Operadaki hayalet: Çin-Türkiye…

.

  • GİRİŞ27.03.2021 11:45
  • GÜNCELLEME27.03.2021 11:45

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Türkiye ziyaretinin profili ne kadar düşük tutulmaya çalışılırsa çalışılsın, küresel konsültasyon sonuçları teması anlamlandırmayı dayatıyor…

Biden değişkeni, Çin-Rusya-ABD-AB dinamiklerini baştan kuracağına ilişkin büyük vaadlerde bulundu ama görünen o ki, ne gücü ne potansiyeli buna müsait değil…

Alaska’da yaşanan ve zirve tarifini en çok hak eden Amerika-Çin buluşmasının çehresinden okunan, ‘üstte’ olmadığını anlamaya başlayan Washington’un ‘üstenci’ bir tutumla kendi iç kamuoyuna propaganda uğruna Pekin’i eziklemeye çalıştığıydı. Gövde gösterisi yani. Dramatik olan ortada bir gövdenin olmamasıydı…

Pekin de buna göre cevap verdi; ‘Sorun istemiyoruz ama sorun olursa da buradayız”…

İki süper güç, belki halef-selef arasındaki demek lazım, buluşmanın ‘net’ sonucu şu anda belli değil. Bir kesim uzmana göre ipler tamamen atıldı. Bir başka kesime göre ise, ilk gün dalaştılar ama son gün ekonomik-ticari ilişkilerin devam edeceği anlaşıldı…

Son tahlilde, ABD’nin, “Rusya’yı düşman, Çin’i rakip” olarak tarif eden yaklaşımı ne kadar belirgin olsa da nihai yüzleşmeden kaçınılamayacağı ortada. Çin’i çevreleme harekâtları (Quad) türünden girişimler de ön hazırlık kabul edilebilir…

Şimdi, spesifik olarak Ankara-Pekin ilişkileri nedir ve bu bağlamda Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin ziyareti nereye oturuyor sorusunu bir zamanlamaya, zamanın ruhuna oturtmakta yarar var…

***

Bugünün işinden bahsetmiyoruz; iki ülke ilişkileri geçtiğimiz en az 10 yıl içinde sessizce, ‘bebek adımlar’ıyla gelişti. Bunun bir ucu Türkiye’nin hava savunma sistemlerinde S-400’e varmadan evvel çaldığı kapılara, İpek Yolu üzerine kurduklarına, karşılıklı ziyaret sayılarına ve artan ticaret hacmine kadar gider.

Elbette siyasi boyutu da akla gelmiştir ve bundan ABD/Batı’nın rahatsızlığını hep gördük. (MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç’ın 2000’li yılların başında kurduğu doğu-batı tartışmasının stratejik boyutunu açan herkesin bildiği sözleri gibi.)

Ancak perşembe günü gerçekleşen ziyaretin küresel yeni şartlar içinde ayrıca değerlendirmesi gerekiyor. Bakan Yi Ankara’ya direkt/tekil bir ziyaret gerçekleştirmedi. Bir turun ayağı olarak geldi; Suudi Arabistan, Türkiye, İran, Umman, Bahreyn ve BAE’yi kapsayan bir tur bu. İsrail yok ve olmaması da manidar…

Bakan’ın Riyad ziyareti neredeyse, ABD-S. Arabistan arasındaki yaranın deşilmesi anlamını taşıyordu. Çin bu manaya gelebilecek şekilde Arabistan’ın yanında olduğunu, gelişmesini destekleyeceğini, hayata geçiremediği büyük projelere katkı yapacağını, isim zikretmeden ama ABD’yi kastederek, gelen baskıyı göğüslemekte omuz vereceğini, enerji ilişkilerinin her boyutunda el sıkışmaya hazır olduğunu vurguladı.

Kuşkusuz, Türkiye ve İran ziyaretleri bu politika pratiğinin/aklının izlerini taşıdı/taşıyacak ve Tahran’da da belirgin halde kendini gösterecektir.

Altı ülkeli bu ziyaret elbette Alaska zirvesinden önce takvimlendirildi. Yani orada yaşananlara bakılıp yola çıkılmadı. Ama içerik bu sabite bağlanmak zorunda değil. ABD ile yaşananlara göre şekillendirilmiş olması da sürpriz değil. Tıpkı Alaska biter-bitmez Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Çin basınına yaptığı, “Dolara alternatif uluslararası para birimleri ile işlem yapmalıyız. Batı kontrollü uluslararası ödeme sistemlerinin kullanımından uzaklaşmalıyız” açıklaması gibi…

Benzer önerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Çinli bakana getirildiğini, ‘ikili ticarette yerel para biriminin kullanılmasını’ gündeme taşıdığını yazabiliriz!

Keza, Kuşak-Yol Girişimi, Orta Koridor planı, altyapı çalışmaları, 5G, Yapay Zekâ, Big Data başlıklarının da konuşulduğunu biliyoruz.

Çin’in, “gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hakları ve ortak çıkarlarını korumak için işbirliği” cümlesini de, ABD’ye yönelik tutumun ifadesi olarak not etmeliyiz. Bu bakış ziyaretin tüm ayaklarında tekrarlanıyor belli ki…

***

Ortaya çıkan şu ki, bu güne kadar “uhuletle ve suhuletle” dış politikasını yürüten Çin, bundan sonra daha çok sahaya çıkacak ve bunun sağlaması daha çok askeri varlığının Çin dışındaki coğrafyalarda konuşlanması olacak. Küresel kuliste duran, herkesin ne zaman rol alacağını beklediği yeni aktörün sahnesi, belli ki yeni bir perdenin açılması anlamına geliyor…

Kabaca Çin açısından zamanlamayı gösteren durum bu. Türkiye açısından ise durum, Bakan Yi’nin ziyareti ile aynı güne hatta aynı saatlere kadar üst üste binen Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nden çıkan sonuçta saklı…

***

AB Liderler Zirvesi’nin Türkiye bildirisi Ankara’da memnuniyet yarattı. Diplomatik gereklilikler nedeniyle kimi itirazlar dillendirilse de denebilir ki, Ankara uzun zamandır beklenen zirveden istediğini aldı. Bir diğer gerçek de şuydu; bu sonucun ortaya çıkmasında Berlin açık ve belirleyici rol oynamıştı. Hem AB içindeki dengelerin hem Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Şansölye Merkel arasında neredeyse haftada bire kadar çoğalmış görüşmelerin sonucuydu.

Almanya’nın tutumu Türkiye’yi kayırma/koruma arzusundan kaynaklanmıyor. Bir nedeni, Biden’la ortaya çıkan “transatlantik ittifakı” yeniden yükseltme ve rol dağılımındaki dayatmalardan, Rusya ve Çin’le ilişkilerini “kısma” tehditlerine duyulan rahatsızlıktan geliyor…

Böylece vitrin ile tuval arasında kalan resim gözle görülür hale geliyor. Bu da, Rusya-Almanya-Türkiye demek! Üçgenin, Kafkaslar, Karadeniz, Akdeniz, Ortadoğu saçakları, bu ayakların her birinde Almanya dışındaki kimi Avrupa ülkeleriyle, ABD ve İngiltere’yi ilgilendiren ayakları bulunuyor…

İşte Çin Dışişleri Bakanı’nın ziyareti bu zincirin en Doğu’dan gelen baklasını oluşturuyor…

Yenişafak

Yorumlar1

  • Kargu 3 yıl önce Şikayet Et
    Batı attığı son adımlardan sonuç alacağını hesaplıyor olabilir ancak çok geç. Çin'i engelleyebilecek noktada değiller. Hala aynı yanlışta ısrar ediyorlar. "Türkiye kuklamız, sömürgemiz" zihniyetiyle "Yeniden ele geçireceğiz" saldırılarına devam ediyorlar. Türkiye batının vaadlerine kanmamalı kendi hesaplarını kendi yapmalı. Ne doğu ne batı Türk ve Müslüman coğrafyanın gözünün yaşına bakmaz. Bakmıyorlarda zaten. Bu arada Japonların batı işbirlikçiliğine kademeli uzaklaşma ile yanıt verilmeli.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat