Maskeler tek tek düşüyor

  • GİRİŞ17.12.2013 07:34
  • GÜNCELLEME17.12.2013 07:34

Adeta bir turnusol kâğıdına dönüşen bu devir, bizim siyah bildiğimizin aslında beyaz ya da beyaz bildiğimizin siyah olduğunu birçok kez gösterdi ve göstermeye de devam ediyor.

Sadece Ergenekon davası bile bunu kanıtlamaya yeter. Ergenekon süreci, bizim hayallerimizde bile bir araya getiremeyeceğimiz kişilerin aslında bir birine düşman olmadıklarını aksine ortak hareket edebilecek kadar yakın olduklarını gösterdi.

CHP'liler, Ulusalcı Kemalistler (Yalçın Küçük, Doğu Perinçek), BDP'liler ve Ülkücülerin AK partiye karşı ortak bir cephe oluşturması bu ortaklığın ilk akla gelen örneklerinden biri.

Bundan daha ilgincine de şahit olduk. Gençliğimiz Türkiye laiktir laik kalacak, Türkiye İran olmayacak sloganları ile geçti. O gün ateşli bir şekilde o sloganları atan hızlı Kemalistler, bu gün, İran'a uzanan eller kırılsın diyecek kadar İran yanlısı bir tutum içindeler.  O kadarki Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşarak İran ile İttifak yapmasını savunuyorlar.

Aynı paradoksu Suriye hadisesinde de gördük. Apo'ya 20 yıl ev sahipliği yapmış Baas rejimi ve Esad bir anda ulusalcı Kemalist çevrelerin kahramanlarından biri haline geldi. Sanki 15 sene önce savaşın eşiğine gelen biz değildik. Düne kadar Esad'a olmadık hakaretler eden kesimler bu gün methiye düzme yarışına girdiler.

Öyle bir tarihi kesitten geçiyoruz ki içerde ki ve dışardaki tüm maskeler tek tek düşüyor.

Aslında, bakmasını bilenler için bu tuhaf ilişkileri yıllar öncesinden görmek mümkündü. Nitekim görenler, yazanlarda oldu. Ama şartlar olgunlaşmadığı için ciddiye alınmadılar.

Mesela, Suriye'de uygulanan Baas tarzı bir yönetim bizim Kemalist ve sol kesim için özlemle anılan bir model olmuştur. Baas'ın Suriye'de azınlık Nusayrilere dayandığı gibi, bizimkilerde Türkiye'de baskıcı bir rejim kurmak istiyorlardı. Bunun içinde birçok denemede bulundular.

9 Mart 1971'de hedeflerine çok yaklaştılar. 28 Şubat ikinci en büyük denemeydi. 2003 ile 2007 arasındaki darbe teşebbüsleri de hep bu özlemle yapılmıştı.

Hasıl-ı kelam, son dönemde öyle şeylere şahit olduk ki, tüm bildiklerimizin aslında doğru olmadığını anladık. Körün fil tarifi gibi biz ancak gerçeğin küçük bir kısmına dokunabilmişiz. Resmin tamamını hiçbir zaman görememişiz.

Bir başka deyişle, yakın siyasi tarihimiz, bir senaristin, yapımcısının (ABD ile Avrupa) istekleri doğrultusunda kurguladığı, bir yönetmenin çektiği bir sinema filmi kadar gerçekten uzaktır. Çok azı müstesna, tüm oyuncular kendilerine yazılan rolü oynamışlardır, Allah var iyide oynadılar. Biz milletçe bunun bir kurgu olduğunu unutup oyuncuları gerçek kahramanlara dönüştürdük. Taki maskelerin bir bir düştüğü Ergenekon sürecine kadar.

Düşen her maske gerçeğe bir adım daha yaklaşmamızı ve resmin tamamını görmemizi sağlıyor.

Peki, tüm maskeler düştü diyebilir miyiz?

Daha henüz değil. Turpun büyüğü heybede.

Bekleyin görün.

Yakın gelecek önemli sürprizlere gebe.

Yok, artık bu kadarda değil diyeceğiniz türden sürprizlere gebe.

Gerçeğin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkması umut ve duasıyla.

Ömer Turan

turanomer1972@hotmail.com

Yorumlar2

  • şakir yüksel 10 yıl önce Şikayet Et
    yanlış anlaşılmasın. düzeltiyorum. temizlemek değil, görevden alacaksın. yanlış anlaşılmasın. kastımı aşan bir anlam çıkmasın.
    Cevapla
  • şakir yüksel 10 yıl önce Şikayet Et
    ömer abi sen ne diyorsun. ben MI6 diyorum başka da bir şey demiyorum. peki ömer abi sen ne diyorsun? bu kadar şeyin altından ne çıkar? bu arada MI6 operasyonlarına maruz kalmak istemiyorsan, etrafındaki kirli çıkan adamları gözünün yaşına bakmadan ortaya çıkmadan temizleyeceksin. halının altına süpürmeyeceksin. sen ne dersin? saygılar!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat