Ömer bin Abdülazîz Hazretleri modeli
- GİRİŞ08.10.2013 09:27
- GÜNCELLEME08.10.2013 09:27
(Sayın Başbakan'a ve Başbakan'ın Demokratik Paketi'ni az bulanlara)
Bugün Türkiye, Millî Şef dönemine göre çok demokratik bir ülkedir.
Sayın Başbakan daha yeni demokratik paketi açtı.
Yetmez ama çok iyi... Bu paket, demokrasi tarihimizde ders olarak okutulabilecek seviyede ve reform niteliği taşıyan bir paket...
Bu paketten, Alevî, Kürt, Ermeni, Rum ve Yahudi vatandaşlarımız tam olarak memnun olmayabilirler!
Demokrasi isteyen herkes bu paketi yeterli bulmayabilir
Hatta ileri demokrasi isteyen Anadolu insanı (Türk kardeşlerimiz) bile bu paketi az görüp memnun olmayabilirler!
Birçokları demokratik paketinden dolayı Sayın Başbakanı eleştirdiler.
Demokrasi paketini az bulup eleştiren kardeşlerimi insafa davet ediyorum. İnşallah bu paketlerin devamı gelecektir.
Sayın Başbakan'ı bu cesûr hareketinden dolayı alkışlıyorum.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretlerinin Emevî devletinde yerleşmiş olan insanlık dışı kanunları kaldırmak için vermiş olduğu mücâdeleyi bütün taraflara hatırlatmak istiyorum...
Bu demokrasi paketinden memnun olmayan ve kendilerine az hak verildiğini iddia edenler, Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretlerinin yerleşmiş kanunları kaldırma mücadelesini ve çabasını okudukları zaman; yerleşmiş olan antidemokratik kanunları kaldırmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlarlar.
O zaman, Sayın Başbakan ve ekibine hak verirler.
Bilindiği üzere Emevîler döneminde, minâre, mihrap, mimber ve meclislerde İmam Ali (r.a.) Hazretleri'ne lanet okunuyordu.
Ama millet, Hazret-i Ali'yi (r.a.) seviyordu. Millet İmam Ali (r.a.) Hazretlerine hep rahmet okuyordu.
Devletin sırtında para kazanan belirli bir zümre ve devletin memurları İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okuyorlardı.
Kimsede buna karşı çıkamıyordu.
Cuma hutbesini okuyan hatipler, İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okumadan minberden inmezdi.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, halife olduğu zaman, bu kötü geleneği kaldırmak istedi!
Ama bunu nasıl kaldıracaktı?
Halife olmuştu, ama yerleşen ve hiçbir yazılı kanunda bulunmayan bu kötü geleneği kaldırmak için bir kanun çıkaramıyordu.
Çünkü bu kötü kanun Emevîlerin hüküm sürdüğü yerlere kök salmıştı.
Kraldan daha çok kralcı olan insanlar vardı.
Sayıları toplumun yüzde birine ancak denk gelen, o günün eşrafı, Emevî devletinin maddî nimetlerinden faydalanan belirli bir zümre; Emevîlerin gözüne girmek için; hiç utanmadan şeytana lanet okur gibi; takvâ ve ihlas timsali, ilim şehrinin kapısı İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okuyorlardı.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, bu kötü adeti kaldırmak için kendisiyle görüştüğü bilge bir zat ona bu konuda kamuoyu oluşturmasını tavsiye etti.
Bunun için Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, gizlice Müslüman bir fakir ile görüşür, anlaşır. Ve ona:
-Yarın ben meclise oturduğum zaman, Emevîlerin ve memleketin ileri gelenleri meclisime geldikleri zaman, sen benden kızımı iste!... Bende sana şöyle şöyle derim. Sen e bana şöyle şöyle cevap ver!"
-Ey mü'minlerin emiri, orada bulunan insanların bana saldırmasından ve beni linç etmelerinden korkuyorum!" der.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri,
-"Korkma! Bunda büyük bir maslahat var!" der.
Ertesi sabah, Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, meclisine oturur.
Emevîler, gelirler.
Herkes mertebesine göre mecliste yerini alır.
Şehrin bütün eşrafı oradadır.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretlerinin kendisiyle anlaştığı o fakir gelir.
O mağrur eşraf, gelen fakire küçümseme nazarıyla bakarlar.
Adam, Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretlerine tam yaklaşır. Ve bütün milletin duyacağı şekilde tok bir sesle:
Ey-Mü'minlerin emiri, benim sana bir diyeceğim var!" der.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, sevgiyle ve saygıyla ona bakar:
-"Buyur! Sen dinliyorum!" der.
O zat yüksek bir sesle;
-"Senin kızını istiyorum!" der.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, tebüssüm eder.
-"Anlamadım!" der. O zat;
-Bunda anlaşılmayacak bir şey yok! Ben fakir bir insanım! Biliyorum sen halifesin, zenginsin, Emevî soyundansın ama âdil bir insansın! Sen insanların ihtiyaçlarını gideren bir kişisin. Bende senin kızınla evlenmek istiyorum, senin kızına talibim!" der.
Herkes şaşırır.
Adamın konuşmasına hayret ederler. Şam'ın eşrafından biri,
-"Bu ne küstahlık!" der.
Bir diğeri;
-"Bu ne cesâret!" der.
Bir başkası;
-"Haline bakıp utanmıyor!" der.
Emevilerden biri;
-"Sen kim, Halifenin kızıyla evlenmek kim?" der.
Orada bulunan Emevîler, kılıçlarını çekip adamın üzerine yürürler.
Onu linç etmek isterler.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, onlara seslenir:
-Karışmayın adama! Yerinize oturun!" der. Sonra kendisi fakir adama döner:
-"Sen fakir bir adamsın; ben halifeyim! Bizler evlilik konusunda denk değiliz!" der.
Adam:
-"Ey Ömer bin Abdülaziz! Sen halife olmakla, Rasûlüllâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinden daha büyük değilsin? Ben de fakir olmakla, Ali bin Ebû Talib (r.a.) Hazretlerinin Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin kızına talip olduğu zamanki fakirliğinden daha fakir değilim! Elbette kızına çeyiz alacak biraz imkanım var!
O gün Ali (r.a.) Hazretleri, benim bugünkü halimden daha fakir olduğu halde; Rasûlüllâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretleri, kızını ona verdi.
Ama sizler, bu gün hiç utanmadan İlim şehrinin kapısı olan İmam Ali (r.a.) Hazretlerine minare, minber, mihrap ve meclislerinizde lanet okuyorsunuz!? Halbuki o Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin damadıdır!" dedi.
Bunun üzerine Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, etrafındaki eşrafa, memleketin ileri gelenlerine ve Emevî oğullarına seslendi:
-Haydi medenice bu adama cevap verin! Ben ona cevap veremiyorum!" dedi. Biri oradan ayağa kalktı.
-"Sözle cevap veremezsek; bile kılıcımızla cevap veririz!" dedi.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, ona kızdı.
-Otur yerine! Edepsizlik yapma! Adama mantıklı bir cevap verin!" dedi.
Herkes önüne baktı.
Kimse ne diyeceğini bilemedi!
Bunun üzerine Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri,
-"Bu adama mantıklı ve kitabı bir cevap verilmediği müddetçe bundan böyle hiçbir kimse meclisimde İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okumasın!" dedi.
Ama yine de bu konuda yazılı bir kanun çıkaramadı.
Bu hadise bütün şehre yayıldı.
Fısıltı gazetesi bu haberi çok hızlı bir şekilde yaydı.
İnsanlar, bu konuda düşünmeye başladılar.
İnsanlar, Hangi mantıkla ve hangi nassa dayanarak İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okuyoruz?!" sorusunu kendilerine sordular.
Hazret-i Ali (r.a.)ın lehine kamuoyu oluşmaya başladı.
Bir hafta sonra Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, bir Yahudî ile görüşüp anlaştı.
Ona meclisine gelip kızını istemesini ve şöyle şöyle konuşmasını emretti.
Meclis kurulmuştu.
Büyükler hep oradaydı.
Mağrur Emevîler...
Şamlılar...
Eyâlet valileri...
Komutanlar hep huzurdaydı.
Huzura bir Yahudî girdi.
-"Ey Halife, senden kızını istiyorum!" dedi.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, öfkelendi. Kızgın bir sesle:
-"Nasıl olur? Nasıl benden kızımı istersin; sen utanmaz mısın?" dedi.
Orada bulunan Emevîler, kendi aralarında,
-Oh iyi oldu! Geçen hafta kızını isteyen o fakire gereken dersi verseydik; bugün bu Yahudî karşımıza çıkmazdı… Ses çıkarmayın, Halife rezil olsun!" dediler.
Yahudî sordu:
-"Neden olmasın?" Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri,
-"Müslüman kızının kitap ehli biriyle evlenmesi haramdır. Ve hem de Allâhü Teâlâ hazretleri kitabında Yahudîlere lanet okudu!" dedi.
Yahudî adam,
-"Peki, peygamberinizi neden kızını Ali ile evlendirdi!" dedi.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri,
-Yazıklar olsun sana! Sen kendini İmam Ali (r.a.) Hazretleriyle mi ölçüyorsun? O bu dinin büyüklerinden ve Müslümanların ulularından idi!" dedi.
Yahudî adam, taşı gediğine koydu:
-"Öyle mi?"
-"Evet öyle!" Yahudî Adam, Emevîlerin gözlerinin içine baka baka, yüksek bir sesle:
-"İmam Ali (r.a.) Hazretleri, Yahudî değilse ve İslamın büyüklerinden ise neden ona lanet okuyorsunuz?
Cami minalerinde lanet sesleri geliyor
Mimberlerde ona lanet okuyorsunuz!
Neden meclislerinizde İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okuyorsunuz?" dedi. Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, meclisindeki adamlara döndü:
Ben, kendimde bu adama verecek bir cevap bulamıyorum! İçinizde bu adama mantıklı bir cevap verecek olan var mı?
Kimseden çit çıkmadı.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, kızgın bir sesle:
-Haydi cevap verin!" Kimseden cevap vermedi.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri,
Ve insanlara, İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okumayı terk etmelerini emretti. "Haberiniz olsun ki Allah size, adâleti, ihsânı ve yakınlığı olana vermeyi emrediyor. Ve fuhşiyâttan, münkerden-kötü şeylerden, azgınlıktan nehyediyor. Size va'z ediyor ki, dinleyip, anlayıp tutasınız! (En-Nahl: 16/90)
Âyet-i kerimesini hutbelerin sonunda okuyarak, insanları ehl-i beyte karşı âdil davranmaya çağırdı.
Bu hadise bütün toplumda yayıldı. İnsanlar, kendi kendilerini yargıladılar.
İnsaflı oldular. İmam Ali (r.a.) Hazretlerine karşı haksızlık yaptıklarını anladılar.
Ömer bin Abdülazîz (r.h.) hazretleri, İmam Ali (r.a.) Hazretlerine lanet okumanın yasak olduğuna dair kanun çıkarttı.
Toplumda büyük bir reform yaptı.
Lanete son verdi.
Hazret-i Ali (r.a.) ve ehl-beyt hakkında yakışıksız konuşanları cezalandırdı.
Kendinden uzaklaştırdı. Vazifeden aldı.
Lanet odunlarıyla tutuşturulan fitne ateşinin üzerine rahmet yağmurları yağdı.
İnsanlar, Hazret-i Ali (r.a.) Hazretlerin rahmet okumaya başladılar. (Tarihü'l-Hamîs fi Ahvâli Enfüs-i Nefîs: c. 3, s. 394, Şeyh Hüseyin bin Muhammed bin Hasan ed-Diyâr-i Bekrî, İSLAMDA İLK FİTNE ATEŞİ- Ömer Faruk HİLMİ)
Ülkemizin tam demokratik bir ülke olmasını istiyorsak; her şeyden önce antidemokratik yazılı ve yazısız kanunlardan, geleneklerden ve devlet töresinden arınmalıyız. Millet buna hazır... Ama kendisini bu devletin sahibi olduğunu zannedenlerin bunu hazmetmeleri gerekir. Bunun yolu da bu konuda kamuoyu oluşturmaktır. Bu da çok ince ve derin bir siyaset işidir.
İyiden kötüye gitmek, belki kolayıdır. Ama kötüden iyiye gelmek çok zordur.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol