CHP ve medyası İsrail’in Türkiye şubesi gibi…
- GİRİŞ30.09.2025 09:06
- GÜNCELLEME30.09.2025 09:06
Aslında son yazımda olacakları öngörmüş ve muhalif geçinen güruhun Erdoğan’a olan nefretlerinin Türkiye’ye düşmanlığa dönüştüğünü delilleriyle kaleme almıştım.
Öyle de oldu ne yazık ki…
Sayın Cumhurbaşkanının BM’deki efsanevi konuşmasının yanıkları sürerken gözler ABD başkanıyla yapılacak görüşmeye çevrildi.
Trump, dengesiz bir kişilik.
Hiç olmadık bir anda, hiç beklenmedik bir zamanda, akla hayale sığmayacak densizlikler yapabilecek biri yani…
Bu durumu teyit eden onlarca örnek var.
Zelensky’i çocuk azarlar gibi paylaması, Avrupalı liderleri önünde ip gibi sıraya dizmesi, Kanada başbakanına yaptıkları ve Elon Musk’la canciğer kuzu sarması iken birden bire azılı düşmana dönüşmesi gibi bir sürü ilginçlikten söz edebiliriz.
İşte muhalefet Trump’ın bu öngörülemeyen densizliğinin Erdoğan karşısında da tekrar edeceği umuduna kapıldı.
Büyük bir heyecanla görüşme saatini beklemeye koyuldular.
Bekledikleri an geldiğinde ise büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.
Trump, Sayın Cumhurbaşkanını kapıda karşıladı ve türlü iltifatlarla salona aldı.
Erdoğan, Trump’ın ekibiyle tanışıp tokalaşırken o da etrafındakiler Erdoğan’ın aslında ‘Suriye Fatihi’ olduğunu anlatıyordu.
Trump, sadece Sayın Cumhurbaşkanına değil ekibine de iltifatlar etti.
Hatta şakayla karışık “keşke olmasalardı ama hepsi çok zeki” diyerek aslında Türkiye hakkında ne düşündüğünü de ağzından kaçırmış oldu.
Muhalifler bu iltifatların sahte olduğunu, görüşmenin 20-30 dakika süreceğini söylemeye başladı bu beklemedikleri gelişme akabinde…
Sonuç, onlar açısından yine hüsrandı elbette.
2 Saat 20 dakika süren görüşmede basına yansıyan ve yansımayan birçok mevzu oldu şüphesiz.
F-16, F-35 gibi savaş uçakları ve enerji meseleleri herkesin muttali olduğu konulardı.
Tabii bir de Gazze meselesi…
Trump’ın Erdoğan’la görüşmesinden sonra İsrail’in işgal altındaki Batı Şeria’yı ilhak niyeti hakkında, ‘Buna izin vermeyeceğim. Onunla konuştum, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermeyeceğim. Bu kadar yeter. Artık durma zamanı’ ifadelerini kullanması, kim ne derse desin bu görüşmedeki Erdoğan etkisi nedeniyledir.
Nitekim Trump, başka bir açıklamasında, “Bugün Erdoğan ile olanları duyduğunuzda gerçekten çok etkileneceksiniz. Bence bu her iki ülke için de harika bir şey” diyerek bunun ipuçlarını verdi.
Meselenin tam bu noktasında şu hususu özellikle belirtmek isterim.
Trump, Amerika’nın başkanıdır.
Küreselcilerle başı beladadır, aykırıdır, şudur budur ama sonuçta İslâm düşmanı, mazlum halkları sömüren emperyalist bir ülkenin en tepe noktasındaki adamdır.
Buna, soykırımcı Siyonistlere verdiği aşağılık desteği de eklediğimizde, ortaya nasıl bir portre çıktığını ayrıca izaha gerek kalmaz.
Ben bir yazarım ve önümdeki bu görüntüyü tüm çıplaklığı ile inandığım değerler perspektifinden ele alır ve değerlendiririm.
Lakin uluslararası ilişkiler diplomatik bir dil gerektirir ve zaman zaman düşman olduğunuz ülkelerle de anlaşmalar yaparsınız.
Erdoğan’ın Amerika ziyaretine ve Beyaz Saray’daki görüşmelerine bu zaviyeden bakmalı ve orada karşılaştığı muameleyi bu açıdan ele almalı elbette.
Muhalifler, bütün bu süreçlerde Türkiye’nin belirleyici ve etkili bir aktör, Erdoğan’ın da bunu sağlayan lider olduğunu hepimizden daha iyi gördüler aslında.
Hadlerini aşıp saldırmalarının sebebi de bu zaten.
Amerikan başkanının Erdoğan’a iltifatlar etmesini Trump düşmanlığı yaparak gölgelemeye çalışanlar, daha dün denecek kısa bir zaman önce Alman Cumhurbaşkanı karşısında el pençe divan duran CHP genel başkanının bu onur kırıcı davranışını, “Almanca konuştu” diye yere göğe sığdıramayacak denli aşağılık kompleksiyle malul zavallılardı…
Bu acınılası örneği yaşamış olmalarına rağmen gözleri öylesine dönmüştü ki, olmayan şeyleri varmış gibi gösterdiler ve bazı konuşmaları bağlamından koparıp saptırılmış şekliyle saldırıya geçtiler.
Hele bunlardan biri vardı ki, CHP’lilerin ve medyasının gerçek yüzünü ortaya koyması açısından hayli önemli idi…
Erdoğan’la birlikteyken Trump, geçmişte kendisine yapılanları anlatırken, “Erdoğan hileli seçimleri çok iyi bilir, beni sürgündeyken bile yalnız bırakmadı” diyerek kimsenin bilmediği bir hususa işaret etti.
O başka husus şuydu.
Erdoğan, Trump’ın Biden’a kaybettiği seçim sonrasında kendisini aramış ve teselli etmişti.
İşte Trump o görüşmeye ve sonrasındaki görüşmelere atıfta bulunarak kendisinin hileli bir seçimle kaybettiğini ve bunu da Erdoğan’a anlattığını ifade ediyordu.
Nitekim Trump bunu 2020’nin Kasım ayında o zamanki adı Twitter olan sosyal medya platformunda, “He won because the Election was Rigged”, (Seçim hileli olduğu için kazandı) diyerek daha o zaman belirtmişti.
Erdoğan’a saldırmak için ahlaksızlığın her türlüsünü tatbikten utanmayan muhalifler de sanki bu sözü ‘Erdoğan seçimlerde hile yaptı’ gibi yansıtmaya çalıştı.
Önüyle arkasıyla apaçık belli olan bir konuşmadan, Erdoğan’a saldırmak için bahane üreten ve Türkiye’yi küçük düşürmekten sakınmayan bu çukur anlayış için ne desek boş…
Bendenizin “çukur” ve “ahlaksızlık” olarak nitelediğim bu aşağılık çabaya yönelik İletişim Başkanı Burhanettin Duran Bey, çok daha nahif ve diplomatik bir dil eşliğinde şöyle mukabelede bulundu.
“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkan Trump ile görüşmesi öncesinde ve sonrasında yurt dışından ve yurt içinden bilinçli bir dezenformasyon kampanyası başlatıldığı görülmektedir. Son derece verimli geçen görüşmeyi karalamak için CHP yönetiminin bu kampanyaya öncülük etmesi acziyet ve kötü niyet göstergesidir.”
Kullandığı dile çok dikkat eden bir zatı bile çileden çıkaran bu anlayış, yazı başlığında da altını çizdiğimiz gibi artık İsrail’in ve Netanyahu’nun Türkiye’deki şubesi işlevi görmektedir.
Kişilik ve karakter olarak, ahlaki anlayış olarak, tıpkı onlar gibidirler ve tıpkı onlar gibi vicdandan ahlaktan ve haysiyetten yoksun olarak saldırıp duruyorlar.
Bildikleri tek şey ise kendi kitlelerini motive edebilmek için Türkiye düşmanlığına yapmaktan çekinmemek, memleketi soymak ve yağmalamak…
Nihat Nasır / Haber7
Yorumlar7