Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler…
- GİRİŞ01.05.2025 08:45
- GÜNCELLEME01.05.2025 08:45
Bu sözün bugünkü Türkçedeki tam karşılığı şöyledir.
Hırsızlığı ile meşhur Kıpti, övünç duyduğu fiillerinden bahsederken, nasıl çalıp çırptığını anlatır.
Bu sözün ihtiva ettiği hakikati, geçtiğimiz hafta CHP’lilerin trajikomik yaklaşımları nedeniyle bir kez daha bihakkın anlamış olduk.
Geçtiğimiz günlerde, yolsuzluk suçlamasıyla, daha doğrusu İstanbul’u talan ettiği iddiasıyla tutuklu yargılanan İmamoğlu’nun marifetlerine (!) dair yeni bir gelişme yaşanmıştı malumunuz…
İmamoğlu, İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturmasında “para kasaları” olarak anılan şüphelilerle Etiler’deki Le Meridien Otel’de 6 Mart 2025’te bir toplantı yapmış ve sözde korumaları, güvenlik kameralarını, görüntü alamasın diye bantla kapatmış, fakat hesapta olmayan başka kameralar vasıtasıyla da 2 adet valizle otelden çıktığı tespit edilmişti.
Aslında hukuk lisanında buna “cürmü meşhut” yani suçüstü denir.
Bu gerçeğin farkında olan CHP’liler, başta genel başkanları olmak üzere tam kadro, bu suçüstü halini tevile çalıştılar.
Lakin mızrak öyle büyüktü ki, bir türlü çuvala sığdıramıyorlardı…
Ne yapalım, ne edelim derlerken de akıllarına valizlerle “jammer” taşıdıkları yönündeki kuyruklu yalan geldi ve koro halinde bu yalanı terennüme başladılar.
Neresinden tutsanız elinizde kalacak türden bir çaresizlikti bu aslında.
Zira toplantı yaptıkları şahıslar, belediyenin mahrem işleriyle alakalı kişiler değil, doğrudan doğruya çoğu kendi şirketindeki para ile ilişkili kimselerdi.
Böyle adamların jammerle, şununla bununla ne ilgisi olabilirdi ki?
Fakat mızrağı çuvala sığdırmak için bula bula bu yalanı bulabilmişlerdi ancak.
Bununla birlikte meselenin başka bir veçhesi söz konusu oldu kaçınılmaz olarak.
O gerçek de şudur ki, jammer dediğiniz nesne, ancak devlet adamlarının ve istihbaratın zorunlu durumlarda kullandığı bir alet…
Bunun dışındaki şahısların bu aleti kullanmaları hiç tartışmasız aleni bir suç!..
CHP ve genel başkanı, hırsızlığı perdelemek maksadıyla yani alınlarına yapışan yüz kızartıcı malum suçu örtebilmek için başka bir suçu üstlenmek zorunda kalmışlardı.
Bu, hasmını öldüren şahsın, daha az ceza alsın diye, silahı 15 yaşındaki çocuğunun eline tutuşturmasına benziyor.
Bunun suç olduğunu elbette ki, kendileri de biliyor ama utanç vesilesi suçu örtbas edebilmek için naçar bu yola başvurdular.
Peki, ne anlama geliyor bu?
Şu anlama…
Bile bile suç işlediklerini itiraf etmeyi göze aldıklarına göre yapılan hırsızlığın boyutu tahminlerin de çok ötesinde…
Kimse kusura kalmasın ama böylesine rezil bir şeyi ancak bir suç şebekesi göze alır…
Bu rezaletin göze alınması bir yana, adaleti ve mahkemeleri yanıltma amaçlı bu ahlaksız manipülasyon, hatırı sayılır bir kitle tarafından canhıraş bir şekilde savunuluyor ki, sözün bittiği yerdir…
Mezkûr hadise sonrasında yaşanan gelişmeler meseleyi hayli ilginç bir hâle getiriyor doğrusu.
Sözgelimi bahse konu otelin sahipleri, anılan tarihte otellerinde jammer kullanılmadığını beyan etti.
Olay, öyle absürt bir noktaya ulaştı ki, “işin, jammer kullanılacak denli mahrem nasıl bir tarafı olabilir ki” sorusunu sormaya gerek bile kalmıyor…
Bu hadisenin dışında not olarak değinmek istediğim başka bir husus daha var…
Malum, yine geçtiğimiz hafta, tüm Türkiye’nin derinden etkilendiği bir deprem yaşandı İstanbul’da…
2019 seçiminden önce katıldığı bir televizyon programında açık açık “bu işi 5 yılda hallederim” diyen İmamoğlu’nun, geçen 6 yıl içerisinde depremle ilgili tabir caiz ise tek bir çivi bile çakmadığı orta yerde dururken, sözüm ona deprem uzmanı kimi profesörler, sanki bu sorunun hallinde çok önemli bir rolü varmış gibi İmamoğlu’nu sahiplenip, “bu konuda çare üretecek bir kişi vardı o da içeride” diyerek ciddi anlamda ahlaki bir zaaf sergilediler.
Evet, deprem gibi çok önemli bir hadisede bile, açık açık partizanlık yapan, İstanbul’un anasını ağlatmış birine sahip çıkan ve sırf hükumete düşmanlıklarını gösterebilmek için alenen doğru olmayan beyanlarda bulunan bu şahıslar, sadece İstanbul’a değil tüm Türkiye’ye büyük bir kötülük yapıyorlar aslında.
Bu, bize şu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor ne yazık ki…
Kemalist sol ideoloji mensupları, kendi ideolojilerini savunma adına her şeyi ama her şeyi yapabilirler ve bunda da asla ahlaki bir sorun görmezler.
Yahu adı üzerinde deprem bu!
Bunun ideolojisi ve yandaşlığı mı olur Allah aşkına?!..
Son bir not da yaptığımız İtalya seyahati ile ilgili…
Malum Salı günü Sayın Cumhurbaşkanı, bir dizi temaslarda bulunmak üzere İtalya’ya günübirlik bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bendeniz de bu seyahate katılan gazetecilerden idim.
Dönüş sonrası Sayın Cumhurbaşkanı ile yapıla röportaj, dün, Haber7’de tüm ayrıntıları ile yer aldı malumunuz.
Bu söyleşide benim ilgimi çeken en önemli noktalardan birisi, Sayın Cumhurbaşkanının; “Bölgemizde oldubittilere müsaade etmeyecek, Suriye ve bölgenin kalıcı istikrarını tehdit edecek, tehlikeye sokacak hiçbir girişime izin vermeyeceğiz” şeklindeki sözleri idi.
Açık söylemek gerekirse Suriye meselesini hayli önemseyen birisi olarak bu ifadenin çok önemli ve çok hayırhah gelişmelerin habercisi olduğunu düşünüyorum.
Bu vesile ile sizlerle de paylaşmak istedim…
Ninat Nasır / Haber7
Yorumlar8