Müslüman mahallesinde salyangoz satan Roma’nın çocukları!..
- GİRİŞ23.09.2025 09:17
- GÜNCELLEME23.09.2025 09:17
Doğruluğunu teyit etme imkânı bulamadığımız meçhul bir kaynak referans gösterilerek dehşetli bir iddia, yazılıp çizilir.
Üstelik yeni değil bu iddialar, uzun yıllardan beridir var.
İşin can sıkıcı tarafı, bunun resmi yahut açık kaynaklardan teyit edilemiyor olması.
Dolayısıyla aşağıya ‘söylenti’ düzeyinde aktaracağım ifadelerin kaynağı hâlâ meşkûk…
İddia şöyle…
“1927 yılında ‘iki yüz bin’ Yahudi ve ‘sekiz yüz bin’ Ermeni’ye isim ve soy isimleri değiştirilerek Türk kimliği verildi…”
Mezkûr iddianın farklı rakamlar içeren versiyonları da var.
Dayandırılacak bir kaynak olmadığı için ‘şüphelensek’ de şimdilik bu hususta bir iddia ortaya koymamız mümkün değil maalesef.
Tırnak içerisine alarak ‘şüphelensek’ de dememin bir sebebi var kuşkusuz.
Neden mi?
Şöyle tavzih edeyim dilerseniz…
Türkiye’de, Müslüman evladı addedilebilecek hiçbir kimsenin, Müslümanlıktan vaz geçip dinsiz de olsa, dinle birlikte bu memlekete düşmanlık edebileceğine ihtimal vermek, insanın fıtratını ve karakterini inkâr etmek anlamına gelir.
Zira yüzyıllar boyunca bu topraklar, Müslüman kanıyla sulandı ve bu süre içerisinde bu aziz millet, değil Müslümanların, insanlığın iftihar edeceği bir medeniyet ihdas etti.
Bin yıldan fazla arka planı olan bu medeniyetin, böylesine soysuz ve aşağılık bir insan türü üretmesi hem akla hem de insan fıtratına aykırı olur elbette…
Tamam, makul bir oranda bazı Müslüman çocuklarının adavetini, bu türden ‘İslâm ve vatan düşmanı’ kategorisi içerisinde mütalaa etmek mümkün lakin Türkiye’de şahit olduğumuz İslâm düşmanlığı ve vatana hainliği olgusu, kemiyet planında öylesine bir rakama baliğ ki şaşmamak ve ‘şüphelenmemek’ imkân dâhilinde değil…
Attila İlhan, “Türkiye’nin bir hain kontenjanı var, bu, nüfusun yüzde onudur”, demişti yıllar önce…
Doğrusu ‘yüzde 10’ yüksek bir rakam olsa da son tahlilde ‘makul’ kabul etmek mümkün…
Meseleye bu oran açısından baktığımızda ‘yüzde onu’ ‘öpüp başımıza koyacağımız’ bir kitleyle karşı karşıya olduğumuz görüyoruz…
Bu, ne yüzde ondur, ne yüzde 20 ne de yüzde 30
İşte bu yüzden kaynağına ulaşamadığımız bahse konu söylentinin gerçek olabileceğinden ‘şüphelenmemiz’ için bir sürü sebep doğuyor.
Geçen hafta sosyal medyada arz-ı endam eden bir ihanet türü vardı ki, dikkat çektiğimi bu ‘şüphe’ için yeter sebepleri fazlasıyla içeriyor.
‘Düşün bil’ diye bir dergi var…
Dinsiz, imansız ve Türkiye düşmanı bir mevkute…
Bunlar, sosyal medya hesaplarında şöyle bir liste yayınlama ihtiyacı duydular her nedense…
Memlekete ve İslâm’a olan nefretlerini bir sırlamaya dizip şöyle dillendirmişler.
“AKP gittikten sonra yapılacaklar.
•Tüm imam hatip okulları kapatılıp spor, sanat ve meslek okullarına dönüştürülecek.
•Diyanet işleri başkanlığı kaldırılacak, bütçesi sağlık, eğitim ve bilime aktarılacak.
•Camiler, camiye gidenlerin bağışları ile ayakta duracak. Bütçeden ekstra bir pay ayrılmayacak.
• Din temelli siyaset yasaklanacak ve Kutsal kitap ile seçim meydanlarına çıkanlara ömür boyu hapis verilecek.
• Irkçı, dinci ve mezhepsel söylemlere ağır suçlar getirilecek.
• Tüm kamu ve kurumlarda türban yasaklanacak. Dini hiçbir simge sokakta takılamayacak.
• Okullarda Anadolu ve Roma tarihi okutulacak. Felsefe, sosyoloji ve psikoloji dersleri ile Evrim tekrar bilimsel düzeyde okutulmaya başlanacak.”
Evet, liste aynen böyle…
Maddelerini tek tek ele alıp değerlendirmemize gerek bile kalmadan kendi tıynetlerini, kimliklerini ve kendilerini nispet ettikleri medeniyeti, saklamaya gerek bile görmeden faş etmişler zaten…
Bu, ‘alçaklık belgesi’ diye rahatlıkla isimlendirebileceğimiz listede sıraladıkları nefret maddeleri kendilerini kesmemiş olacak ki, “devam edecek” diye not düşmeyi de ihmal etmemişler.
Baştan sona kadar İslâm’ın var ettiği değerler ile ecdadın kanlarıyla suladığı bu toprakları gâvurlaştırma projesi diye niteleyebileceğimiz bu adavet ve nefret deklarasyonu sahiplerinin, son maddede asıl kimliklerini ağızlarından kaçırdıklarını siz de fark ettiniz eminim.
Evet, bunlar, Roma’nın nesebi gayri sahih çocukları…
Kendilerine Türk diyorlar ama tapındıkları medeniyet Roma!
Şimdi, gelin de, doğruluğu henüz ispatlanmamış o ‘söylentinin’ işaret ettiği hususlara ilişkin dehşetli bir şüpheye kapılmayın…
Atası, dedesi Müslüman olan bir şahsın, söyleyebileceği sözler değildir bunlar…
Kendisi dinsiz de olsa, ceddinden utanır insan…
Kısa bir süre önce vefat eden ünlü tarihçi Mete Tunçay, kendini ‘agnostik’ olarak tanımlardı ama ‘ben kültürel Müslümanım’ demeyi de ihmal etmezdi…
Buna benzer, özellikle de Kemal Tahir terbiyesi almış şahsiyete dair onlarca örnek verebilirim.
Şimdi söyler misiniz, böyle bir toplumsal gerçek varken, İslâm’a ağız dolusu küfreden ve kendini Türkiye’ye değil de, Roma’ya nispet eden bu gâvur oğlu gâvurları terazinin hangi kefesine koyacağız?
İşte tüm bunlar, atasının, dedesinin hangi millete mensup olduğu hususunda ciddi spekülasyonlar bulunan şüpheli bir kitledir!
Sahip oldukları sahte kimlik, onları böylesine pervasız ve aşağılık yapmaktadır!
Sadece pervasız ve alçak da değiller, acımasızlar, ceberutlar ve hırsızlar!..
Zira on yıllardır bu milletin çocuklarına türlü zulümleri yapacak hatta darağaçlarında sallandıracak ve bu milleti merhumenin çocuklarının mallarını yağmalayacak bir pozisyonda buluna geldiler hep…
Gerçek kimliklerinin bir an önce deşifre edilmesi umuduyla…
Yorumlar82