İnsanlığın kalk borusu: İsrail

  • GİRİŞ07.01.2009 06:22
  • GÜNCELLEME07.01.2009 06:22

Kapının önüne konulmuş üç boş süt şişesi gibi yan yana dizilmişler. Bir daha içemeyecekleri süte uzanırcasına aralık, kanamayacakları bir dünyaya uzanmış ağızları, üzerlerinde kanlı giysiler.

Hele o ortadaki, o evet, başı beyaz sargıyla sarılmış olan...Ölmeden önce de, zaten yaralı olan. Daha önce vurulmuş ve muhtemeldir ki hayatta kaldığı için Allah'a şükredilmiş... Bu bir film olsaydı 'sırasını savmış', aldığı yara karşılığında hayatta kalmayı hak etmiş olduğu varsayılırdı. Filmlerde çoğunlukla öyledir; bir badireden kurtulmuşsan bir anlamı vardır.

Filmlerde kader şöyle bir değip geçmiş ve yaşamana karar vermişse, bir daha geri dönüp bakmaz. En azından uzunca bir süre bakmaz. Ama İsrail öyle değil, şöyle bir değdiklerini tanıyor, geri dönüp eskaza hayatta kalmışlarsa da tarıyor. Onun için 15 dakika bile yeterince uzun. Gördünüz değil mi o resmi? Dün Zaman dahil birçok gazetede vardı; o çocuk cesetleri. Bebeklerin altındaki yaygıyı da gördünüz mü? Hani, ölü de olsalar, soğuk almasınlar diye serilmiş gibiydi. Hani ölü de olsalar, belki şehre bir Mesih gelir, canlanırlar/ zatürre olmasınlar. İleride çocukları olmaz sonra. Yekten koymayalım taşa. Böbrekler sonra, soğuğu mıknatıs gibi çeker. Hem İsrail için İsrafil vakti. Artık gücenmiş olsun da gelsin o büyük Sûr... Hasta olmasınlar. Yekten taşa koymayalım. Hazmedilmesi güç gerçekliğe dair, gerçeklik duygusunun 'insanca' yitimi. O yaygıyı seren Filistinlinin aksine, gerçekliği 'insanca' yitiremiyoruz biz.

Ne kanlı turnusol kâğıdıymış Filistin meselesi. Sapır sapır döküldü insanlığımız. Burkulkaç diye bir fizik yasası var sanki. Burkuluyor burkuluyor ve sonra bu gerçeklikle baş edemeyeceğimize karar verip kaçmayı tercih ediyoruz. Zaplayarak ya da unutarak. Çünkü etrafımız neyin 'etik' neyin 'doğru' olduğunu söyleyen, 'tabloyu doğru değerlendirmek lazım geldiğini' vazeden ve vicdanın o ilk uyanışına, dolaysız sesine çelme takmak için karışık mesaj veren 'realist'lerle dolu.

Köşe yazarlarına bakıyorum. Türkiye realist davranmıyor, Tayyip Erdoğan İsrail ile kurduğumuz diplomatik ilişkileri bozacak şekilde sert çıkıyor, oysa Arapların Filistinlileri umursadığı yok, biz neden Arap'tan çok Arapçı olacakmışız ki, diye, bla bla bla bir yığın mübtezelce fikir var. Hamas'ın yok edilmesi adına İsrail'in Gazze harekâtına Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkelerin verdiği zımni destek de iyi bahane oldu sonra. Kendimizi Avrupalılarla aynı rafa yerleştirme fırsatı doğdu; Oryantalist bir yerden, çok çok üstün olduğumuza inandığımız Araplara tepeden bakmak için bir imkân daha! Bölge ülkelerinin kirli işbirliğini İsrail'e göstermemiz gereken hoşgörünün eskortu haline getirmek! Gerçeklik duygusunu insanca yitiremiyoruz, evet. Bir katliama ses çıkarabilmek, bir katliam dolayısıyla öfke duyabilmek için Arap olmak/olmamak mühim bir kerterizmiş gibi. İsrail ile ilişkilerimize her halükârda dikkat buyuracakmışız efendim. Bu bir şaka olsa gerek. Onca kan akarken, 4 askerine karşı, 670 sivil Filistinliyi öldüren, öldürmeye de devam eden, demokratik seçimle gelmiş Hamas'ı, 15 aydır tek füze atmamış Hamas'ı, bölgedeki Arap ülkelerinin de desteğiyle derdest etmeye azmetmiş bulunan Siyonizm'in şahı İsrail'le ilişkilerimize dikkat etmeliymişiz.

Ben de 'realist' bir yorumsama faaliyetinde bulunmak isterim: Kimse kusura bakmasın, 'İsrail ile diplomatik ilişkiler' insanlığın önünde bariyer teşkil ettiği sürece, ortam yekten 'antisemitizm'e varan bir kan davasına kalacaktır. Hizbullah, İran ve Hamas'ın etkisinin Arap ülkelerinin de verdiği omuzla bastırılması ve bu kirli işbirliğine başta AB dahil BM'nin dahi gık diyememiş olmasının sonucu, vasat, Filistin'de ölen her bir çocuğa karşı diasporada yaşayan 4 Yahudi'nin ölümü için fetva verebilecek aşırıların söylemlerinin benimsenmesine kadar gidebilir. Yoksa sahiden, bunun olması mı isteniyor?

Bugün İsrail'e ağız dolusu küfür ediyorum. Hem görünen köy kılavuz gerektirmediği için hem de kabaran öfkem muhatabını şaşırmasın diye. Siyonist Yahudi ile sıradan-masum bir Yahudi arasındaki farkın önemi sonsuza kadar önemli kalsın diye. Bilmem anlatabildim mi?

Nihal Bengisu Karaca - Zaman

n.bengisu@zaman.com.tr

Yorumlar4

  • emine ülkü 15 yıl önce Şikayet Et
    boykot. semra hanım bazı konularda sizinle hemfikirim kesinlikle yahudi ve amerikan malları boykot edilmeli ve bunu etrafımızdaki herkesten istemeliyiz allah ümmetü muhammedin yardımcısı olsun bizi bu korkak yahudilerden korusun AMİN!!!!
    Cevapla
  • semra 15 yıl önce Şikayet Et
    ..... siz pek değerli yazarlar, yavaş yavaş gerçek yüzünüzle görünmeye başladınız, halkta yakında görmeye başlayacak bilesiniz. Osmanlının yıkımında fransız hayranı monşer yazar takımının katkısı nedir? anlamak mümkün. Halka gerçekleri anlatmak yerine yahudi sözcülüğü, yahudi sermayesinin destekçisi konumuna düşüyorsunuz bilesiniz. Ariel marka deterjanı bu ülkeye sokanlara, reklamını yapanlara!!!!!!
    Cevapla
  • semra 15 yıl önce Şikayet Et
    .... Sayın yazar, Hatta sayın yazarlar takımı, cesurmusunuz Boykot israil kampanyası başlatmaya, halkı bilinçlendirmeye, şu şu ürünlere boykot demeye, Hah, bağlı bulunduğunuz gazete ve tv'lerde Ariel marka lanet olası deterjan, nestle, nescafe, coca cola reklamı gördüğümde hiç iyi şeyler düşünmüyorum hakkınızda bilesiniz. Sizin gözyaşlarınız timsah gözyaşları, bir yandan lanet yağdırıp, biryandan israil sermayesini besliyorsunuz.
    Cevapla
  • muhammet tanrıkulu 15 yıl önce Şikayet Et
    ne yapalım o zaman. aslında yapacağımız onlarla topyekün savaşmak. Ama savaşmak için bir bulmak lazım. Gerçi burda da savaşabiliriz diyenler var ama ne yapalım Yüce Allah diyorki sizinle savaşanla savaşın. Herhalde bu ekonomik savaş olsa daha iyi olur bence. Onların camileri bombalaması gibi yaparsak ne farkımız kalır. Hem biz suçsuz kadın çocuk ve yaşlı ve din adamlarına el kaldıramayızki. Allah kuranda böyle emrediyor.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat