Adeta yalvardık ama dinletemedik

  • GİRİŞ04.08.2015 07:40
  • GÜNCELLEME06.08.2015 09:42

Başbakandan bakanlara ve Ak Parti kurmaylarına kadar hükümetin her kademesinden ardı ardına açıklamalar yapılıyor. ‘Asrın projesi’ dediğimiz, ‘..zorunludur kaçınılmazdır mutlaka neticeye ulaştırılmalıdır’ sözleriyle her fırsatta desteklediğimiz Çözüm Sürecine dair baştan beri ortaya koyduğumuz dostane ve yapıcı eleştirilerimizin ne kadar haklı olduğu lakin ne kadar gözden kaçırıldığı bugün acı hadiselerle ortaya çıkmaktadır.

‘Ak Parti Kürtlere çok büyük hizmetler yaptı fakat anlatamıyor’ dedik..

‘Bu sürece aklı başında herkesin destek vermesi gerekir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün riskleri alarak önderlik ettiği barış yolunda ciddi mesafe alınmıştır. Geri dönülmesin’ dedik.. 

Engellere, kötü niyetli teşebbüslere karşı bu ümitler heba edilmesin’ dedik.

‘Süreç sadece PKK/HDP taraftarlarının değil, bu topraklarda yaşayan ve huzura ihtiyacı olan bütün Kürtlerindir’ dedik..

‘PKK karşıtı Kürtleri unutmayın, meydanı PKK’ya bırakmayın’ dedik..

Dinletemedik..

 

Seçim sonrası Ak Partililerden gelenTek Muhatap Kürt Halkıdır’, ‘HDP ve PKK Cinnet Halinde’, ‘Bu PKK Ahlaksız’, ‘ Çözüm Sürecinin Filmini Çekerler’, ‘PKK’ya Artık Taviz Yok’, ‘Süreci Sinsice Kullandılar’ tarzındaki ifadeler “Gerçeklerin er geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” sözünü hatırlatmaktadır. Son birkaç yıldır bıkmadan usanmadan defaatle tekrarladığımız ‘gerçekleri’, bugün iktidarın ve sürecin ‘sözde’ muhataplarının geldiği noktadan yeniden okumanızı ve hafızalarınızı tazelemenizi rica ediyorum..

 ‘PKK ve uzantısı  olan çevreler elbette bu süreci  lehlerine çevirecek etkinliklerde bulunacaklar, sempatizanlarına bunu bir başarı gibi lanse etmeye çalışacaklardır. PKK'nın varlığından nemalanan iç ve dış güç odakları, çıkar çevreleri süreci provake edecek eylemler ortaya koyacaklardır. (25.4. 2013  Haber7) (5.3.2013 Ülke TV)

 ‘Hükümete yönelik çok net bir ifadem var: Sakın muhatap aramayın Çözüm Sürecinde  muhatap doğrudan doğruya halktır. HDP’li milletvekilleri Kürtleri  temsil ediyor da AK Partili bölge milletvekilleri  temsil etmiyor mu? Çözüm Süreci’nde bugünki tabloya bakıldığında iktidarın PKK’yı ya da Abdullah Öcalan’ı ‘tek muhatap’ kabul eden yaklaşımına katılmıyorum. Hükümet, devlet bu ülkedeki Kürt vatandaşların sorunlarına dair, temel hak ve özgürlüklerin sağlanması amacıyla çözüm üretiyorsa kimseyi muhatap almaz. Bu konu zaten muhatap gerektirmez. Fakat iş terörü bitirmekse elbette terörün arkasındaki isimlerle gereken görüşmeler yapılır. Bu PKK olur, Öcalan olur vs. İkisi farklı konulardır ve devlet, kamuoyunda gün geçtikçe güçlenen Kürt sorununun çözümü adına PKK ile muhatap olunduğu algısını mutlaka kırmalıdır. Süreç bu algıya mahkum edilmemelidir. (16.10. 2012 Ülke TV) (16.10.2014 Haber7)

 ‘Kürt halkının büyük çoğunluğunu temsil kabiliyeti olan STK’lar ve manevi dinamikler harekete geçirilmelidir. HDP heyetleri öne çıkarılıp siyaseten güçlendirilirken dindar Kürtlerin temsilcilerinin itibarsızlaştırılması yanlıştır.Bu tavır bahsettiğimiz siyasi aktörlerin prestij kazanmasına, olmazsa olmaz bir konuma getirilmesine yol açmıştır. (26.10. 2014 Ülke TV) (19.11.2014 Kanal 5)

Kürt sorunu ve çözüm denildikçe günlerce siyaseti meşgul eden HDP’li heyet görüntüleri karşımıza getirilmiş ve bu aktörler olmazsa çözüm olmaz algısı kamuoyunda yer etmiştir. Neticede halkın ‘bunlar olmadan çözüm olmayacaksa HDP elbette meclise girmelidir’ noktasına gelmesi gayet doğaldır. Oysa süreçte tek ve mutlak muhatap Kürt halkının kendisi olmalıdır. ( 22.04.2015 Kanal 5)

PKK ve türevleri yanlış hesap yapmışlardır. Çözüm sürecine bir zarar gelmesin diye kılı kırk yaran devletin meşru güvenlik güçlerinin sessizliği ve müdahalede ikircikli tavırlarının verdiği rahatlıkla eylem gerçekleştirmişler ve öfkelerini Kürt kökenli mütedeyyin insanlara  yöneltmişlerdir. Elbette bu olayın bir de siyasi iktidar açısından ciddi bir kritiğe tabi tutulması, bundan dersler çıkarılması gerekmektedir. Hükümet edenler de hepimiz gibi başlarını iki elleri arasına alıp ‘nerede hata ettik’ , ‘eksiğimiz, ihmalimiz var mı, varsa nelerdir ?’ diye düşünmek zorundadırlar.  devletin Güneydoğu’da 6-7 Ekim’de yaşananlar karşısında alan hakimiyetine sahip çıkamadığını gördük.  Bunun idari ve politik sebepleri tartışılmalıdır. Elbette ki yüzyılın en büyük projesi olan ‘Çözüm süreci’ inat ve ısrarla sürdürülmelidir ama, bu sürecin PKK’nın ve türevlerinin prestij kazanmasına, Kürtlerin yegane temsilcisi gibi görünme avantajı  elde etmelerine, şımarıp ortalığı cehenneme çevirmelerine, alan kazanıp devlet gibi davranmalarına zemin hazırlamamalıdır. (16.10.2014 Haber7) (19.11.2014 Kanal 5) (12.6.2015 A Haber)

Nerede HDP dışındaki siyasi parti temsilcileri? Bölge cayır cayır yanarken seslerini yükseltemeyenler bu halkın hak ve hukukunu koruma iddiasında bulunamazlar. Ve de kusura bakmasınlar kimse de onları kale almaz. (16.10.2014 Haber7)

‘Süreçteki ağırlık merkezlerinden birisi olan Kandil, Apo’yu mu yoksa Beyaz Sarayı mı dinleyecek? Kandil mevcut silahlı gücü ortadan kaldırmak konusunda isteksiz. Oysa Öcalan silahlardan arınma ve sürecin kesintiye uğramadan sürdürülmesini istiyor. Bu sebepten Kandil Öcalan’ı açıkça dışlayamasa da bir şekilde ABD ile ittifak kurup Çözüm Sürecini bitirmeye hevesli.’ (19.11.2014 Kanal 5)

Muhatap seçerken hata yaptık.. Pkk’nın tasfiyesini ‘sorunun çözümü’ zannetme basitliğine kaçtık.. Pkk yanlılarının arzu ettiği ayrışma sürecine farkına varmadan katkı sağlandı.. Bu ayrışmaya engel olmak için, bölgede 40-50 tane bile üyesi olmayan sivil toplum kuruluşları muhatap kabul edilirken Türkiye’de muhafazakar dindar ve mütedeyyin Kürtlerin sayısının Pkk düşüncesini savunan Kürtlerin sayısının en az on katı olduğuuzak tutulmamalıdır. Bu tür karanlık güçlerin eylemlerine asla göz yumulmamalıdır. Ana dilde eğitim gibi haklı talepler okulu basmak, yakmak gibi eylemlerle kirletilmemelidir. (22.9.2014 Milat) (26.10. 2014 Ülke TV)

 ‘Süreçteki ağırlık merkezlerinden birisi olan Kandil, Apo’yu mu yoksa Beyaz Sarayı mı dinleyecek? Kandil mevcut silahlı gücü ortadan kaldırmak konusunda isteksiz. Oysa Öcalan silahlardan arınma ve sürecin kesintiye uğramadan sürdürülmesini istiyor. Bu sebepten Kandil Öcalan’ı açıkça dışlayamasa da bir şekilde ABD ile ittifak kurup Çözüm Sürecini bitirmeye hevesli.’ (19.11.2014 Kanal 5)

‘Sürecin önemli bir ayağı eksik bırakılmakta, Kürtlerin en belirli özelliği olan dindarlığı ıskalanmaktadır. Bölgede dindar kesim arasında süreç sadece ateist ve Marksist Kürtlerle götürülmektedir algısı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu algı ise dindar Kürtlerin sürecin dışında bırakılmasına yol açıyor. Oysa barışın daha kalıcı ve sağlam temellere oturabilmesi için bölgedeki tanınmış din adamları (şeyh, seyda, âlim v.s.) sürecin birer aktörü haline getirilmelidir.”(11.9.2014 Akşam, Atıf Hüseyin’le söyleşi)

PKK ve türevleri Kürt etnisitesini önceleyen kitlelerin temsilcisi olabilir ama dinî değerlerini önceleyen, muhafazakâr Kürtlerin temsilcisi olamaz. Yüz, ikiyüz üyesi olan STK’ları muhatap alırken, milyonlarca seveni olan manevi zatları ve onların oluşumlarını es geçmek doğru değildir. Tam da ‘Jönkürt zihniyeti’ndekilerin istediği yoldur. Muhatap alınmayanlar, kendilerini itilmiş kakılmış, itibarsızlaştırılmış olarak algıladıkları an, bölgede asıl alan sadece PKK’ya kalır. İşte, bana göre en korkunç sonuç da bu olur. (9.11.2014 Yeni Akit, Serdar Arseven’le söyleşi) (16.10.2012 Ülke TV)

Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil olmak üzere, herkes tarafından telaffuz edilen başkanlık sistemi, anayasa değişikliği, çözüm süreci ve ‘400 milletvekili’ beklentileri 7 Nisan’dan sonra yerini Ak Parti’nin tek başına iktidar olması iddiasına bırakmış, hatta tek başına iktidar mı yoksa koalisyonlar mı tartışmaları başlatılmıştır. Bu gerçek bir tartışma mı yoksa geçici bir siyasi algı mıdır bunu anketler ve elbette seçim sonuçları daha net ortaya koyacaktır. Ak Parti aday tespitinde takip ettiği yol itibariyle bahsettiğimiz algıya sebep olmuştur. Temayüller ve teşkilat görüşlerinden ziyade başka etmenlerin listelerin oluşumunda ağır bastığı görülmüştür. Neticede istifalara kadar giden liste kırgınlıkları siyasal bir travma oluşturmuştur. Aday listeleri partilerin vitrinidir. Ak Parti’li bakan Sayın Beşir Atalay listelerle ilgili olarak bu süreçte önemli bir söz sarfetmiştir. ‘Biz listelere vitrin adamı seçmedik’ diyen Atalay’ın bu ifadesinde, arka planı dolu olan bir siyasi özgüven yatıp yatmadığını seçim sonuçları gösterecektir. Eğer hakikaten öyleyse bu alkışlanacak bir tavırdır. Fakat farklı bir tablo ortaya çıkarsa Ak Parti liste sürecindeki tercihlerini sorgulamak durumunda kalabilir. (22.4.2015 Kanal 5)

HDP’de sosyalist bir bloğun ağırlığı  ve seküler Kürt milliyetçiliği altyapısı sözkonusuyken bile vitrininde il müftüsüne, başörtülü hanımefendilere, baraj geçilirse seçilmesi garanti sıralarda ve kritik bölgelerde İslamcı entellektüellere yer verilmiş olması parti adına dindar Kürtlere hitap edebilmek için çok doğru bir stratejidir. Açıkçası Ak Parti’nin yapması gerekeni HDP yapmıştır. Ak Parti çözüm sürecine destek veren ve toplumda karşılığı olan çok sayıda İslamcı entellektüeli, Yılmaz Ensaroğlu’nu istisna tutarak söylüyorum, liste dışında bırakırken, seküler Kürt milliyetçiliğini savunan pek çok ismi listelerine dahil ederek ön sıralardan meclise taşımayı seçmiştir. Yanlıştır ya da doğrudur! Elbette bu Ak Parti için siyasi bir tercihtir, bilinçli bir politikadır. Ancak bu tercihin dindar Kürtler üzerinde oylara yansıyacak boyutta ciddi kırılmalara sebep olduğu da bir gerçektir. (22.4.2015 Kanal 5)

‘Etnik Kürt milliyetçiliği ideolojisine gönül verip de HDP’ye oy verecekler Kürtlerin ancak dörtte biridir. Kürt seçmenin %20 olduğu düşünülürse, HDP’liler  %5”tir. Geri kalan %15’i diğer tarafta kalıyor. Siz %15’in büyük bir kısmını da HDP’ye  davet ettiniz. Fırsat verdiniz. Bu yüzden HDP’nin %12-13’lere ulaşacağını düşünüyorum. (3.6.2015 medyapusula röportaj)

Görülüyor ki aradan geçen 4-5 yılda ısrarla sürdürülen politikalara karşı doğru bildiğimizi dilimiz döndüğünce söylemişiz. Buna rağmen 7 Haziran süreç için adeta bir eşik olmuş, izlenen seçim stratejisi ve ilan edilen aday listeleri sürece yönelik yıllardır dile getirdiğimiz yanlışların somut ispatı olarak karşımıza çıkmıştır. Doğruların dikkate alınmayışı seçim sonuçlarını ve ardından geldiğimiz kırılma noktasını kaçınılmaz kılmış, kimse üzerine alınmasa da kaos adeta ‘geliyorum’ demiştir.

Hasılı, “Dindar Kürtler kendilerini dışlanmış hissetmesin” diye  “Teröre karşı çıkan” değil de, “Terörü bir yöntem olarak kullanan” avantaj sağlamasın diye, PKK ve türevleri Kürtlerin “tek temsilcisi” haline getirilmesin diye onlarca TV programında söyledik, aylarca köşe yazılarında, röportajlarda hatırlattık.. ve fakat bugün süreci bitirecek adımların atıldığını, barışa çıkan yolların bir bir tıkandığını acı içinde izliyoruz. Her gün ayrı bir şehirden çatışma ve şehit haberi, birkaç yıldır rahatlayan bölgede yeniden gerginlik ve belirsizlik ortamı.. Manşetlerde ise ardı ardına iddialar, ithamlar, sert çıkışlar.. Sürecin başından beri “dindar Kürtleri unutmayın” diye çırpınırken neredeydiniz..? Güneydoğu’da PKK ve türevleri adeta devletleşip otorite haline gelirken, topladığı haraçlarla, gayrı meşru mahkemeleriyle sade vatandaşı sindirirken neredeydiniz? Kürtler iktidara yavaş yavaş güven kaybederken, Anketlerde Kürt oyları erirken, Ak partinin seçim stratejisi belirlenirken, Aday listeleri hazırlarken, ülkenin bir bölgesinde sandık başında silah zoruyla oylar çalınırken neredeydiniz..?  Zararın neresinden dönersen kardır.! Dileriz korktuklarımız başımıza gelmez. Dileriz çözüm süreci ile yeşeren ümitler büsbütün küstürülmez. Dileriz bari bundan sonra sözümüze kulak verilir de tarih tekerrür etmez..                               

Yorumlar1

  • Feraset 8 yıl önce Şikayet Et
    Senin de anlamadigin bir şey var vehbi bey. Her şeyin bir zamanı vardır. Bostancı bostanini sulayacagi zamanı bilir.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat