Ehl-i Beyt sevgisi ve sahte şecereler
- GİRİŞ11.11.2013 09:40
- GÜNCELLEME11.11.2013 09:40
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin ehl-i beytini sevmek vaciptir.
-"De ki: Buna karşılık sizden, yakınlıkta sevgiden başka bir ecir istemem!” Ve her kim çalışır, bir güzellik kazanırsa ona onda daha ziyâde bir güzellik veriririz; çünkü Allah gafûr'dur şekûr'dur!" Eş-Şûrâ: 42/23,
Ehl-i beytin fazileti hakkında Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretleri, buyurdular:
"Benim, şefaatim ümmetimden ehl-i beytimi sevenler içindir…" Kenzul-Ummâl: 39057,
"Benim ehl-i beytimin misâli, Nuh Aleyhisselâmın gemisi misâlidir. Kim, ona binerse kurtulur. Ve kim ona binmekten geri kalırsa; o kişi de boğulur." Kenzu'l-Ummâl: 34144;
Biz ehl-i beyt, nübüvvet (peygamberlik) ağacı, meleklerin gidip geldiği, risâlet evinin ehli, rahmet ehl-i beyti ve ilim ma'den (kaynağı)yız… Sünen-i İbni Mâce: 140,
(Ehl-i Beytin fazileti hakkında varid olan Kırk Hadis-i şerif için bakanızı: EHL-İ BEYT- Ömer Faruk Hilmi)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerinin soyu bilindiği üzere kızı Hazret-i Fatıma (r.a.) ile devam etti.
Hazret-i Fatıma (r.a.)ın oğulları Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hüseyin (r.a.) soyları günümüze kadar devam etti.
Hazret-i Hasan'ın (r.a.) soyundan gelenlere "şerif" denilir.
Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) soyundan gelenlere de "seyyid" denilir.
Ehl-i beyti sevmek, ehl-i sünnet vel-cemaatin sermayesidir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) Hazretlerine olan bağlılıktan dolayı bütün Müslümanlar, hususiyetle de Anadolu insanın ehl-i beyte büyük bir sevgi ve saygı beslemektedir.
Osmanlı devletinde seyyidler, birçok örfî mükellefiyetlerden muaf idiler.
Nakıbül-Eşraflar ve onların taşrada bulunan temsilcileri (Nakıbül-Eşraf kaymakamları) seyyidler ile ilgileniyor. Doğumlarını ve ölümlerini takip ediyor. Seyyidlerin sorunlarını çözüyorlardı.
Halkın seyyidlere saygı ve sevgi göstermeleri, Osmanlı devleti ve diğer İslam devletlerinin seyyidlere saygıdan kusûr etmemeleri ve seyyidleri vergi gibi birçok mükellefiyetlerden muaf tutmaları, birçok müteseyyidin (seyyid olmadığı halde seyyidlik iddia eden kişilerin) türemesine sebep oldu.
Celâlî isyânları döneminde, Konya Ereğlisi kasabasında, 2000 (ikibin) saf Oğuz Türkü Celâlî eşkıyası seyyid olduklarını iddia edince, Veziri âzam Köprülü Mehmed Paşa'nın tepesi attı.
Vezir Nakkâş İsmail Paşayı, Anadolu müfettişi tayin etti. İsmail Paşa Ereğili'ye geldi. Araştırdı.
Ancak 20 (yirmi) kişi, baba ve dededen seyyidler defterinde kayıtları olduğunu gösterebildiler.
Geri kalanların seyyidlik iddiaları, kendileri ile başlıyordu. Bu davranış Anadolu'nun her tarafına yayıldılar….
Osmanlı da sahte seyyidler ve sahte şerifler ile mücâdele etmek, seyyidleri ilgili defterlere kayıt etmek ve haklarını korumak için kurulmuş olan "Nâkıbü'l-Eşrâf" müessesi lağvedikten sonra birçok sahte seyyidler türedi. Bu sahte seyyidler, ellerine geçirdikleri uydurma şecereler ile halkın üzerinde tahakkum kurmaya çalışmaktadırlar...
Uydurma Şecereler
Toplumda Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiğini iddia eden birçok kişi var. Bunlar, değişik tarihlerde yazılmış "Şecere"leri ellerinde bulunduruyorlar. Bazı insanlar, bu şecereleri, tarihi bir vesika olarak evlerinde bulunduruyorlar.
Birçoğu da bu şecereleri, bir ekmek teknesi haline getiriyorlar. Kendilerinin diğer insanlardan farklı olduklarını ve Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiğini söyleyip; halkın üzerinde manevî tahakküm kuruyorlar.
Bize tercüme için getirilen şecerelere baktığımız, zaman şecerelerin çoğunun bir başkasından kopya olduğunu ve büyük bir tutarsızlık taşıdıklarını görülmektedir.
Kendilerinin Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiğini ispat için yazılan ve evlerin duvarlarında asılan meşhur bir şecere şöyledir:
....
Marûf-i Kerhî (k.s) hazretleri,
Musa Kâzım (k.s.) hazretleri…
.....
Tamamen uydurma olan bu şecerede isimlerin çoğu bilinmiyor ve tanınmıyor. Ama kendilerini getirip, Şeyh Ma'ruf Kerhî (k.s.) hazretlerine bağlamışlar... Ve Maruf-i Kerhî (k.s.) hazretlerinin de Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerine bağlamışlar! Şeyh Maruf-i Kerhî hazretlerinin, Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiini yazıyorlar.
Bu yeryüzünün en büyük yalanlarından biridir!
Maruf-i Kerhî (k.s.) hazretlerinin anne ve babaları Hıristiyan idi. Hıristiyanlığı öğrenmesi için bir râhibe gönderildi. Hıristiyan râhip, çocuklara (Hâşâ)
-"Allahü teâlâ hazretleri, üçtür: Baba, Oğul, Ruh'ül kudûs!" dedi.
Ma'rûf-i Kerhî hazretleri, Rahibe karşı çıktı.
"Allah birdir! Allâhü Teâlâ hazretleri birdir" diye bağırdı.
Râhib onu her tarafı yara bere içerisinde bırakacak şekilde dövdü. Bu hal uzun zaman devâm etti. Yine bir gün Rahip, Maruf-i Kerhî hazretlerinin her tarafını parçalar şekilde dövdü. Maruf-i kerhi, hazretleri, Kiliseden kaçtı. Müslüman oldu. İmâm-ı Ali Rızâ hazretlerinin hizmetinde talebe oldu.
Maruf-i Kerhî (k.s.) hazretleri, tasavvufta ilerledi. Ölümden sonra tasarruf ve kerâmeti görülen zatlardan oldu.
Ama soy ve nesep bakımından Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan değildir. Bundan dolayı bu şecere tamamen yalandır.
Bazı şecereler, hiç ilgisi olmayan kişilere bağlanıyor.
Bir şecere örneği:
…..
İmam Ali Rızâ (k.s.) hazretleri,
Ahmed Rufaî (k.s.) hazretleri,
Cüneydî Bağdâdî (k.s.) hazretleri…
….
Adam bu şecerede Cüneydî Bağdâdî (k.s.) hazretlerinin Ahmed Rüfâî (k.s.) hazretlerinin oğlu ve Ahmed Rufaî (k.s.) hazretlerinin de İmam Ali Rızâ (k.s.) hazretlerinin oğlu olduğunu iddia ediyor… El-İnsaf… Pes doğrusu…
Bu müteseyyidler (seyidlik taslayan ve seyyidliği ekmek teknesi haline getirenler), bu milleti bu kadar câhil mi sanıyorlar? Bu şecereleri büyük bir onur ve şeref ile evlerinin duvarına asan kişiler hiç mi akıllarını çalıştırmıyorlar?
770 (H.153) tarihinde doğan ve 818 (H.203) tarihinde vefat eden İmam Ali Rızâ (k.s.) hazretler; 1118 (H.512) tarihinde doğan ve 1182 (H.578) senesinde vefat eden seyyid Ahmed Rüfâî (k.s.) hazretlerinin öz babası olması mümkün mü?
Söyleyin? Ey sahtekârlar ve sahtekârlara akıllarını kirâya verenler! Lütfen ilim ve akla önem verin! Ve yine 1118 (H.512) tarihinde doğan ve 1182 (H.578) senesinde vefat eden seyyid Ahmed Rüfâî (k.s.) hazretlerinin yaklaşık kendisinden dört asır önce yaşayan, 822 (H.207) tarihinde doğan ve 911 (H.298) tarihinde vefat eden Cüneydî Bağdâdî (k.s.) hazretlerinin nasıl babası olsun? Nasıl? Siz hiçbir oğlun babasından iki yüz-üç yüz sene önce dünyaya geldiğini duydunuz mu? Böyle bir şecereyi birileri yazıyor. İşin kötüsü binlerce kişi de evlerinin duvarına asıyor. Tamam yazan kişi, bu şecereyi satıp bundan para kazanmak ve halkı aldatmak için yazdı! Peki büyük bir övünç ile bunu evlerinin duvarına asanlara ne oluyor? O şecerede geçen meşhûr isimlerin hayat hikayelerini okumuyorlar mı?
Bir başkası,
…..
Şeyh seyyid Abdülkadir Geylânî…
….
Sonra sırayla on iki imam..
İbni- İmam Hüseyin (r.a.) diye yazmış
Bu şecereyi, düzenleyenler, hem Abdülkadir Geylânî (k.s.) hazretlerinin isimlerinin geçmesini ve hem de Hazret-i Hüseyin (r.a.)ın mübârek isimlerinin geçmesini istemiş olmalıdırlar ki, kendilerini Abdülkadir Geylânî (k.s.) hazretlerine ve oradan da getirip Hazret-i Hüseyin (r.a.)a bağlamışlar. Halbuki Abdülkadir Geylânî (k.s.) hazretleri, Hazret-i Hasan'ın soyundandır! Bunda bütün alimler, ittifak halindedirler.
Bir başkası, kendisinin Seyyid Ahmed Rifâî (k.s.) hazretlerinin oğlunun soyundan geldiğini iddia ediyor.
……..
Seyyid Şemseddin bin, Seyyid Ahmed Rifâî (k.s.) hazretleri…
Ahmed Rifaî (k.s) hazretlerinin tek bir oğlu vardı. Seyyid Sâlih, henüz onaltı yaşında iken vefat etti. Ahmed Rifaî (k.s.) hazretlerinin soyu iki kızından yani Fatıma hanım veya Zeynep hanımdan geliyor.
(Şerafeddin değil de Şemsuddin Ahmed Rifaî hazretlerinin kızı Zeyneb hanımın oğluydu).
Uydurma şecerelerde bu tür yanlışlar çok…
Halk arasında seyyidlik iddia eden, ve seyyidlikten geçinen, seyyidliği ekmek teknesi haline getiren. kendisinin Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin soyundan geldiğini iddia edenlerinin çoğunun şeceresi bu tür yanlışlarla dolu…
Seyyidleri sevmek büyük bir saadettir. Ama gerçek seyyidleri sevmek lazım.
Sahte seyyidler, sahte para gibidirler... Hiçbir geçerlilikleri yoktur. Bu gün İslâmî inanç, takvâ, ihlâs ve Salih amellerden yoksun olan kişilerin ben ehl-i beyttenim, demelerine itibar etmeyin.
Her Müslüman Ehl-i Beytten Olabilir
Hiçbir kimsenin alnında bu kişi ehl-i beyttendir veya bu kişi ehl-i beytten değildir, diye yazmıyor.
Akıllı kişi, tanıdığı ve tanımadığı her insana ehl-i beyt gözüyle bakar.
Ehl-i beytin sevgisin kazanmak ve ehl-i beyte karşı saygısızlık etmemek için; sokakta gördüğünüz ve çarş-ı pazarda kendisine rastladığınız, dili, rengi, ırkı, kavmi, aşireti, milleti, mezhebi, meşrebi ve cinsiyeti ne olursa olsun; her Müslümana Ehl-I beyi Nebi'den biridir, gözüyle bakın, ona sevgi ve saygı gösterin. Böylece ehl-i beyti sevmiş ve onlara sevgi ve saygı göstermiş olursunuz.
Bu konuda geniş malumat için bakınız : Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretlerinin EHL-İ BEYTİ SEYYİDLER VE ŞERİFLER, Hayatları, Kerâmetleri Faziletleri Ahlak-ı Hamideleri Menkıbeleri Duaları, Rivayetleri ve Hikmetli Sözleri- İlim Şehriyayınları
Ömer Faruk Hilmi - Haber7
Yorumlar2