24 ayar saf kötülük!
- GİRİŞ07.08.2025 09:05
- GÜNCELLEME10.08.2025 10:32
Geçtiğimiz hafta inanılması güç bir dezenformasyon hadisesi yaşadık.
Hani şu meşhur “sahte diploma” yaygarasından söz ediyorum.
İletişim fakültelerinde ‘örnek olay’ diye ders olarak okutulacak denli bir manipülasyon ve dezenformasyon şahikası var karşımızda…
Devletin güvenlik birimlerinin 1 yıldan fazla bir süreden beridir takip ettiği ve sonuçlandırdığı bir gelişmeyi, bütünüyle saptırıp kimi doğruları tamamen uydurma bilgiler ile harmanlayarak ortaya bir facia çıkardılar.
Yaşanan bu tüyler ürpertici hadiseyi olabildiğince özet geçip elimden geldiğince önünüze net bir fotoğraf koymaya çalışacağım.
Efendim, 2024 yılı Ağustos ayında; Gazi Üniversitesi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı Bilgi İşlem Dairesi ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yürütülen ortak çalışma ile Türkiye’nin dijital kamu altyapılarını hedef alan organize bir sahtecilik girişimi tespit ediliyor.
Dikkat buyurun, tamamı devlet kurumu olan müesseseler yapıyor bu tespiti.
Konu, acil olarak ilgili makamlara iletiliyor ve adli bir soruşturma süreci başlatılıyor.
Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada 35 kamu görevlisine ait e-imzanın oluşturulduğu, sahte belgelerle üretilmiş elektronik imzalar kullanılarak bazı kamu sistemlerine erişim sağlandığı ve bu yolla özellikle diploma ve diğer resmî belgeler üretilmeye çalışıldığı belirleniyor.
Ne oluyor peki sonuçta?
Kamu kurumlarının eşgüdüm içinde yürüttüğü operasyonlarla deşifre edilen suç şebekesinin sahte olarak; 57 adet üniversite diploması, 108 adet sürücü belgesi, 4 adet lise diploması ürettiği tespit ediliyor.
Bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Kamuoyuna “yüzlerce” diye lanse edilen rakamların hepsi bu.
Sonrasında ne olmuş?
Soruşturma kapsamında; 220 kişi hakkında adli işlem yapılmış, 199 şüpheli hakkında kamu davası açılmış, 23’ü örgüt üyesi ve 14’ü suçtan menfaat temin eden toplam 37 kişi hakkında tutuklama kararı verilmiş,150 kişi hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmış...
Bunun yanında suç şebekesi tarafından üretilen sahte diplomaların-ikisi hariç-hiçbir meslek icrasında kullanılmadığı ortaya çıkmış…
Dünyanın her yerinde rastlanılabilecek bir adli vaka ile karşı karşıyayız.
Ortada bir suç şebekesi var ve devletin ilgili birimleri bu suç şebekesini tespit edip tepelerine binmiş.
Devlet gereğini yapmış ama malum çevreler, suçu ve suçluyu değil; soruşturmayı yapan makamları ve görevini yapan kamu kurumlarını ve suçla mücadele eden devleti töhmet altında bırakmaya çalıştı.
Evet, ne yazık ki, gerçek bu!
Kamu kurumlarına güveni zedelemeye yönelik sistematik girişimlerle, çok sayıda doçent ve profesörün sahte diplomalarla makamlara geldiği, sayısız sahte diplomanın üretildiği ve ilgili kurumların sürece müdahale etmediği yönünde kamuoyunu yanıltıcı ahlaksızca iddialar, mezkûr kesim tarafından gündeme getirilip köpürtülmedi mi sahi?
Oysaki bir üniversite ve BTK tarafından fark edilen şüpheli bir girişim, olabildiğince hızlı bir şekilde adli sürece intikal ettirilmiş, devletin ilgili kurumları derhal suçun ve suçlunun üzerine giderek gerekli işlemleri eksiksiz yapmış…
Yapmış yapmasına ama çok geçmeden o malum çevre tarafından kamuoyunda gerçeğe aykırı iddiaların dolaşıma sokulduğuna hep birlikte tanık olduk ne yazık ki…
Yalanın binin bir para…
Dilerseniz birkaç tanesini tek tek ele alarak ortadaki yalanın büyüklüğünü ve alçaklığını hep birlikte görelim.
En meşhur yalanla başlayalım…
Hani “yüzlerce” dedikleri sahte diploma meselesi vardı ya, ondan…
Ortada yüzlerce değil, yazının başlarında da ifade ettiğim gibi 57 sahte üniversite diploması, 4 sahte lise diploması ve 108 sahte sürücü belgesi var.
Sahte diplomalardan sadece ikisi sahtecilikte kullanılmış, diğerleri, ilgili birimlerin hızlı ve yerinde operasyonu sebebiyle kullanmaya fırsat bile bulamamış…
Bir diğer yalan şu: “400 akademisyen usulsüz şekilde atanmıştır.”
Bu vicdansız ve insafsız yalanın gerçeği ne biliyor musunuz?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada şu ana kadar 220 kişi hakkında işlem yapılmış, 199 şüpheli hakkında kamu davası açılmış…
İşe bakın ki Türkiye’de görev yapan hiçbir akademisyen veya MEB öğretmeni, bu kişiler arasında değil…
Yalanlar bitiyor mu?
Elbette hayır.
Bakın, bir yalan daha…
“Bazı üniversitelerde ve MEB sistemlerinde sahte diplomalar ve akademik dereceler oluşturulmuştur.”
Doğrusu ne peki?
Kamu kurumları, dijital sistemlerine yönelik illegal girişimleri zamanında tespit ederek şu gerçeği ortaya koydu.
Bahsi geçen müdahalenin sınırlı olduğu, resmî işlemlerde kullanılmalarına fırsat verilmeden fark edildiği ve akademik derece oluşturulmasının söz konusu olmadığı…
Gerçek bu!
Bir kuyruklu yalan var ki, “bu kadarı da olmaz “ dedirtiyor.
İddia şu: “ÖSYM sistemine girilerek adayların puanları değiştirilmiştir.”
Dikkat buyurunuz, bu iddia, hem Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) hem de emniyet birimleri tarafından yapılan teknik denetimlerle açıkça yalanlanmıştır.
ÖSYM’nin sınav ve sonuç sistemleri kapalı devre ve çok katmanlı güvenlik altyapısına sahiptir. Bu sistemlere, yalnızca belirli IP aralıklarından, yetkilendirilmiş kullanıcılar ulaşabilir.
Yürütülen kapsamlı incelemede, aday puanlarında herhangi bir dış müdahale, sahtecilik girişimi veya veri sızıntısı tespit edilmediği gibi kamuoyunda dile getirilen “puanı değiştirilen aday” iddialarına yönelik herhangi bir resmi şikâyet veya yargı süreci de bulunmamakta…
Yani?
Bu tür iddialar, sınav güvenliği konusunda kamuoyunda güvensizlik oluşturmaya yönelik dezenformasyon faaliyeti!..
Bildiğiniz kuyruklu yalan!
Daha buna benzer birçok yalan daha var fakat bunları tek tek değerlendirmeye ne benim yerim yeter ne de sizin sabrınız…
İnanılmaz bir ‘örgütlü kötülükle’ cebelleşiyoruz.
Söyledikleri neredeyse her şey yalan, arada çıkan tek tük doğrular da o yalanlara payanda yapılarak iğdiş edilmiş.
Peki, bu diploma meselesinde neden şimdiye kadarki yalan operasyonlarından farklı olarak dört koldan saldırıya geçtiler dersiniz?
Tabii ki, Ekrem İmamoğlu’nun iptal edilen sahte diplomasının etkilerini yok edebilmek için…
Yani üniversitenin “sahtedir” diyerek iptal ettiği, mahkemenin, yürütme kararının durdurulması yönündeki talebe, “işinize bakın” diyerek ciddiye almadığı gerçeğini, bir suç şebekesinin işlediği cürümle bastırmak ve kendilerine alan açmak, ancak bunların yapabileceği bir yüzsüzlük…
Normal bir insan evladı böyle bir durumda, “hay Allah, şimdi bizim sahte diploma konusu tekrar gündeme gelecek” diye endişe eder lakin İmamoğlu, sahteciliğin dik alasını yapmamış gibi, bu konuda hezeyan döktürmekten imtina etmedi.
Pes ki, ne pes!
İnanınız, ‘yüzsüzlük’, ‘arlanmaz pişkinlik’ ‘utanmazlık’, gibi kavramlar bu tavır karşısında acze düşüyor ve karşılaşılan durumu izahta tamamıyla yetersiz kalıyor.
Hatırlarsınız, gerek bu sütunda ve gerekse Haber7’nin birçok haberinde İmamoğlu’nun, yatay geçiş talebinde bulunurken yaptığı sahtekârlık defalarca ele alındı ve belgeleriyle ortaya kondu.
Resmi evraklarda, İmamoğlu’nun, öğrenci kütüğüne Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden yatay geçiş yaptığı şeklinde kaydedildiği ortaya çıktığı halde, kayıtlarda ‘Evvelce yüksek mektepte bulunup bulunmadığı’ bölümüne ‘Doğu Akdeniz Üniversitesi 2. sınıfa nakil’ ibaresi yazılırken, Girne Amerikan Üniversitesi’nin isminin hiç geçmediği kanıtlandığı halde, hâlâ konuşabiliyor olması gerçekten inanılmaz bir durum.
Düşünün, bir kişi, kaydının bile olmadığı bir okuldan İstanbul Üniversitesi gibi prestijli bir okula sahtecilik vesilesiyle yatay geçiş yapıyor ama bu rezalet orta yerde dururken, devletin kurumlarının suçüstü yaptığı bir şebekenin sahteciliğinden devlet düşmanlığı üretebiliyor!..
Böyle bir insan evladıyla karşı karşıyayız!
Sadece kendisi mi böyle?!
Ne gezer?
Bütün taraftarları, Kemalistler, sözde solcular, bilmem ne karın ağrıları…
Hepsi aynı…
Bu ahlaksızlığın ulaştığı noktaya bakar mısınız Allah aşkına!
Koro halinde hırsızı ve sahtekârı savunurlarken, hırsızı ve sahtekârı yakalayan devlete saldırıyorlar.
Akıl, mantık, vicdan, insaf ve her türlü insani seciye bütünüyle terk etmiş bunların ruhunu…
Bildiğiniz saf kötülüğe dönüşmüşler.
24 ayar saf kötülük!
Allah, tüm diploma sahtecilerini, örgütleyenleri, imzalayanları, bundan menfaat sağlayanları ve yalan beyanla yatay geçiş yapıp hakkı olmayan diploma alanları topyekûn kahretsin!
Duamız budur!
Eğer iddialarında samimi iseler ve yürekleri de yetiyorsa, tıpkı bizim gibi, buyursun “âmin” desinler!
Nihat Nasır / Haber7
Yorumlar6