Akıl tutulması ve siyasi namertlik
- GİRİŞ13.05.2013 08:20
- GÜNCELLEME13.05.2013 08:20
Terör ne kadar insanlık suçu ise; terör eylemlerinden siyasi rant etmeye kalkışmak da o kadar ahlak dışıdır. Sağa sola savrulmuş masum insanların cesetleri üzerinden siyaset yapmaya kalkışmak, rakibini bu insanlık dramı üzerinden dövmeye kalkışmak da bir o kadar namertçe bir davranıştır.
Reyhanlı'daki kanlı saldırı sonrası muhalefet temsilcilerinin verdikleri demeçler, bazı TV proğramlarında, gazete köşelerinde şahit olduğumuz sözüm ona değerlendirmeler, terörden de daha vahim bir tehlike ile ; akıl tutulması ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Sanki o bombalar onlarca vatandaşımızın hayatına mal olmamış, sanki o bombalar Türkiye'nin yüreğine atılmamış, sanki o bombalar ülkemizi hedef almamış…
Saldırıya muhatap olan hükümet veya Ak Parti değil, doğrudan doğruya Türkiye'dir. Bir ülke saldırıya muhatap olmuşsa, orada siyasal tartışma ve rekabet biter. İktidarı ile, muhalefeti ile,sivil toplum örgütleri ile topyekun bir tavır sergilenir. Saldırganı mazur gösterme anlamına gelecek değerlendirmeler yapılmaz. En azından yaralar sarılıncaya kadar, ülke çıkarlarının gerektirdiği tepki ve verilecek cevap netleşinceye kadar sabır gösterilir.
Bizler tarihin tanıklarıyız. Tarih de bize tanıklık edecektir. Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor. Çevremiz fokur fokur kaynıyor. Orta doğu merkezli savaş rüzgarları esiyor. Suriye'deki katliamlar devam ederken İsrail,Hizbullah, İran,Rusya,ABD ve Çin yangına körükle gider gibi kargaşanın bir parçası ve tarafı oluyor. Kimin eli kimin cebinde, kimin silahları kime doğrulacak belli değil.
Boston Maratonuna yapılan ve Çeçen kardeşlere ihale edilen saldırı sonrası ABD ile Rusya arasında esmeye başlayan bahar havası ve sözde İslamcı teröre karşı işbirliği görüşmelerinin yansımalarının neler olabileceği şimdilik meçhul. Her an ABD veya Rusya taraf değiştirebilir veya en azından bugüne kadar ki tutumlarını gözden geçirmeye karar verebilirler.
Can çekişen Baas rejimi çılgınlık peşinde olabilir. Belki de birileri Türkiye'yi batağa sürükleme tezgahını kuruyor olabilir. Biz,ülkemizin çıkarları ve insani değerlerimiz için gerekirse elbette savaşı da göze alabilecek şerefli bir milletiz. Ama birilerinin tezgahı ile, itelemesi ile de savaşa sürüklenebilecek bir çadır devleti değiliz. Savaşın kan, göz yaşı, yıkım ve ölüm olduğunu biliriz.
İşte bu karmaşanın ve dengesizliklerin savurucu havası yaşanırken siyaset kadrolarının gündelik çekişmeler içinde oy avcılığına soyunmaları büyük bir talihsizliktir. Burada iktidarın elindeki bilgileri ve muhtemel gelişmeler ile ilgili senaryoları muhalefet partileri ile paylaşması gerekmektedir. Muhalefet partilerinin de bu kargaşadan rant sağlama çabasını bir tarafa bırakarak ülke çıkarlarının gerektirdiği uzlaşmacı, yapıcı bir tutum içine girmeleri zorunluluktur.
Muhalefet Partilerinin izlenmekte olan dış politikayı eleştirmeleri elbette ki doğaldır. Bu eleştiriyi yapıcı ve yol gösterici bir uslupla ortaya koyması, gerginliğe neden olabilecek ve toplumsal barışı bozabilecek tutum ve değerlendirmelerden uzak durmaları böylesi bir zamanda vatanseverlik görevidir.
Bombaların patlamasını, vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesini, ülkemize sığınan mültecilere yönelecek bir saldırı ve kargaşanın doğmasını kendi politik tercihlerinin bir teyidi gibi görüp bundan siyasi çıkar sağlama hayallerini kurmak yalnızca akıl tutulması değil, namertliktir.
ovehbihatipoglu@gmail.com
Yorumlar2