Sabancı Müzesi'nin "hiçliği" anlatan yanı

  • GİRİŞ07.01.2012 10:09
  • GÜNCELLEME07.01.2012 10:09

Taş ne ifade eder, taşlaşmışsa yürekler!

Çocukluğumdan kalma bir merakla gittim. Haşlanmış mısır, pamuk şeker ve uçan balon… Boğazın derin sularında yüzen dev bir yük gemisinin çıkardığı korkunç düdük sesi eşliğinde bir at heykeli. Asalet, güç, özgürlük ve gurur mümessili bir ayağı ve kuyruğu havada bir yerlere gitmek ister, çok uzaklara… “Hadi küçük kız, atla da gidelim” der gibi bakar; gitmeyi o sevdirir, gidememenin hüznü vardır bakışlarında. Görüntüsüyle tezat hayatların simgesidir o. Hayaller ve gerçekler arasındaki çekişmenin tezahürüdür aslında.

Boğazın serin sularında yüzerken gözüm ona ilişirdi. Varlığının nedeni, sahibinin gücünü göstermekti. Geniş arazide ki aslan heykelleriyle aynı amaca hizmet etmekteydi. Sanki sahibiyle aynı duyguları gizlerdi bakışları. Güçlü, zengin, kudretli ama bir o kadar zayıf, çaresiz ve mutsuzken, güçlü, hatta mutlu olmak zorunda kalmanın sıkıntısını gizleyemezdi. Küçük kızı alıp uzaklara gidecekti, küçük kız uzaklara onsuz gitti ve aradan geçen onlarca yılın ardından buluşma günü gelmişti.
Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi(SSM)

Çocukluğumdaki Sakıp Ağa’nın evi şimdilerde müze hizmeti vermekte. Bir şekilde nedense gitmeyi ihmal ettim. Çocukluk hayallerimdeki gizemi gidermek istemedim belki de, kim bilir! Lakin yağlı boya resim müptedisi olarak en kapsamlı resim koleksiyonunu, “Bir Ülke Değişirken - Tanzimattan  Cumhuriyete Türk Resmi” sergisini kaçırmak yakışık almazdı. Osman Hamdi Bey, Fikret Muallâ, Halil Paşa, Şehzade Abdülmecid Efendi ve İzzet Ziya gibi, Türk Resim Sanatının önemli sanatçılarının eserlerini içeren koleksiyonu izleme fırsatını kaçırmak olmazdı.

Kapıdan giriyorum; ilk kez bu kadar yakınım atlı köşkün simgesine. Saint Petersburg’un Bronz Süvari Heykeli gibi o da bir tarihin şahidi olarak görevini ifa ediyor. Girişte bilet alıyorsunuz. Tam 10, öğrenci 3, müze kart sahipleri 7 lira ödüyor. Pasom var ayıptır söylemesi, ben 3 lira ödüyorum. Merdivenlerden çıkarak köşke varıyorum.

Yüzlerce yıllık tablolar nasıl da canlı, derin ve etkileyici…

Sakıp Sabancı'nın özel koleksiyonuna zaman içinde yapılan eklemelerle ortaya çıkan seçki, bir koleksiyonerin gözüyle; Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan modernleşme sürecinde, Türk resim sanatına kapsamlı bir bakış sunuyor. Sakıp Sabancı’nın Türk resminin belirli bir dönemine duyduğu merak ve ilgiyle oluşturduğu koleksiyon; ülkemizde resim sanatının gelişip serpilme sürecinin başlangıç evresine dair önemli ipuçları veriyor. Ayrıca, Türkiye’de görsel imge üretimindeki dönüşümü, sanat ve sanatçı kavramlarındaki değişimi de gözler önüne seriyor.

Sergiye alaylı yorumu…

Hepsi markalaşmış, paha biçilmez sanat eserleri diye, hele bir de işin ehli değiliz diye eleştirmemek olur mu? Nasıl olsa alamayacağımız eserlere haset edelim bilmukabele. Fikret Muallâ eserleri, Picasso tarzı sürrealist çalışmalar hiç ilgimi çekmemiştir, karşısında durup da acaba ne demek istedi, o şekil neyi temsil etmekte, genel kompozisyonun mesajı ne gibi sorularla zihnimi yormak istemem, aksine bana göre resim dinlendirmeli, huzur vermeli, zekâ testi gibi sınamamalı sanatseveri. Fikret Muallâ, çalkantılı ve bohem yaşam tarzı nedeniyle sadece sanatı ile değil, yaşamı ile de resim tarihine geçmiş. Paris sanat ortamında tanınması biraz zaman alan Fikret Mualla'nın eserlerini Picasso'nun övdüğü, hatta bir resmini satın aldığı, kendi çalışmalarından birini de ona hediye ettiği ve Fikret Mualla'nın da Picasso'nun verdiği tabloyu bir rakı parasına sattığı bilinir.

Meyve sebze reyonu…

Natürmort eserlerin de pek meraklısı değilim. Bir tasa konmuş meyveler o kadar gerçeğiyle örtüşüyor ki gereksiz bir can çekme vakası meydana getirmekte. Yani şimdi karpuzun mevsimi değil, bu zülüm değilse nedir? Nü çalışmaların yanından transit geçiyorum. Anatomi atlası gibi bu çalışmalar kime ve ne tür bir amaca hizmet eder anlayan beri gelsin. Gel de Melih Gökçek’i yâd etme. Halife Abdülmecid Efendi’nin Hanzade Sultan portresine gelince, o kaşların arası boşmuş gibi yapsaydın, en azından kızın bıyıklarını çizmeseydin olmaz mıydı diyorum. Bu kadar gerçekçilik de fazla bana kalırsa.
İzzet Ziya’nın eserleri mükemmel. Ama bir parantez açmak gerekirse genel olarak Tanzimat’tan günümüze resmedilen kadın figürü batılı, yüksek zümreden, tayyörlü-şapkalı modern(!) kıyafetli. Sanıyorum mevcut olanla olmasını istediğimiz arasındaki sübjektif ayrım sanat eserlerinde hayat buluyor. Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” olmasa da birçok eseri sergide mevcut. Bu nasıl bir yetenektir, sabırdır, hayranım ve üstüne ressam tanımam. Üstat büyüksün, ne diyelim. Özellikle portre çalışmaları mutlaka görülmeli. Halil Paşa’nın ve diğer ressamların manzara çalışmaları da kusursuz eserler.

Zenginin malı kalemimim mürekkebi kadar tükenmeye mecbur!

Müze çıkışı Sabancı ve ailesine ait materyaller, ödüller, resimlerin olduğu bölümü geziyorum. Zenginin malı züğürdün ağzına sakız oldu lakin ne o züğürt takma dişleriyle sakız çiğnemeye kabil, ne bir karış toprağın altında, onu o yapan mal mülkten eser kaldı.

Sabancı müzesine mutlaka ama mutlaka gidin. Dünya malının süsü sizi kandırmasın amma ve lakin. Yürüdüğünüz arazinin güzelliği, heykellerin ihtişamı, peyzajın mükemmelliği, ev denen saray kırıntısının cazibesi, eşsiz boğaz manzarası şeytan müsveddesi olup aklınızı çelmesin dikkat edin. Sabancı müzesini ziyaret edin. Size ölümü ve hiçliği hatırlatsın, mezar ziyareti tadında bir ambiyans var, fark edin. Yürüdüğünüz yeşil ipek halı misali bakımlı, boyalı bir hatun gibi salınan çimenlerin üstündeki güzellikleri değil, altında yatan ev sahibini tahayyül edin.

Altı da bir, üstü de birdir yerin

İnsan ömrü üç aşamalı, Karun için de, benim için de. Göz açma kapama mesafesinde tüm anılar saliseler içinde yaşanıp gitmekte.  Sabancı ne kadar yaşadı, toprağın üstündeki malı mülkünden bir çöpü dahi yanına mı aldı? Dünya süsü gözümüzü boyamasın. Yanımızda götüreceğimiz sadece ameller, iyi seçmeli, onlarla zengin durmalı. Sabancı, Karun, Firavun, Stalin, Neron, Einstein veya her hangi biri… Çul ve çaputsuz ihlaslı biri mi, onlar mı toprağın altında üstün, kudretli, mutlu düşünmeli. Şimdi durup akl-ı selimle bir daha düşünmeli. Dünya hayatı hangisi için daha bereketli geçti?

Nuray Kayacan / Haber 7
nuraykayacan78@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat