On binlerce insanı katleden bir cellat düşünün ki, hiç sıkılmadan ve utanmadan kendini savcı yerine koyup başkalarını hesaba çekme cüreti göstermekten hicap etmiyor.

Utanmazlığın ve had bilmezliğin zirve noktasıdır bu…

Sahip olduğu özgüvenin arka planında bahsini ettiğimiz on binlerce insanın kanı var ve bu onda en küçük bir mahcubiyete sebebiyet vermediği gibi kendini fütursuzca haklı görmesini sağlıyor.

 

Özgür Özel’den ve dolayısıyla CHP’den söz ediyorum.

Bir süre önce gerek ‘Terörsüz Türkiye’ süreci ile ilgili ve gerekse Sayın Cumhurbaşkanının ailesine yönelik sarf ettiği küstahça ve ahlaksızca sözler bir kez daha Özgür Özel’in gerçek yüzünü gözler önüne sermiştir.

Bu küstahlığın ve terbiyesizliğin hesabını sormamak, geçmişte işlenen cinayetleri meşru hale getirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Bu nedenle bendeniz, kalemin ve dilim döndüğünce bu hesabın peşini bırakmayacağım.

 

Sayın Cumhurbaşkanın ve MHP genel başkanı Sayın Bahçeli’nin çok büyük bir fedakârlık göstererek Türkiye’nin selameti adına yüklendikleri ‘Terörsüz Türkiye’ vazifesi, azıcık vicdanı olan, azıcık izanı ve muhakeme kabiliyeti olan herkesin büyük bir saygıyla karşılayacağı bir gelişmedir.

Hal böyle iken, DEM isimli partinin tüm versiyonlarını dibine kadar sömüren ve posası çıktığında da bir kenara atan CHP, bir kez daha sömürme ve istismar etme ihtimalinin azalması nedeniyle karşı saldırıya geçti.

Sebep, sadece ve sadece mezkûr partinin sürece katkı veriyor olması… 

 

Bahsini ettiğimiz parti ve mensubu bulunduğu gelenek esasen biteviye CHP ile iş tuttu.

Bunun siyasi tarihte mebzul miktarda örneği mevcut.

En son, CHP’nin büyükşehir belediyelerini kazanmasını sağlamış, cumhurbaşkanlığı seçiminde de CHP’nin görüp görebileceği en yüksek oy oranına ulaşmasında büyük bir rol oynamışlardı.

Bütün bu süreçlerde HDP’yi, DEM’i yere göğe sığdıramayan CHP ve tabii ki genel başkanı, iş azıcık kontrolleri dışına çıkmaya başlayınca terbiyesizliğin dibini bulmaktan çekinmedi.

 

Özgür Özel, DEM’in sürecin bileşenlerinden birisi olduğuna gönderme yaparak, “celladınıza âşık olmayın” diye bir hezeyan serdetti ki, kelimenin tam manasıyla sözün bittiği yerdi.

Kimmiş cellat?

İktidara geldiği günden itibaren kardeşliği, birliği beraberliği savunan ve “Kürtlerin sorunu benim sorunumdur” diyen,

Kemalist rejimin bir işkence hane gibi kullandığı Diyarbakır cezaevini mahkûm edip, müzeye dönüştüren,

Kürtçe dili üzerindeki yasakları kaldırıp, kimsenin hayalini bile kuramadığı Kürtçe TV’yi kuran,

Buraya yazmakla bitiremeyeceğimiz kadar müspet işler yapan Tayyip Erdoğan ve AK Parti öyle mi?!

 

Rezilliğin, ahlaksızlığın ve utanmazlığın bu kadarı ancak CHP ile mümkün olur!

Zira tarihi, Kürtlere yaptığı zulümler ile dolu olan bu partidir ve tüm dünya on binlerce kürdü nasıl asıp kestiğini gayet iyi bilmektedir.

Türkçe bilmediği için zulüm gören insanların işkencecisi tabii ki CHP’dir, Kemalizm’dir!

Birileri cellat arıyorsa Kemalizm’in tarihine bakması yeterlidir.

Zamanın Elazığ valisi olan İhsan Sabri Çağlayangil’in ifadesiyle; “Mağaralarda insanları fareler gibi zehirleyerek öldüren”, çocuklara varıncaya kadar katleden, anası/babası CHP olan bu zalim zihniyettir!

Çabakçur deresinin katledilen insanların kanlarıyla günlerce kızıl akmasına neden olan, kesilmiş sarıklı kafaları ağaçların tepesine dikerek gözdağı veren ve zulüm kavramına başka bir boyut kazandıran da onlardı!..

İşte bu katliamların faili yani cellatların en acımasızı, hiç sıkılmadan “celladına âşık olmaktan” söz ediyor, baltasındaki kan sızarken…

Böyle bir utanmazlık, böyle bir rezillik görülmüş şey değil doğrusu…

 

Pervasızlık ve küstahlıkta sınır tanımayan CHP genel başkanı, faili olduğu bu rezaletin dumanı henüz tüterken başka bir terbiyesizliğe imza attı.

Aynı özne, kendi köklerindeki şüphe Ağrı Dağından bile büyükken, cumhurbaşkanının dedesini sorgulama cüreti gösterdi bu kez iyi mi?!.

Cellat meselesinde, ‘kimin eli kanlı katil’ denecek kadar zalim olduğunu ortaya çıkınca, konuyu saptırmak için başvurduğu bir sözde polemik konusuydu bu…

Aklı sıra insanlar bunu tartışmaya başlayacak ve böylece bir hafta önce devirdiği çam, gözlerden ırak kalacaktı. 

 

Lakin öyle olmadı!...

AK Parti gençlik kolları başkanı adeta ışık hızıyla Sayın Cumhurbaşkanının dedesinin Sarıkamış’ta şehit olduğunu gösteren belgeyi kamuoyu ile paylaştı ve Özgür Özelin hazırladığı bu aşağılık ve iğrenç bomba kendi elinde patladı!

Siyasi ikbalini hırsızların sağladığı imkânlarla parlatmaya çalışan, ağzını açtığından küfür, hakaret ve hezeyan kusan, bazan ergen çocuklar gibi saçmalayan ve abesle iştigalden zevk alan bir şahıstan beklenebilecek bir seviyesizlik aslında…

Bu ve benzeri bir sürü şahıs var ve bunları ciddiye almak onlar için bir iltifat sayılır lakin bu herifin durumu diğerlerinden farklı.

Ana muhalefet diye tavsif edilen partinin genel başkanı sıfatını taşıyor ne yazık ki...

İşte meseleye bu zaviyeden bakınca, ağzından dökülen herzelerin, kendisinden sadır olan hezeyanın ve sarf ettiği ahlaka, edebe, terbiyeye ve hatta insaniyete sığmayacak aşağılık sözlerin hesabını sormak zarureti hâsıl oluyor kaçınılmaz olarak.

Peki, bu hadise üzerine işlediği şenaati üstlenip özür dilemeyi seçer mi sizce?

Tabii ki hayır!

Bunların ne haysiyeti, ne tıyneti ne de insanlığı buna müsait değildir kesinlikle!..

Böyle bir insan evladı işte…

 

Evet, yazı başlığında da ifade ettiğimiz gibi, bunlar kendilerini her daim ‘savcı’ sanmışlar, yetinmemiş, ‘hâkim’ konumuna oturmuşlar ve en nihayetinde de düşman oldukları anlayışın müntesiplerini gerek darağaçlarında sallandırarak ve gerekse kafalarını kopararak cellatlıktan da kaçınmamışlardır.

Bunu biz de, kendileri de tüm dünya da biliyor.

Bu hesapların çoğu ruz-i mahşere kaldı, onu da biliyoruz.

Bizi çileden çıkaran, kendilerinin de gayet iyi bildiği bu hakikat orta yerde dururken, hiç sıkılmadan karşı saldırıya geçmeleri.

Asıl hazmedemediğimiz budur!