Cemaat ve toplumsal algı
- GİRİŞ11.12.2013 08:58
- GÜNCELLEME11.12.2013 08:58
Ama kendisini ve hizmetlerini çok eskilerden bilir duyar, takip ederdim. Rahmetli babam İzmir Müftüsü iken Hocaefendi de İzmir'de vaaz veriyordu. Babamın yakın dostu Merhum Yaşar Tunagör Hoca'dan dolayı da aralarında bir hukuk vardı. Ve bu nedenle biz Onu hep hoca amca olarak gördük.
Çocuklarım Cemaate ait okullarda okudu. O okullarda aldıkları eğitimden ve başarılardan dolayı hocalarına hep duacı olmuşumdur. Allah kendilerinden ve bu kurumları bize kazandıranlardan razı olsun.
Cemaat ile organik bir bağım olmadı. Ama hem bürokratik hayatımda, hem de siyasi hayatta hep bu cemaat ile ilgili hizmetlerden dolayı soruşturmalar geçirdim, saldırı ve medyatik linç kampanyalarına muhatap olduk.
Sayın Vehbi Dinçerler'in MEB olduğu dönemde TTK Yayın Kültür dairesi ve Yayımlar Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Bu dönemde ‘Sızıntı Dergisi' imzam ile okullara tavsiye edildi. Bu tavsiye kararı MEB Tebliğler Dergisinde yayımlandı. Ardından da merhum M.Zahit Kutku Hz.lerinin eserleri okullara aynı şekilde imzam ile tavsiye edildi. Cumhuriyet Gazetesi :' Sızıntı okullara nasıl sızdı' başlığı ile bir haber yayımladı. Ardından İlhan Selçuk ve İlhami Soysal köşelerinde saldırıya geçtiler. Hakkımda soruşturma açıldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren olaya müdahale etti. Ardından Uğur Mumcu, Cumhuriyette tefrika etmeye başladığı ‘Rabıta' konulu yazı dizisinde İslamcı hareketi kendince değerlendirirken : ‘ Bu kadronun en önemli kilit taşlarından biri olan Ömer Vehbi Hatipoğlu ‘ ifadesi ile beni hedef tahtasına oturttu. Tam da bu sırada bakan Vehbi Dinçerler görevden alındı ve Metin Emiroğlu Milli Eğitim bakanı oldu. Emiroğlu benden Sızıntı ve Kutku Hz.lerinin kitaplarının tavsiye kararlarının kaldırılarak okullara sokulmasının engellenmesini talep etti. Bu istekleri ret ettiğim için de kapıştık.
Sızıntı Dergisi'nin tavsiyesi ile başlayan süreç nihayet Genel Müdürlükten ve memuriyetten istifam ile sonuçlandı. Bütün bunlar yaşanırken Cemaatten hiçbir Allahın kulu arayıp geçmiş olsun deme gereği bile duymadı. Görevden ayrılıp işsiz-güçsüz sokakta kaldığım zamanda bile sadece Erbakan Hoca aradı ve tek cümle ile :'Ömer Vehbi gazan mübarek olsun .' dedi.
Erbakan Hoca'nın Başbakanlığı döneminde Meclis Milli Eğitim Komisyonu Başkan Vekili idim. Komisyon Başkanı sayın Tayyar Altıkulaç idi. Erbakan Hoca bizi yanına çağırdı ve ‘Fatih Üniversitesinin Kuruluş Kanununun Komisyondan geçirilerek Genel Kurula getirilmesi talimatını verdi. Bu kanunun görüşüleceği gün Sayın Altıkulaç mazeret beyan ederek toplantıya katılmadı. Komisyon Başkanlığı görevi bana kalmıştı. Çok sert tartışmaların geçtiği toplantıda oylamaya geçtim ve kanun teklifini Genel Kurula indirme kararı almış olduk. Tabi ardından kıyametler koptu. Benim işi oldu bittiye getirerek muhalefet vekillerinin tam kadro hazır bulunmadığı bir zamanı kollayarak oylama yaptığım iddia edildi. Saldırı ve tehditler sürgit devam ederken yasa görüşüldü ve Fatih Üniversitesinin kuruluş Kanunu onaylanmış oldu. Bu süreçte Erbakan Hoca'nın hizmet ile ilgili çırpınışlarını hatırladıkça, 28 Şubat sürecinde O'na karşı takınılan tavrın ne büyük vefasızlık olduğunu hep düşünmüşümdür.
