O gece melekler, Türkiye semalarından arza nüzul ettiler…
- GİRİŞ15.07.2025 09:08
- GÜNCELLEME15.07.2025 09:08
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok önemli kırılma noktalarından birisinin yıldönümünü idrak ediyoruz.
Vatan haini ve İslam düşmanı mel’un bir çetenin, arkasına tüm emperyalist güçleri de alarak denediği 15 Temmuz kalkışmasından söz ediyorum.
Büründüğü sahtekârlık kisvesiyle bu aziz milletin kutsal değerlerini istismar eden, bununla da yetinmeyip Türkiye düşmanı şer güçlerin taşeronluğunu üstlenen hain örgüt, bundan tam dokuz yıl önce darbe teşebbüsünde bulunmuştu.
Asıl amaçları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı öldürmek ve bu yolla idareyi ele geçirip batılı emperyalist güçlere peşkeş çekmek olan bu hain örgütü, tarihte emsali görülmemiş bir biçimde, Erdoğan’ın önderliğinde bu kahraman halk durdurdu.
Hiç şüphe yok ki, bu şanlı direniş, uluslararası şer odaklarının, diğer bir deyişle emperyalist güçlerin, bütün farklılıklarını bir kenara koyarak ittifak etmesi sonucunda, kurmak istedikleri düzeni yıkan, altüst eden bir mahiyet arz ediyordu.
Bugün 15 Temmuz…
Amerika’nın 51’nci eyaleti olmayı reddeden kahramanların çıplak elle; tanklara, F-16’lara ve bilumum aşağılık iş birlikçilere mukavemet edip halkın mutlak zaferini şanla ve şerefle kayıt altına aldığı gün…
15 Temmuz direnişi, masalları ve efsaneleri acze düşüren ve bir anlamda onları ikinci sınıf metinler hâline getiren bir mücadelenin ta kendisiydi.
15 Temmuz şanlı direnişine dair, bir anlamda tarihe tanıklı edebilmek adına, kaleme alınmış birçok yazı okudum.
Bütün bu değerlendirmeleri yakından izlerken şu husus dikkatimi çekti.
Direnişi, bütünüyle manevi yönleriyle ele alan ve İslam’ın hayat verdiği, “şehitlik, şehadet” mefkûresine atıfta bulunan kimseler bile benim önemli addettiğim bir hususu es geçmişlerdi âdeta.
Aziz Kur’an’da Allah, peygamberine hitaben; “Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz hâlde Allah size Bedir'de yardım etmişti. Allah'tan sakının ki; O'na şükretmiş olasınız. - O zaman sen müminlere: ‘Rabb’inizin size, indirilmiş 3 bin melek ile yardım etmesi yetmez mi?’ diyordun.” (Al-i İmran, 123-124) diye buyurarak apaçık bir biçimde zorluk zamanlarında meleklerin imdada gönderildiği beyan edilmiştir.
İşte, Kur’an’ın açık bir biçimde ifade buyurduğu bu hakikatti, kanaat-i acizanemce “es geçilen” husus...
Biz, iman edenler olarak yine Kur’an’ın, varlığına kesinlikle inanmamızı istediği “meleklerin” tarih boyunca ve gerektiği zaman, mütemadiyen bu türden yardımlarda görevlendirildiğini de gözden uzak tutamayız.
Öyle ya, Bedir’deki kahramanların imdadına koşan mezkûr melekler, emekli mi oldular ki bu mühim noktayı gözden ırak edelim?
Meseleye bu veçhesiyle baktığımızda, şunları söylememiz pekâlâ kabil olacaktır.
O gece melekler, Türkiye semalarından arza nüzul ettiler ve direniş kararı alan insanların aralarına katıldılar.
Sahip oldukları nurani vasıfları nedeniyle etraflarını tenvir ederlerken bizlerin göremediği elleriyle zalimlere karşı tavır alan civanmertlerin sırtlarını sıvazladılar ve onların kalplerine inşirah zerk ettiler.
Bu vesile ile daha düne kadar “sıradan” kabul edilen insanlar, bir anda tarih yazan kahramanlara dönüşüverdiler.
Eğer hadisenin bu manevi yönünü esas almazsak, F16 uçağına levye fırlatan, tarlalarındaki ekinlerini yakmak suretiyle uçakların görüş alanını kapatan ve yine araçlarını, iş makinalarını uçak pistlerine sıralayarak, düşman uçaklarını iş göremez hale getirerek durduran, tanklara ve uçaklara eliyle “gel gel” diyen, yağdırılan kurşunların üzerine zerre kadar korkmadan yürüyen, patlayan bombalardan kaçmak yerine sesin geldiği tarafa koşarak giden mübarek insanların o muhteşem basiretini ve o harikulade ferasetini neyle ve nasıl izah edebiliriz sahi?
Modern dünyanın gözleri önünde, rasyonaliteyi altüst eden bu muhteşem hadisenin, elbette ki, ‘irrasyonel’ bir izahı olmalıydı ve kanaat-ı acizanemce, yegâne izah yolu da budur…
Bu durum, olağanüstü bir direniş sergileyerek kahramanlaşan insanların pozisyonunu olumsuz yönde etkilemek bir yana, bilakis, onları tarihe geçiren bir mahiyet arz ediyor elbette.
Direnişin ‘şanlı’ ve ‘kutlu’ olması da tam da bu yüzdendir zaten…
Hülasa; o gece direnen tüm kahramanların, büyüklü küçüklü, hepsinin ellerinden öpüyorum.
Allah cümlesinden razı olsun.
15 Temmuz gecesi caddeleri, sokakları, meydanları, köprübaşlarını dolduran kahraman halkın bir ferdi olarak, o atmosferi yaşamış olmaktan büyük bir şeref duyuyorum doğrusu.
Değil Türkiye tarihine, bizatihi İslam tarihine geçecek olan, Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki bu muhteşem direnişin yıldönümünde aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimizi minnetle ve kahraman halkımızı saygı ile selamlıyorum.
Nihat Nasır / Haber7
Yorumlar13