Var mısın Ayşe Arman?
- GİRİŞ16.07.2009 21:40
- GÜNCELLEME16.07.2009 21:40
Uzunca zamandır aklımdaydı mavi tur yolculuğu ancak bir türlü kısmet olmamıştı.
Bu yıl arkadaşlarımın yaptığı hoş bir sürprizle kısa süreliğine de olsa tekne turuna çıktım.
Neredeyse balıkların deniz içerisindeki hareketlerini duyacak kadar alabildiğine sessiz bir koyda kah geceleri ay ışığının altında kah gökyüzünün denize karıştığı mavilikte arkadaşlarımla vakit geçirdim. Kaptan Metehan’ın rehberliğinde güzel bir yaz tatili geçirdim. Tekne ile deniz tatili yapmamın sebebine gelince, aracısız olarak denizi ve güneşi hissetmekti.
Takdir ederseniz ki yüzmeyi sevseniz de şayet tesettürlü iseniz A ve B şıklarından başka seçeneğiniz yok. Ya tesettür mayosu adı verilen “haşema” ile yüzeceksiniz ya da yüzmeyeceksiniz. Bir örtülü olarak haşema ile yüzmekten nefret ediyorum. Birkaç kez zorunlu olarak denedim ama olmadı. Gerçekten haşema ile yüzmek çok zor. Diyelim ki yüzdün denizden çıkarken oluşan görüntü beni çok fazlasıyla rahatsız ediyor.
Hatırlıyorum da, 1980-90 yılları arasında İstanbul’a da yakın olan Esenköy’e giderdim yaz tatillerinde. Kadınlara ait plajın olması yeterli bir nedendi Esenköy’ün tercih edilmesi için. Ve o dönemlerde epeyce popülerdi. O dönemlerde “kadınlar plajı” olmasına rağmen en büyük korkumuz “kartel medyası”nın kadınlar plajında tesettürlü kadınların konuşlandığını sık sık haber yapmaları ve üzerimizden helikopterlerle çekim yapmaya çalışmalarıydı. Uzaydan gelmiş insanların toparlandığı bir kamp muamelesi çekiliyordu, Esenköy kadınlar plajına.
Oysa ne çok açık arkadaşım vardı sadece kadınlar plajında rahat eden. Tesettürlü olmadığı halde kadınlar plajını tercih eden. Ama işte medya ister tesettürlü ol ister tesettürsüz oraya gitmişsen aynı görüntünün insanı yapıyorlardı sizi. Nereye giderseniz gidin bir türlü rahat bırakmıyorlardı. Yaz dönemlerini “tesettürlü kadınları mayoyla yakaladık” haberleri süslerdi.
28 Şubat sürecinden hemen sonra tıpkı mimlenmiş olan Esenköy kadınlar plajı gibi pek çok yer kapatıldı. Hatta Çeşme’de bulunan hala mütedeyyin kesime hizmet veren bir otel vardı. Otel sahibi, Almanya’da uzun yıllar çalıştıktan sonra, İzmir’de rock bar işletmiş sonrasında ise otel işletmeciliği yapmaya karar vermiş birisiydi. Sonuçta otelciliğe ticaret olarak baktığı için alternatif olarak da mütedeyyin kesime de hizmet vermeye karar vermiş. Günün belirli saatlerinde otelin havuzunu sadece kadınlara ayırmış diğer saatlerde ise normal bir işletmecilik anlayışını sürdürdüğünü dinlemiştim kendisinden.
28 Şubat sürecinin kendisini nasıl etkilediğini anlatmıştı, dindarlıkla hiçbir alakası olmayan işe sadece ticaret olan bakan otel sahibini otelin havuzunu gün içerisinde kadınların hizmetine sunmuş olmasını irticai faaliyet olarak görüp otele baskın yaptıklarını anlatmıştı. Bar işleten, gayrimüslim birisiyle evli olan birisini irticai faaliyet suçlamasına maruz bırakılması sizce de garip değil mi?
Gelelim birkaç gündür Ayşe Arman’ın da denediği haşema hikayesine.
Sözün özü “Ninja kaplumbağalar”a benzetilen bu haşemaların tarihi öyle sandığınız kadar eskiye dayanmıyor.
28 şubat sürecinden sonra kadınlara mahsus plajların kapatılmasından sonra üretilen bir deniz giyimi oldu.
Peki sorun çözüldü mü?
Kesinlikle hayır
Helikopterlerle plajları basanlar “işte burada yüzüyorlar, dışarıda çarşaflı, plajlarda mayolu” diye örtülü kadınları gazetelerinde faş edenler bu sefer de uzaylı yaratıklarmış bunlar diye alay ettiler
İnançlı insanların tüm zorluklara karşı giydikleri bu kıyafetlerden rahatsız oldular. Görüntü kirliliği dediler, köylülük dediler, bu kıyafetlerle denize girilmez dediler
Ayşe Arman’ın yaptıklarıyla ne kadar samimi olduğu kısmına değinmiycem, Ayşe Arman’ın yazı dizisini okuyanlar zaten hangi niyetle yapılmış olduğunun farkındalar.
Ancak Ayşe Arman’da haşemayı giyerek ne kadar zor olduğunu, güçlükle yüzüldüğünü gördü.
Dolayısıyla, köşesinden herkesin hakkını savunan imza kampanyaları başlatan Ayşe Arman mevzua sadece “örtülüler” cephesinden bakmayı bırakıp bir “kadın meselesi” olarak baksın ve örtülü örtüsüz karışık plajlarda yüzmek istemeyen tüm kadınların sesi olsun. Kadınlara mahsus plajlar tekrar açılsın.
Kadınlara ait hamamlar var
Kadınlara ait saunalar var
Kadınlar kuaförü var
Niye kadınlar plajı olmasın.
Hem herkes tercihini kullanır, hem de örtülü olan kadınlar bu “zor yüzülen” deniz kıyafetlerini giyinmek zorunda kalmazlar
Var mısın Ayşe Arman?
Son sözüm, sevgili Ayşe yaptığın işten dolayı tebrik edenler kadar eleştirenler de oldu. Müsaade edersen bir çift sözüm olacak. Giyinmek için bulduğun sponsorun çok yanlış. Maksadın tesettüre zarar vermekse doğru bir tercih elbette.
Seni o kıyafetler içerisinde örtünmek kadını güzel değil çirkinleştirdiği fikrini az kalsın bana dahi kabul ettirecektin!
Sevgili Ayşe giydin gördün gezdin dolaştın
İnançtan başka hiçbir şey bu yaşam şeklini kabul ettiremez. Ben inancımla yaşarken aynı zamanda Allahın yaratığı nimetlerden de yararlanmak istiyorum. Yüzmek istiyorum, güneşlenmek istiyorum, kaymak istiyorum, uçmak istiyorum. Bu güne kadar kapalı biri olarak itilip kakıldıysam sizin bildiğiniz gibi erkeklerden dolayı değil, laik olduğunu bağırarak ifade etmeyi tercih eden hemcinslerim tarafından olmuştur.
Nursel TOZKOPARAN / haber 7
tozkoparan@haber7.com
Yorumlar40