Türk aydını haindir. Peki muhafazakâr aydın kesim?

  • GİRİŞ08.11.2013 08:54
  • GÜNCELLEME08.11.2013 08:54

Bu ifadeler için bir şey diyemem ama Tanzimat'tan günümüze kadar uzayan süreçte, tarih, kültür, siyaset alanında medeniyet adına kalem oynatmış aydınların önemli bir kısmı için şu saptamayı rahatlıkla yapabiliriz: İçinde yoğrulduğu medeniyeti hor ve hakir gören, hatta yok sayan, batının değer ve yargılarını tek referans olarak gören seçkinci, kompleks sahibi, jakoben ve her şeyden önemlisi ise İslam karşıtı bakış açısına sahiptiler.

Tabii ki tüm Türk aydınını bu çerçevede ele almak haksızlık olur. Namık Kemal, Peyami Safa, Mehmet Akif, Kemal Tahir, Yahya Kemal ve birçok isim bu hastalıklı bakış acısından kendini kurtarabilmiş ve kısmen de olsa halkının ve onun değer yargılarının sesi olabilmiştir. 200 yıllık süreç düşünüldüğünde bir elin parmağını geçmeyen bu isimler genelin yanında devede kulak kalmıştır. Dolayısıyla genelleme için bir engel teşkil etmiyorlar.

Kısacası, Türk aydını ismini aldığı halktan ziyade batı ve onun değerlerinin sesi ve gönüllü savunucusu olmuştur. Bir başka deyişle, emperyalizmin temelini oluşturan kültür emperyalizminin bu topraklardaki en büyük yerli işbirlikçisi olmuştur. Onların kalemleri,  bilerek veya bilmeyerek askeri oldukları batının top ve tankından daha derin ve kalıcı yaralar bırakmıştır. Belki emperyalizm fiili olarak o kadar etkin değil ama kültür düzeyinde hiç olmadığı kadar kuvvetlidir. Bunda da Türk aydının belirgin rolü olmuştur, olmaya da devam ediyor.

Peki ya muhafazakâr veya bir başka deyişle İslamcı aydın kesimi? Aynı saptamaları onlar içinde yapabilir miyiz?

Muhafazakâr aydın kesim en azından teoride bir anti-tezdir, Batı'yı referans alan Türk aydınının anti-tezidir. Yani aslında raison d'etre'i yani varoluş nedenidir. En azından medeniyet bağlamında batı karşıtıdır.

Oysa muhafazakâr kesim birkaç isim dışında ne teoride ne de pratikte bu varoluş gayesine uygun hareket edememiştir. Her şeyden önce kendine özgün ve savunduğu fikir örgüsüyle uyumlu bir bakış açısı geliştirememiştir. Çevirilere dayalı yüzeysel eleştirilerle sınırlı kalmıştır. Batı yanlısı aydın kesime karşı istenilen çıkışı yapamamıştır.

Maalesef iş bununla sınırlı kalmadı. Zamanla evrilme ve dönüşme sürecine girdiler. Geleneksel bakış açısını aşıp “bu noktada sizin gibi düşünüyorum” demeyi erdem olarak gördüler. Karşı taraftan gelen sıradışı bir İslamcı yada hoca gibi teşvik edici başlıklar marifet iltifata tabidir sözünde olduğu gibi çözülmeyi hızlandırdı.

Öyle ki, artık İslam özü itibariyle hümanisttir, en kral insan ve kadın hakları İslam'da var, cihad savaş değil aslında bir nefis mücadelesi ya da eğer illaki yapılacaksa emperyalizme karşı bir mücadeledir gibi kompleks kokan yazıları kaleme almak ya da ifade etmek moda haline gelmiştir. İş sadece bununla sınırlı kalmadı. Sahip oldukları tüm inanç ve değer yargılarını batı rasyonalitesi bağlamında anlatma hastalığı hat safhaya ulaştı. İlletlerine bakılmaksızın tüm haram ve helaller pozitivist bir bakış acısıyla anlatılmaya çalışıldı, hala da çalışılıyor.

 İşte namaz kılmak eklemler için, oruç tutmak mide için şu kadar faydalı, zekât sosyal adalete dayalı toplum oluşturulmasında çok önemli, dolayısıyla gerçek sosyalizm İslam'da var ya da Kur'an'daki kişi özgürlüğünden yola çıkarak gerçek liberalizm ya da demokrasi İslam'da var türü açıklamalar işte bu kompleksli bakış acısının ürünüdür. Bu tarz saptamalar körün fil tarifi gibi kısmen doğru olsa dahi genel manada yanlış sonuçlar çıkarır, nitekim öyle de olmuştur.

Hasıl-ı kelam muhafazakar aydın kesim, anti-tezi olarak ortaya çıktığı Türk aydın kesimine karşı birkaç isim dışında gerçek manada reddiye getirememiş ve zamanla onun içinde kaybolup gitmiştir. Klasik Türk aydınından farkları ise birkaç görsel unsur ile gerçek anlamlarını yitirmiş birkaç inanç ve değerleridir.

Muhafazakâr aydın kesimin bu kompleksli duruşunu siyasi olaylarda da görmek mümkündür. Bunun en güzel örneği ise gezi olayları olmuştur. Gezi bu açıdan bakıldığında bir turnusol kağıdı olmuş sadece bazı odakların değil sözde muhafazakar aydın kesiminde gerçek yüzünü göstermiştir.

Diğer kesim şiddeti, kanı, göz yaşını ve anarşiyi açıkça ve yüksek sesle, hem de hiç amasız mamasız savunurken, muhafazakar aydın kesim düzeni, huzuru, nizamı ve adaleti savunmaktan çekinmiş, ürkmüştür. “Anarşiye karşıyız ama bu çocukları da anlamak lazım, polis de orantısız güç kullanmasın” gibi cümlelerle uluslararası bir tertip olduğu açıkça ortaya çıkan hadiselere cephe almak bir tarafa,  destek vermişlerdir.

Başbakanın Fas dönüşü sert çıkışı karşısında kısmen de olsa kıvırmaya çalışsalar da o hastalıklı bakış açısına hala sahiptiler. İlk fırsatta yine ama'lı ve kompleksli duruşlarıyla kendilerini o noktaya getiren irade ve fikre ihanet etmekten çekinmeyeceklerdir.

Aslında bu gün itibariyle gerçek manada bir muhafazakâr aydın kesimden bahsetmek imkânsızdır. Kendine o ismi veren ve o isimden nemalanan ama aslında o ismin bırakın hakkını vermeyi ona ihanet eden kişilerden bahsedebiliriz. 

Onun içindir ki İslami kesim, kendi içinden kendi inanç ve değer yargılarını yine İslam'ın kendi rasyonalitesi içinde savunacak cesur, dirayetli, bilgili ve dindar münevver bir kesimi bir an önce çıkarmalı, o potansiyele sahip olanların önünü açmalıdır.  Ancak o zaman gerçek anlamda sesini duyurabilir ve muktedir olabilir.

Yoksa en son gezi olaylarında gördüğümüz gibi kendi omuzlarından yükselerek bir yerlere gelmiş kişiler tarafından sırtlarından daha çok hançerlenirler. Unutmasınlar, her zaman böyle tarihi ve dirayetli bir lidere sahip olmayabilirler.

Ne diyelim, bir an önce, kompleksiz, cesur ve dirayetli münevverlere sahip olma umut ve duasıyla…

Ömer Turan - Haber 7

turanomer1972@hotmail.com

Yorumlar1

  • Hazinoğlu 10 yıl önce Şikayet Et
    Ama Nasıl?. Yazarın söyledikleri sorunun tespitinde eksik kalıyor. Bir eleştiri var o kadar. Biri bir yöntem bililyorsa söylesin. Herkes karnından konuşuyor. Bunu nasıl yapacağız?
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat