Maydanoz tarlası
- GİRİŞ28.04.2014 08:21
- GÜNCELLEME28.04.2014 08:21
İnsani değerler hoyratça ayaklar altına alınıyor. Sevgi, saygı, kardeşlik hukuku yerlerde sürünüyor. Vefa, samimiyet, dostluk, hoşgörü, güven; alıcısı olmayan birer meta haline dönüştü. Sadece düşünce kodlarımız değil, insani erdemler de kirletildi. Düne kadar kader birliği yapmış görünen ve aralarından su sızmayan insanların arenalara sürülen gladyatörler gibi biri birlerine ölümcül darbeler indirmek için saldırıya geçtiklerini görüyoruz. Biri birine yaslanarak başarı merdivenlerini tırmananlar, üst basamağa geldiklerinde kim daha önce çelme takıp arkadaşını aşağıya yuvarlarsa daha başarılı bürokrat veya siyasetçi madalyasına hak kazanmış oluyor.
Ahlaksızlık öyle bir boyuta gelmiş ki; dost zannettiklerimiz en ufak bir çıkar kaybı söz konusu olduğunda eski defterleri karıştırmakta, kendi namuslarına emanet edilmiş en mahrem bilgileri hiç düşünmeden piyasaya sürmekte, bütün değerleri ayaklar altına almaktadırlar.
Çok bilinen bir hikaye vardır. Dostluk konusunda örnek verilen. Hikaye kısaca şöyledir :
Babanın biri evladının arkadaşlık yaptığı kişilerin gerçek dost olmadığını sürekli oğluna söyler ama oğlu onu dinlemez ve karşı çıkar, hayır baba onlar benim en iyi dostlarım der. Baba peki o zaman onların gerçek dostun olup olmadığını test edelim der. Git bizim koyunlardan birini kes ve parçala ve sonra parçalarını bi çuvala koy ve gel der.Oğlu gider babasının dediğini yapar ve getirir. Sonra babası derki şimdi bu çuvali al ve o dostlarına götür;' ben birisini öldürdüm ve bu çuvala koydum diyerek yardım iste. Böylece gerçek dost olup olmadıklarını anlarsın .‘
Oğlu kanlı çuvalı sırtlayıp dostlarından birisinin kapısını çalar ve ben birisini öldürdüm, bu çuvala koydum saklamak için bana yardım et der. Ama dostu: git benden uzak dur başımı belaya sokma diyerek kovar. Sonra ikinci bir dostuna gider ama aynı yanıtı alır. Diğerleri de aynı tepkiyi verince babasına gelir ve ‘haklıymışsın baba onlar gerçek dostum değilmiş hiçbiri yardım etmek istemedi' der.
Babası sana söylemiştim der ve sonra derki şimdi felanca yere git felanca kişiyi bul ve benim selamımı söyle sonra aynı şeyi ondan iste.Oğlu gider adamı bulur babasının selamını söyler ve' amca ben birini öldürdüm ve bu çuvalın içine koydum bana yardımcı olurmusunuz' der. Adam gel bakalım diyerek kendi evinin arka bahçesine götürür ve orda bir çukur kazarak çuvalı çukara gömer, sonra bahçenin o bölgesine maydanoz eker.
Oğul mahcup şekilde babasına gelir ve baba dostunun yaptıklarını anlatır. Aradan aylar geçer. Hiçbir ses, dedikodu yoktur. Baba oğlunu çağırır ve der ki; şimdi yine git ve aynı adamı bul herkesin içinde olmadık hakareti yap ve birde tokat at. Oğlan babasının dediğini yapar ve köy kahvesinde baba dostuna sert bir yumruk atar. Yumruğun etkisi ile yere yuvarlanan baba dostu toparlanır, ayağa kalkar ve çocuğa der ki; evladım babana selam söyle, ben bir yumruk için maydanoz tarlasını bozacak insan değilim.
Etrafımıza baktığımızda her gün birçok maydanoz bahçesinin bozulduğuna şahit oluyoruz. Bozulan bahçelerden de çok iğrenç kokular yükselmektedir. Vefa ve dostluğun katli leşten daha kötü bir koku bırakır ardında. Ama pislik içinde yaşayanlar bu kokudan rahatsız olmaz.
Dost zannettiği insanlardan bir değil birçok kez yumruk yemesine rağmen hala maydanoz bahçesini bozmayan erdemli insanların tavrı da ne yazık ki bir zaaf gibi algılanmaktadır. Aslına bakarsanız susmak, sonsuzca konuşmak anlamına gelir. Suskunluk, kimi zaman Allah'a yükselen sessiz bir çığlık, kimi zaman da muhatabını yüreğinden vuran zehirli bir hançerdir.
Susmak erdemdir ama bir yere kadar...
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol