmasının ardından Cumhurbaşkanı’nın Biden’e gönderdiği ‘davet’ gibi!

Nihayet, Mısır konusunda ayrı cephelerde görülen hükümete yakın veya uzak, akademisyen, medya mensubu, dış politika meraklılarına da dost uyarısı yapmak gerekir…

Mısır’la uzlaşmayı savunanların, “biz dememiş miydik, nasıl sözümüze geldiniz”, daha önce Kahire’yi itekleyenlerin de koşup piramitlere sarılma konusunda tutumlu tezahürat yapmalarını önermeliyiz.

Çünkü bir tık seviyesindeki yakınlaşmanın sebepleri bildikleri gibi değil!

Yeni Şafak

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat