Aday olamadınız diye kıyamet kopmaz!

  • GİRİŞ20.09.2015 09:21
  • GÜNCELLEME21.09.2015 14:45

Her seçim döneminde aday belirleme konusu sancılı bir süreç olarak yaşanır. İnsan doğası gereği olarak ; aday adayı olan herkes listelerin ön sıralarında yer almayı ister ve çoğu kez bunu bir hak olarak görür. Bu arzusu gerçekleşmediği zaman da haksızlığa uğradığını, harcandığını düşünür. Bu konuda haklı da olabilir. Hiçbir çabası, siyasi karşılığı ve ağırlığı bulunmayanlar da zaman zaman hak etmedikleri yerlere gelebilir ve önünüzü kesebilir. Bugün devletin zirvesinde olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere birçok siyasetçi bunu sıkça yaşamışlardır. Bütün bunlar mümkün ama işte tam da bu aşamada karakter ve amaç devreye girer.

Aday listeleri açıklandıktan sonra bir aday adayının takındığı tavır ve attığı adımlar, onun siyaseti ne amaçla yaptığını ve iç dünyasını anlamamıza yardım eder. Eğer siyaseti salt kazanmak ve netice alma sanatı gibi görürseniz elbette seçilememek çok büyük bir hüsrandır. Ama siyaseti yüce bir gaye uğruna yapıyor ve ideallerinizin, dünya görüşünüzün iktidar olmasını arzu ediyorsanız neticenin değil, çabanın değerli olduğunu bilirsiniz.

Siyaset; ülke ve dünya sorunları ile ilgili söylenecek sözü, iddiası ve çözüm önerileri olan insanların yapacağı iştir. Bütün bunları yapmak için Milletvekili olmak gibi bir zorunluluk da yoktur. Sözünüz doğru ise, ayağınız yere sağlam basıyorsa ve de yürekli iseniz hiç kimse siyaset yapmanıza engel olamaz. Allah'ın günleri kum taneleri kadar çoktur. Bugünün yarını da vardır. Dava ve iddia sahipleri pes etmez, yılgınlık göstermez ve ümitsizliğe düşmez. Her sabah yeniden 'Bismillah' diyebilen hep kazançlı çıkar.

Otuz yılı aşkın siyasi hayatımda birçok çapsız, amaçsız insanın siyasette başarılı olduğuna, birilerinin yardım ve lütfü sayesinde hiç de hak etmedikleri yerlere geldiğine tanıklık ettim. Ama bu tür insanların siyasi hayatı ve etkinlikleri mevsimliktir, ne isimleri ne de izleri kalıcı olur. Köksüz mevsimlik bitki, asırlık çınar ile mukayese edilir mi?

Siyaset arenasında aslanları kedilere boğdurmak eğilimi çoğu kez parti baronlarının başvurduğu bir yöntemdir. Çünkü gücünüz aynı zamanda zaafınızdır. Güçlü insanlar doğal olarak güçlü muhalefet ve dirençler ile karşılaşırlar. İftira, karalama, belden aşağı vurmalar eskilerin tabiri ile vaka-i adiyyedendir, normaldir.  Dönemin en can alıcı, yaralayıcı, dışlayıcı, ürkütücü yaftası ne ise onunla yaftalanmanız işten bile değildir. Komünist, faşist, dinci, bölücü, vurguncu, ajan, hovarda, paralelci, asi,provakator, ihale takipçisi, reisçi, hocacı, Baykalcı v.s… Hangi sıfat iş görürse o sıfatla yaftalanır ve itibarsızlaştırılmaya çalışılırsınız. Eğer partiniz devlet partisi ise muhalifleriniz bu konuda istihbarat örgütünden de bu sıfatı doğrulayacak bir bilgi notu (!) almakta zorlanmazlar.

Özetle politikaya soyunmuşsanız bütün bunların olabileceğini bilerek yola çıkmalısınız. Bunlar oldu diye de sızlanmanın, dizlerini dövmenin, ağlayıp sızlanmanın, hayatı kendine zehir etmenin, dün övdüğün partinin düşmanı kesilmenin hiçbir anlamı yoktur. Bütün bunlar sizi değersizleştirir, küçültür ve itibarsızlaştırır.

Elbette bütün bu gerçekler dünyevileşmiş siyasi kurumların hastalıklı yapısının ürünüdür. Haşa Allah yokmuşçasına  yaşayan, davranan, nefsinin arzularını putlaştıran ve gün bugündür diyebilenler için her yol mubahtır.

Ama siyaseti bir dava ve iddia uğruna yapan parti ve şahıslar için kulis, iftira, fitne ve çıkar öldürücüdür, kötü huylu bir kanser hücresi gibi metastaz yapar ve bünyeyi yok eder. Siyaseti bir inşa ve ihya hizmeti olarak gören, bir medeniyetin yeniden inşası çabasına katkı sunmak isteyenler için dünyevi unvanlar geçicidir. Daha etkin bir katkı sunabilmek için bu unvana sahip olmak ister ama nasip olmamışsa da bunda hayır vardır deyip yapması gerekeni yapmaya devam eder. Unutmayın ki; siz aday olamadınız diye kıyamet kopmaz ve bir haksızlığa uğramışsanız bunu yapanlar da  benzer bir akibete uğrar. Allah, adildir…

Partiler ve liderler geçici ama uğrunda mücadele verdiğiniz ve vereceğiniz ideal kalıcıdır. Bu ideal uğruna çaba gösteren kimse yoksa veya size fırsat verilmiyorsa ben varım diyebilmek, bunun öncüsü olmak da pek ala mümkündür.

Yarınların sahibi Allah’tır. O dilediğini aziz, dilediğini zelil eder. Gayretullah’a  dokunan iş ve eylem içinde bulunan iflah olmaz. Yalnızca O’na kulluk eder ve yalnızca O’ndan yardım dileriz. O’nun rızasını talep eder ve O’ndan gelene razı oluruz.

Bizim geleneğimizde küskünlük, dargınlık, düşmanlık yoktur. Taziye bile en fazla üç gün devam eder. Silkinip ayağa kalkmak ve inandığımız değerler uğruna çaba göstermek size, bize hepimize düşen bir görevdir.

Yorumlar1

  • İsmail KÜÇÜKALİ 8 yıl önce Şikayet Et
    Sayın hocam, Çok güzel bir yazı kaleme almışsınız 2 kez okudum. Allah razı olsun
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat