Uçak sallanırken vişne soda istenmez

  • GİRİŞ26.02.2014 10:58
  • GÜNCELLEME26.02.2014 10:58

 İçlerinde gazetecilerin, yazarların, sivil toplum kuruluşu başkanlarının, yardımcılarının, esnafın, doktorların olduğu koskoca bir liste var.

Bir suç şüphesiyle bir soruşturma uydurulmuş, mahkemeden gerekli kararlar alınmış ve ilgili suçla alakalı olarak herhangi bir terör faaliyeti tespit edilememiş olmasına rağmen dinlemeler 3 yıl sürmüş. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu açıkladı. Telefonları dinlenen şahısların irtibatlı olduğu şahıslarla yapılan ve dosya kapsamındaki suçla ilgili olmayan görüşmeler dahi kayıt altına alınıp dosyaya dahil edilmiş. Sadece telefon dinlemesi de yapılmamış. Ortam dinlemesi, sinyal bilgileri değerlendirmesi, fiziki takip...
Gezi olayları bahanesiyle dahil edilen bazı ünlüleri saymazsak, esas itibarıyla İHH'ya, Bülent Yıldırım'a "selam" veren herkes dahil edilmiş. Mustafa İslamoğlu'na selam verenler unutulmamış, Mavi Marmara'da olanlar ve onların aile bireyleri de...

Dinleme kopyalarının bazı yabancı ülkelere servis edildiği yazılıp çiziliyor.
Daha dinlemelerin tozu dağılmadan manidar bir "karşı atak" geliyor. Başbakan ile oğlu Bilal Erdoğan'ın sözde dinlemeleri. Başbakan ile oğlu güya evde saklanan milyonlarca avroyu elden çıkarmaya, eldeki birikimi "sıfırlamaya" çalışıyorlar. 17 Aralık operasyonlarının başladığı bir tarihte Başbakan ile oğlunun "Otuz milyon gibi küçük bir miktar kaldı", "Hah onu da al şuraya koy, Sümeyye geliyor", "Babacığım takip ediliyoruz sanki" şeklinde devam eden bir konuşma. Kayıtların dökümünde gerçeklik duygusu uyandırmak için sürekli "Ankara" ifadesi geçiyor, hatta kayıtta da "Ankara'dayım" ifadesi geçiyor ama "gerçek hayatımızda" Başbakan o gün Konya'da.

Araya karışan manasız bir kadın sesi, Bilal Erdoğan'ın "Otuz milyon avro" derken değişen vurgusu gibi birçok tuhaf detay Mehmet Faraç gibi Erdoğan'dan nefret ettiğine şüphe duymadığımız kimi yazarları bile isyan ettiriyor. Derken başka bir "din!eme"daha düşüyor internete. Başbakan Erdoğan ile oğlunun farklı zamanlarda kaydedildiği tahmin edilen seslerini montaj (ayarak ve aralara bilgisayarda hazırlanmış ses unsurlarını yerleştirerek kurgulayanların birbirlerini tebrik ettikleri, şakalaştıkları başka bir kayıt. "Biraz aceleye geldi sanki, zamanla öğreneceğiz gibi" diyorlar ve "Çakmazlar, çakmazlar'" diyerek teselli buluyorlar. Ulusalcı ve Kemalist bir sitenin adını vererek "Takunya'dan yayarız inanırlar" eliyor biri, diğeri "Onlar keriz, bizimkiler de biat ekibi, inanırlar" diye ekliyor.

"Biat ekibi" dedikleri hizmet gönüllüleri.

Öyle birdenbire inanmıyorlar aslında, günler öncesinden söylentilerle hazır hale getiriliyor! Hedef giderek büyüyor. Bilmem farkında mısınız ama iş Erdoğan'ı hedef almanın ötesine geçti.
Şantaj konusu artık insanların şahsi bilgileri değil, vatandaşın devletsiz kalma korkusu. MİT'i dinlenmiş, Başbakan) montajlanmış, istihbaratı yurtdışına servis edilmiş, savaşan bir coğrafyanın yanı başında olan bir ülkede insanların güven bunalımına kapılıp isyan etmeleri ihtimaline oynanıyor artık.

Bütün bunları yapanlar ve müttefikleri parti kapatma ve % 50'yi sokağa döküp darbe çağırma ile "devlet falloş olmuş" korkusunu yüreklere salarak diğer % 50'yi sokağa dökme ve yine darbe çağırma arasındaki iki berbat seçenek arasındaki makasa sıkıştırmaya çalışıyor milleti.

Bir taraftan da bu türbülansta sallanan uçağı güvenli bir şekilde yere indirmek için tedbir almaya çalışan hükümetin çıkardığı internet, HSYK ve MİT düzenlemelerine karşı kitleleri hareketlendirme girişimleri sürüyor.
Her şeyden habersiz ya da yaşanan koşulları idrak edememiş kimseler, "Ama hani demokrasi? Hani haber alma özgürlüğü?" üzerinden mobilize ediliyor.

Uçak sallanırken ve tepeden oksijen maskeleri inmişken hostesten vişne soda isteyen şuursuz yolculara benziyorlar.

Devlete ve ülkeye hizmet etmek ve bu yolla "ikinci sınıf" olmaktan çıkıp kendisini kanıtlamak için oluz yıldır çalışıp didinen; dini ve ahlaki referanslara sahip yapının derin ahileri uğradıkları metamorfozun peşinden masum insanları da sürüklüyorlar.

Herkes aklını başına, başını da kollarının arasına alıp cenin pozisyonuna geçsin. Aciliyeti olar ilk mesele, uçağa güvenli iniş yaptırmak. Unutmayın ki yere çakıtırsak, ne hesap soracak birleri kalır geride, ne de hesap sorulacak bir muhatap.

Nihal Bengisu Karaca-Haberturk

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat