İsmini siz koyun

  • GİRİŞ06.12.2013 08:46
  • GÜNCELLEME06.12.2013 08:46

Kadın, erkek, çocuk ayrımı yapılmadan 200 bin sivil insanın hunharca katledildiği Suriye…

Hayallerin ölüm olup masum yüreklere kustuğu Suriye…

Hani ha orası mı? dediğimiz; ölümü, katliamları, kanıksadığımız, işkenceleri sıradanlaştırdığımız Suriye…

Sıradanlaştırmanın da ötesinde, bazı gerekçelere sığınarak eleştirmeye, mesafe koymaya başladığımız Suriye…

O kadar ki, ne bir mahalleyi içindekilerle birlikte yok eden füzeler, bombalar,

Ne binlerce masumu derin uykusunda yakalayan kimyasal silahlar,

Ne de vicdanları tırmalayan sessiz çığlıklar,

Kayıtsızlığın taşlaştırdığı yüreklerde yankı bulabiliyor.

Uyuşmuş bilinçlerimizi belki sarsar, bize Müslüman olduğumuzu, insan olduğumuzu hatırlatır, tüm benliğimizi saran umursamazlıktan kurtarır diye, bugün siyasi bir analizden ziyade bu kirli savaşın bir mağduruna değineceğim.

Olayın başkahramanı Suriyeli bir çocuk. Hammudi. Henüz 7 yaşında, sıradan bir çocuk. Daha doğrusu sıradan bir çocuktu, ta ki tüm hayatını kâbusa dönüştüren o güne kadar.

O gün annesi Hammudi'yi ve küçük kardeşi Mahmud'u alarak ailesini ziyarete gider. Evin ortasına isabet eden bir roket tüm aileyi yok eder. Hammudi, annesini, kardeşini ve orda bulunan tüm akrabalarını kaybeder. Kendisi bahçede olduğu için, belki ölmez ama iki bacağını kaybeder. Daha sonra ayağı iltihaplandığı için iki kez daha kesilmek zorunda kalır. Protez ayak taktırmak için şimdi İstanbul'da bulunuyor.

Hammudi travma'nın etkisinden kurtulabilmiş değil. Bu gün tekrar ayağa kalkmak istemiyor. Çünkü en son aya kalktığında tüm ailesini kaybetmişti. Başka kötü bir şey olmaması için tekrar ayağa kalkmak istemiyor. Anne kelimesini hiç ağzına almıyor. Özlediği ya da duygulandığı için değil, hatırlatarak babasını üzmemek için.

Olayın aslında en büyük mağduru Hammudi'nin babası. Çalıştığı için katliamdan kurtulmuş. Ama eminim hiç kimse öyle bir kurtuluşu temenni etmez. Adeta yaşamaya mahkûm olmuş bir ölü.

Hammudi ve babası on binlerce örnekten sadece biri. Nedense Suriye'deki yaşananların vahametini anlamaktan uzağız. Oysa biraz empati yapsak ne denli bir vahşet karşısında olduğumuzu hemen anlayacağız.

İşten geliyorsunuz, bir anda karınızı, çocuğunuzu ve tüm akrabalarınızı kaybettiğinizi öğreniyorsunuz. Bitmedi. Geriye sadece iki bacağını kaybetmiş küçük oğlunuz kalıyor. Ve siz onu her gördüğünüzde o dehşet anını, kâbusa dönüşen o günü tekrar tekrar yaşıyorsunuz.

Ya Hammudi'nin yerinde olsaydınız. Bacaklarınızı kaybettiğinize mi yoksa başta anneniz olmak üzere tüm ailenizi yitirdiğinize mi üzülürdünüz. Yoksa sizi her gördüğünde için için ağlayan, her gün biraz daha içindeki o derin sessizliğe gömülen babanıza mı üzülürdünüz.

İşte rahat koltuklarımızda Suriye hakkında ahkâm kesmeden önce, her tarafta Suriyeli doldu, ortalık dilenciden geçilmiyor demeden önce, Hammudi ve onun gibi on binlerce masumun sessiz çığlıklarını düşünün, bunun bir musibet olduğunu herkes gibi bizim başımıza da gelebileceğini düşünün, kendi çocuklarımızın da bir Hammudi olabileceğini düşün. Düşünün ve kendi çocuğunuza nasıl davranılmasını istiyorsanız,  Hammudilere de öyle davranın.

Unutmayalım, Suriye'de yaşanan vahşet ve katliamlar sadece Suriyeliler için değil tüm ümmet-i Muhammet için, özelliklede en yakın kardeşleri olan Türkiyeli Müslümanlar için bir imtihandır.

Bu imtihanı layıkıyla verebilme umut ve duasıyla…

Ömer Turan

turanomer1972@hotmail.com

Yorumlar2

  • kamil hisarlı 10 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun. Böylesine bir insani dram varken aman esat giderse yerine kim gelir falan gibisinden yapılan beylik tartışmaları arşı titretiyordur herhalde. Öyle görünüyor ki mahşer meydanı çok çetin olacak..
    Cevapla
  • mevhibe inal 10 yıl önce Şikayet Et
    Müslüman Müslümanın ...... kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşmana teslim etmez!!....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat