Hain Fetö lobisinin sinsi yurtdışı planları

  • GİRİŞ08.08.2017 09:04
  • GÜNCELLEME08.08.2017 09:04

1960-70-80 yıllarında yabancı güçlerin asker eliyle, NATO eğitimli elemanları vitrine koyarak yaptığı askeri darbelerden sonra, beklenmedik bir şekilde 15 Temmuz 2016’da dini görünümlü, maskeli ihanet şebekesi eliyle yapılmış olan bu darbeden, çıkarılması gereken önemli dersler vardır.

OHAL vatandaşa karşı değil, devletin kendi kurumlarındaki Fetö hainlerine karşı ilan edilmiştir. Devletin içine sızmış Fetö’ye karşı yapılmış, bir temizlik hareketidir. Örgüt liderinin yurtdışına kaçması ve en üst düzey örgüt yöneticilerinin ve finansörlerinin de yurtdışına kaçmış olması, rahat hareket ederek dış diasporalar ve lobiler ile işbirliğine girebilmelerini kolaylaştırmış, ellerini ihanet yapabilecek şekilde güçlendirmiştir.

2003-2006 ve en son 2014 yılında da tekrar terörle mücadeleye vermiş olduğum, en üst düzey Fetö finansörlerinin ve beyin takımının isimlerinin 200’e yakın kısmını duyurmama rağmen, 2015’in 10. ayına kadar Türkiye’de bulunan, bu hain örgütün önde gelen isimleri, hepsi rahatlıkla ağır çalışan, bürokrasi ve hantal işleyen mekanizmalar yüzünden, paralarını, işlerini toparlayarak veya mallarını başkalarına devrederek, çantalarını alıp ellerini kollarını sallayarak çekip gitmişlerdir.

Darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlansa da, ancak hesap henüz kapanmamıştır. Dış ihanet şebekelerinin, daha önce okullarını ve Türkçe Olimpiyatları’nı vitrine koyarak, bütün dünyayı aldatıp, Ajan Borsası olarak kullandığı gibi, şimdi de yurtdışına kaçanların bulunduğu ülkelerde güçlenerek ve Türkiye aleyhinde propaganda yapmak ve Türkiye’yi dışarıdan yıkmaya çalışmak için, ihanet şebekeleri ve yabancı istihbarat örgütleriyle işbirliğine gitmişlerdir.

Üniversiteler, İşadamları Federasyonları, Fahri başkonsolosluklar, Holdingler ve Bankalarla olan ortaklıkları ile daha büyük tehlike haline gelmişlerdir. Yurtiçindeki mücadeleden daha büyük bir mücadele, dış ihanet çemberine karşı yapılmalıdır.

Hain Fetö lobileri, işbirlikçi diasporalar ile içinde bulunduğumuz AB ülkelerinden yapılan ikiyüzlü politikaların ve ihanetlerin hepsinin arkasında, Fetö’nün olduğu kesindir.

Daha güçlü bir şekilde, dışarıdan içeriye doğru önümüze çıkma hazırlığındadır.

Devletimizin her kurumda teyakkuz halinin devam etmesi gerekmektedir. Fetö’nün 27 milyon bandrollü kitabı ile yozlaştırılmış ezoterik çarpık felsefeler üreterek, harmanladığı dinlerin meydana getirdiği insan tipinde örgüt üyelerinin, hayatının bütün temel davranışları, yaşantısı, evliliği, çocukları, ticareti, dahi örgüt kararı ve Fetö eliyle olur, kimsenin şahsi bir hayatı ve kararı yoktur.

15 Temmuz’da, vatan, millet, bayrak kavramı, belli bir kesimin sahiplendiği kavram olmaktan çıkıp, bütün milletin yeniden sahiplendiği önemli bir kavram haline gelmiştir, milli bir şuur yeniden inkişaf etmiştir. Dinin doğru anlaşılması, sadece dini ve uhrevi bir mesele değil, dünyevi bir problem olduğu da açıkça ortaya çıkmıştır. Darbeden önce Fetö ve üst akıl tarafından, dindar kesimin ülkelerine ve bayrağına karşı milletini yabancılaştırmaya çalışması, ihanetin boyutunu daha da genişletmişti.

Dinin doğru anlaşılmaması, dindar olmayan kesimlerin de problemidir. Din anlayışındaki sapkınlık ve yozlaşma, toplumun tamamı için potansiyel bir tehlike olmaktadır.

Fetö’nün önemli 3 kategorisi içerisinde, birincisi mutlak çekirdek kadro. İkincisi sempatizan kadro. Üçüncüsü menfaat için olan kadro diye, üç kategoride yapılanması vardır. Fetö’nün kendisiyle ve çekirdek kadrosu ile yapılacak olan mücadele de, şu ana kadar maalesef geç kalınmış ve başarı sağlanamamıştır.

İkinci ve üçüncü kategoride olan sempatizan ve menfaat kategorisindeki alt tabaka ile Türkiye’de mücadele ağır aksak şekilde yürütülmektedir. Bu kategoride bile, birtakım tereddütler ve tam belirgin olmayan davranışlarla, mesele sulandırmak istenmektedir.

Fetö ile mücadelenin, önce bir anatomisi, felsefesi, fizibilitesi ve topografyası çıkarılıp, bu hususta mücadele edebilecek akademisyenlerle, 5 yıllık, 10 yıllık, 20 yıllık mücadele planı hazırlanarak, önce bu kadroların oluşturulması gerekmektedir.  

Nasıl ki devletimizin, Ordu’ya ve Emniyet Teşkilatı’na ayırdığı önemli bir bütçe varsa, bu işle ilgili önemli bir bütçe, önemli bir kadro ve önemli bir müsteşarlık hazırlanmalı ve doğrudan Cumhurbaşkanımıza bağlı olmalıdır.  

İşin bir diğer ayağı da, Fetö ile mücadelenin tüm yurtta sivil toplum ayağını, oluşturularak Kuva-yi Milliye Teşkilatı gibi, bu müsteşarlığa sürekli haber akışı ve takibi sağlanmalıdır.

Çünkü bu milli bir felakettir, ancak topyekûn bir milli mücadeleyi gerektirir.

Fetö kadroları, yurtdışında Ermeni, Yahudi ve değişik gizli servislerle Türkiye’ye hücum edecek, Fetö diasporası en tehlikeli olandır. Hem ekonomik yönden güçlü, hem siyasi irtibatları yönüyle bulunduğu ülkelerde, Türkiye aleyhtarlığı yaparak, Türkiye›yi karanlık göstererek, çemberi daraltacak ve birçok ülkede aleyhte propagandalar ile Türkiye’yi yıpratacak hain Fetö diasporası, Türkiye içerisindeki yandaş Fetö ve menfaat için Fetö dairesinde bulunanlardan daha çok, devletimizin başını ağrıtacak bir tehlikedir.

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat