CHP ve BDP demokratikleşmeye neden karşı
- GİRİŞ20.09.2013 09:14
- GÜNCELLEME20.09.2013 09:14
Basına yansıyan bölük pörçük bilgileri esas alan bu tartışmalar, doğrusu Türkiye'nin alışıla gelmiş bir ayıbını da gözler önüne seriyor. Biz neyi neden tartıştığımızı bilmeden tartışma yapmaya gönüllü bir toplum haline gelmiş bulunuyoruz.
CHP şimdiden paketi : ‘‘Erdoğan'ın yakın siyasi hedeflerini gerçekleştirmek amacına hizmet edecek bir manevra ve PKK'yı teskin etmeye yönelik bir adım' olarak değerlendirip topa tutmaktadır. Doğrusu bu acul tavır ve değerlendirme ciddiyetten uzaktır ve ne olursa olsun muhalefet etme dürtüsünün bir ürünüdür. İçeriği henüz açıklanmamış bir pakete bu kadar cepheden taaruza geçmenin başkaca bir izahı olamaz. Statükonun kale muhafızlığına soyunmuş olan CHP'ye bu yakışır demek gerekiyor.
BDP'e de tıpkı CHP gibi muhalefet refleksi ile bombardımana geçmiş bulunuyor. Paketin çözüm sürecine bir katkısı olmayacağını peşinen ifade etmektedir. Oysa daha iki gün önce birileri, hükümetin ‘demokratikleşme paketini' Öcalan ile müzakere ettiğini iddia etmişti. BDP'nin açıklamaları bu haberlerin de asılsızlığını gözler önüne sermektedir.
İkide bir ‘çözüm sürecinin' kesintiye uğrayacağı şantajı ile kamuoyunun ve hükümetin karşısına çıkmayı alışkanlık haline getirenlerin de akıllarını başlarına devşirmeleri gerekmektedir. Çözüm sürecini, örgütün bölgede kökleşmesi ve yarı resmi kurumlar oluşturması için bir fırsat gibi gören, bölgede kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımamaya kararlı Jönkürtler, bu tavırlarını daha uzun bir süre sürdüremeyeceklerini de yakında göreceklerdir. Baskı ve zulum ile sindirdikleri halk ilk fırsatta kendilerine gereken cevabı verecektir. Kürtlerin haklarını korumak için silahlandıklarını söyleyenlerin o silahları Kürtlere doğrultmalarının, sonun başlangıcı olduğu unutulmamalıdır.
BDP'nin ve o doğrultuda çalışma yürüten resmi ve gayri resmi yapıların göz ardı ettiği gerçek şudur : Çözüm süreci sudan sebeplerle kesintiye uğrar ve yeniden silahlar konuşmaya başlarsa, karşılarında yalnızca devletin güvenlik güçlerini değil, terör ve şiddetten bıkmış, insanca yaşama arzusu içinde beliren umuda sarılmış masum,mağdur ve barışsever Kürtleri bulacaklardır.
Hükümete düşen görev;
Türkiye'nin ‘Demokratikleşeme Paketlerinden' çok; sivil,demokratik, özgürlükçü, katılımcı, etnik ifadelerden arındırılmış, devleti kutsamayan, insanı ve haklarını önceleyen bir Anayasa'ya şiddetle ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Ne var ki,bugünkü Meclis tablosundan böyle bir anayasanın çıkamayacağı görülmüştür. Çünkü yukarıda saydığımız nitelikler başta CHP olmak üzere Mecliste gurubu bulunan muhalefet partilerinin ‘amentusuna' ters düşmektedir.
Burada Hükümet'e düşen görev, engelleme girişimlerine bakmadan toplumun tamamını ilgilendiren ve üzerinde geniş konsensüs sağlanmış konuları öncelik ve önem sırasını gözeterek masaya yatırması ve çözme iradesi göstermesidir. Sanırım bugün de ‘Demokratikleşme Paketi' ile yapılmak istenen budur.
Ülkeyi ayıplı demokrasiden, vesayetçi zihniyetten, kurtarıcı bekleme hülyalarından, halkı adam etme histerisinden ve şeriat geliyor paranoyasından kurtaracak olan yapısal ve zihinsel değişim ve olgunluk ancak kararlı bir siyasal irade ile gerçekleştirilebilir.
Bu ülke yıllarca AB istiyor diye demokratik standartları yükseltme gayretine girişmiştir. Son zamanlarda da atılan birçok adım PKK ile ilişkilendirilerek itibarsızlaştırılmaya ve engellemeye çalışılmıştır. Ne AB hülyası, ne zora dayalı siyasetin ürünü olarak değil, milletimize layık olduğu bir sosyal, siyasal, ekonomik yaşam sunmak adına atılacak her adım mutlaka toplumsal karşılık bulur.
Ömer Vehbi Hatipoğlu - Haber 7
ovehbihatipoglu@gmail.com
Yorumlar2