******
Bütün bu açıklamaları neden yaptığıma gelince ; ben ve benim gibi yüzlerce Müslüman bürokrat ve siyasetçinin bu Cemaat'in hizmetlerini sürdürebilmesi , güçlenmesi için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini, bundan dolayı saldırı ve iftiralara maruz kaldıklarını, yani dost olduklarını hatırlatmak istedim. Zor zamanlarda yalnızca imanımızın gereği olarak bizler destek verdik. Bir iman ve Kur'an hizmeti olarak bu desteği vermeyi dinimizin gereği olarak gördük. Bu destek nedeni ile de hiçbir karşılık talep etmedik. Destek verdik diye şov da yapmadık. Allah için yapılan hizmetin, uğranılan haksızlık ve zulümün günahlarımıza kefaret olmasını Allah'tan niyaz ettik.
İşte şimdi de bir dost olarak ve benim gibi düşünen binlerce dost adına diyoruz ki, bugün sergilenen tavır ve ortaya çıkan algı hiç de güzel değildir. Hizmete yarar değil zarar vermektedir.
Cemaat ile ilgili yetki ve sorumluluk içinde olan kardeşlerimizin bir süreliğine içinde bulundukları çevreden çıkarak toplumun diğer kesimlerinin ne düşündüklerini dinlemelerinin önemini hatırlatmak istiyorum.
Bu cemaat ile ilgili oluşan haklı veya haksız algı nedir? Cemaat denilince akla ne gelmektedir?
Cemaatın adının bir İslami hareketle bağdaştırılması mümkün olmayan karmaşık ilişkiler ağı ile birlikte anılması yeterince ızdırap verici değil midir? Bu kötü algının oluşmasına vesile olanlar kimlerdir? Bunda hiç mi cemaat temsilcilerinin hata veya günahı yoktur.
Bir cemaatın yalnızlaştırılması sonucunu doğuran strateji hangi aklın veya telkinin ürünüdür ? Bu iş daha bir sükunet ve sühulet ile değerlendirilemez miydi ? Cemaat içinde derin bir yapının oluştuğu ve azınlıkta olan bu grubun inisiyatif kullanarak vesayetçi bir tavır içine girdiği doğru mudur?
28 Şubat sürecinde, gerekirse okulları gönüllü olarak devlete devretmek teklifinde bulunan bir yapının dershaneler ile ilgili düzenleme konusunu, adeta topyekun savaş gerekçesi olarak ilan etmesi de neyin nesidir?
Cemaatin hizmet işini ikinci plana iterek adeta siyaset mühendisliğine soyunduğu ve yeni bir siyasal yapının adımlarını atmaya hazırlandığı iddia ve algısı yeterince acı değil midir?
Ecevit'e şefaatçı olmayı isteyebilecek kadar kadirşinas olan muhterem, Erbakan ve Erdoğan'a bu hüsnü zannı esirgerse herkesin hüsnü zan konusundaki doğruları alt üst olmaz mı?
Başörtüsü,Mavi Marmara,İsrail Politikası, Dinler arası diyalog ile ilgili söylentiler ve benzeri toplumsal vicdanı tarumar eden yaklaşım ve değerlendirmeleri sadece not etmekle yetiniyorum.
Cemaat ile ilgili yetki ve sorumluluğa sahip kardeşlerimiz bu soruların şu anda dalga dalga yayılan cemaat karşıtı binlerce soru ve iddiadan bir kaçının en masum ve en naif şekilde ifadesi olduklarını bilirler.
O halde yapılması gereken en önemli iş, algı sorununu masaya yatırmak ve nerede yanlış yapıldı sorusuna dürüstçe cevap aramaktır.
Yorumlar14
-
Üsame-i kurdi
12 yıl önce
Şikayet Et
kaan bey. Gidin tarikatları gezin cemaatleri gezin kuran dersi verilmiyor. Adamlar sarığa verdiği değeri kurana vermiyorlar.sizler okulunuza verdiğiniz değeri onda birini kurana vermiyorsunuz Vallahi sahabenin ne sarığı vardı nede cübbesi halid ibni velidin sadece bir tek siyah bir külahı vardı. Bizler tarikatın hakkaniyetini kabul ederiz sahtekarlarında bu kuranla ilişkilerini olmadığını ispat ederiz. Ne zamanki bu kuranı ve hadisi millete açık bir şekilde ders verirlerse doğrudur. Çünkü bu din açıktır herkesin dinidir. Sadece bir taifenin dini olamaz. Sadece kendisi öğrenir halkı kandırmak papa usuludur.
Beğen
Cevapla
Toplam 4 beğeni
-
Üsame-i kurdi
12 yıl önce
Şikayet Et
kaan bey,. Bir kere kur’anın davasını kendilerinize dava etmemişmisiniz. . Hiçbir cemaat ve tarikat kuran okumaz hadis okumaz bu hizmetin adı nedir? Hz musa geldi tevratı okudu hz isa geldi incili okudu.Şimdi bir din var fakat o din dini islamda yoktur. bizim bildiğimiz kuran hadis değil. Şu an kuransız hadis siz bir din nasıl olacak. o zaman tek bir seçenek kalıyor şahısların kabul edeceği bir dini kabul edecek. kuranın hadisin bulunmadığı bir yerde İslamiyet yok demektir. Ne zaman ki kuranı açıp söylediyse hadisi söylediyse o dindir. kuranı bırakmışlar şahıslara bağlanmışlar. Yahu kardeşim ağabeyler şeyhler sizi kurtarmazlar.Faktaki o şahış eyer bu kurana dayandıysa o zaman bu kuran seni kurtarır o şahıs değil.Çünkü o şahıs değil kurana dayanmış Allah ta o kuran hürmetine kabul eder.Faktaki o şahıs kuranı söylesin. Ama kimse kuranı söylemiyor
Beğen
Cevapla
Toplam 3 beğeni
-
kaan can
12 yıl önce
Şikayet Et
usamei kurdii ne konuda yorum yağpıyorsun anlmak zor. efendimiz merkezinde kuranı koymus olmasına ragmen netice itibariyle kuran ahlakıyla ahlaklanmıs ve tum insnalıga rehber ve ornek olmustur peyganberi ornek almadan nasıl yaptıgın is kurana uyuyormu uymuyormu bilecekisn. alimlerde pyeganberin varisleridir. sen ne kurana ne sunete neıcmayı ummete yani islamın ana kaynaklarına o kadar vakif olabilirsin.oyle olunca yapıp etiklerinde mikyas suan icin sana rehber olan her donemin parlayan yıldızları olan muctehid muceddid ve allah dostları olcaktır dun insanlar onları ornek aldı bak hanefisin veya safisin veya hanbelisn niye cunkuonların sofrasındakilerin sana uydugunu dusunuyorsun onlara tabi olmak kisiye odaklanmakmıdır. gelelim bugune kendi meslegine mesrebine uygun bir yolda allah cin gayret ederken o konuda birlerini rehber edinmek kisi merkezlemekmidir rehberi olmaynaın rehberi seytandan baskası degildir. cunku nefsinden konusur......kendi zanlarının kurbanı olma
Beğen
Cevapla
Toplam 1 beğeni
-
Üsame-i kurdi
12 yıl önce
Şikayet Et
ömer erkul beyefendi. bizim inancımız kişi merkezli değil ilke merkezli bir dindir. yok efendim füruat kelimesini söylemekle belaları,sıkıntıları def etmişmiş
Beğen
Cevapla
Toplam 6 beğeni
-
Üsame-i kurdi
12 yıl önce
Şikayet Et
kaan can kardeşim. Bana Hz Muhammed'in (asm) bir defa sadece bir defa kafirlerle uyum içinde bir arada yaşadığına dair bir tek örnek verebilirmisin.veremezsin.
Beğen
Cevapla
Toplam 6 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle