Adeviyye Meydanında Saf Tutan Ümmetin Mesajı
- GİRİŞ11.07.2013 09:14
- GÜNCELLEME11.07.2013 09:14
Küresel güç, rakip tanımadan dünyayı yeniden şekillendirme hevesine girdi. Ülkelere adeta işgal güçlerinin temsilcisi olan Valiler atamaya kalkıştı. Ancak Batı bu süreçte,tarihi bir yanılgıyla yüz yüze geldi. O yanılgı da, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla İslam'ın artık çöktüğü varsayımıydı. Zira emperyalizm 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren İslam'ın yeniden dünyanın gündemine özne olarak geldiğini fark etti.
Medeniyet değerlerimiz, tüm dünyada ezilenlerin ideolojisi, rehberi, kurtuluş umudu olma yolunda. Adeviyye meydanında saf tutan bir millet ,İslam'ın bu coğrafyada artık emperyalizmin askeri işgallerine karşı vatansever direnişin kod adı, kültür emperyalizmine karşı öz benliği koruma aracı ve insan olmanın, onurlu olmanın, zulme başkaldırının sembolü haline gelmiş olduğunu haykırıyor.
Ülkesi işgal edilmiş, çocukları katledilmiş, mukaddes değerlerine hakaret edilmiş bir coğrafyada İslam; artık bir kimlik, bir aidiyet, bir taraf olma, bir saf tutma, bir var olma kavgasının adıdır. Elbette böyle bir ortamda Müslümanlar da toplumsal muhalefetin öncüleri ve ülke iktidarlarının da alternatifsiz adayları konumundadır. Bu konum, aynı zamanda halkı Müslüman olan ülkelerdeki baskıcı diktatörlükleri sallıyor ve işbirlikçi yönetimlerin tasfiye sürecini hızlandırıyor.
Bu gerçek, küresel emperyalizmin askeri ve finans gücünü devreye sokarak, düşmanı, yani İslam'ı alternatif olmaktan çıkarma girişimlerini yoğunlaştırmasına neden olmaktadır. Aslında emperyalizme karşı direnme potansiyeline sahip toplumların bu direncini kırmak için onların dayanakları olan yerel, milli ve dini değerlerini tahrip etmek için izlenen yöntem oldukça sade ve nettir. Öncelikle bu değerlerin içi boşaltılmakta, kavramları yozlaştırılmakta, öğretileri sulandırılmakta ve ardından hükümsüzleştirilerek yaşam alanından uzaklaştırılmaktadır.
Sonra da toplumlara yeni kimlik ve aidiyetler takdim edilerek bunların evrensel değerler olarak benimsetilmesi projesi yürürlüğe konulmaktadır. Elbette bu Batı kültürünün tarihi asimilasyon politikasının yeni bir versiyonudur ve küresel emperyalizmin bütün dünyayı aynileştirme politikasının zorunlu sonucudur. Bütün b unları gerçekleştirmek için de işbirlikçileri ülke yönetimine getirmek için her türlü ahlaksızlığı mübah görmektedir.
Küresel sistem, askeri zorbalığa “silahlı barış” adını vererek ülkeleri işgalle yetinmemekte, halkı Müslüman olan ülkelerde darbe de dahil her türlü yöntemi kullanarak İslami kimliği ön planda olan siyasi aktörleri devre dışı bırakmaya çabalamakta, satın aldığı Bel'amları kullanarak inanç ve düşünceleri de darbeleyerek, hadımlaştırarak yok hükmüne indirgemeye çalışmaktadır.
Bunları gerçekleştirmek için de; İslami söylemlerin Müslüman elitler tarafından sekülerleştirilmesi, Müslüman siyasetçilerin ürkütülerek,sentezci, oportünist bir çözümlemeye zorlanması, İslam'ın Protestanlaştırılması ve “dinde reform” adı altında revizyonizmi düşünce dünyasında hâkim kılma projeleri ustaca uygulamaya konulmaktadır.
Bu manzara, bizlere insanlık tarihinin en önemli kavşaklarından birine geldiğimizi göstermektedir. Sadece ekonomik kaynaklarımızı ve ulusal bağımsızlığımızı değil, aynı zamanda değerlerimizi de kaybetmek tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ya küresel gücün bize biçtiği tulumu sırtımıza geçirip efendilerin emir kulu haline gelerek mazlum halkların sırtına inen kırbaç olacağız ya da onurlu bir direnişin merkezi, adresi ve sembolü olacağız.
Şu anda Mısır'da Adeviyye meydanında şanlı bir direniş sergileyen masum ve mazlum halk bu sorunun cevabını vermektedir dünya insanlığına. Kula kul olmayı reddeden bir imanın mensupları olarak her türlü sulta anlayışını ayaklarımızın altına alıyoruz.Baskı ile,şiddet ile, dipcik ve tanklarınızla bizi sindiremezsiniz diyorlar. Sizin atadığınız onursuz devet adamlarını tarihin çöplüğüne atacağız diyorlar.
mailto:ovehbihatipoglu@gmail.com
Yorumlar1