CHP ile ordu arasındaki gerilim...
- GİRİŞ10.08.2008 10:18
- GÜNCELLEME10.08.2008 10:18
Ergenekon iddianamesi ve ek belgelerin kamuoyuna açılmasından sonra soruşturmaya güvensizlik duyan çevrelerde, ‘Neler oluyor acaba?’ sorusu soruluyor. İlk keskin hükümlerin yerini kuşkular almaya başladı.
Gerçekten neler oluyordu?
Bu kadar kapsamlı bir iddianame nasıl ve neden yazılmış, yazılabilmişti? Bu iddianame uydurmalardan mı ibaretti? Özellikle olaylara ilişkin iddialar doğruysa ortada gerçekten ciddi bir durum vardı...
O zaman neler oluyordu? Asker, bir kısmı kendi içine de uzanan bu örgütlenmenin tasfiye edilmesine neden ‘olur’ vermişti? Hükümetle ordu arasında bir ‘uzlaşma’ mı gerçekleşmişti? CHP neden TSK’ya karşı bu kadar öfkeli tepkiler gösteriyordu?
Bu soruların cevabını net olarak bilemiyoruz. Ancak, siyasi değerlendirmeler yaparak durumu anlamaya çalışabiliriz.
Ergenekon iddianamesi ve operasyonları, devlet kurumları içinde ciddi ‘uzlaşmalar’ ve ‘anlaşmalar’ olmadan yazılamaz ve yapılamazdı.
Geçen yıl Hudson Enstitüsü’nde düzenlenen ve içinde muvazzaf askerlerin de bulunduğu toplantı, ‘Türkiye’de felaket senaryoları’ başlığını taşıyordu.
Aynı dönemde Hudson Enstitüsü uzmanlarından Zeyno Baran imzasıyla Newsweek dergisinde çıkan bir yazıda ise ‘Türk ordusunun darbe yapma ihtimalinin yüzde 50 olduğu’ ifade edilmişti. Hudson Enstitüsü’nün toplantılarına katılan yüksek rütbeli subayların varlığı bu konudaki endişeleri artırıyordu.
***
Bir yıl önce ‘Türkiye’nin bazı karışık senaryolara’ hedef olacağı konuşuluyordu. Genelkurmay’ın 27 Nisan e-muhtırası, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı, 22 Temmuz seçimleri ve sonunda AKP hakkında açılan kapatma davası, bu senaryoları doğrulayan gelişmeler sayılabilirdi.
22 Temmuz seçimlerinden kısa süre önce başlayan ‘Ergenekon operasyonu’ başlangıçta o kadar ilgi çekmedi. Kapatma davasının açılmasına paralel biçimde gözaltılar ve tutuklamalar ‘yukarılar’a tırmanmaya başlayınca yeni bir durumla yüz yüze olduğumuz anlaşıldı.
Sürecin sonunda, AKP kapatılmadı, Ergenekon davası açıldı. Bu kez sanki ‘bir şeyler oluyor’du. Neydi olan? Batı, Ergenekon soruşturmasını Türkiye’nin demokratikleşmesinin bir parçası olarak gördüğünü açıklıyordu. AKP’nin ise kapatılmasını istemiyordu.
‘Batı karşıtı’ olarak bilinen etkili bir çok ismin, Ergenekon davasının sanıkları olarak ortaya çıkması, gelişmenin yönünü de belirliyordu.
***
CHP, iç gerilime odaklı bir siyaset izliyordu. Bu gerilimde en etkin güç TSK’ydı. 27 Nisan muhtırası, Anayasa Mahkemesi’nin 367’yi zorunlu gören kararı onları çok umutlandırmıştı. Bugüne kadar paralel yürüdükleri güçlerle hep uyum içinde gittikleri söylenebilirdi.
Ergenekon soruşturması ise başka bir tabloyu ortaya koyuyordu. TSK, en azından bu soruşturmanın karşısında değildi. Tasfiyeye ‘emekliler’ temelinde onay vermişti. Muvazzaflar konusunda ise ‘ikircikli’ bir konumda olduğu görülüyordu.
CHP’nin çıkışı, bir süredir devam eden ve son gelişmeler karşısında parti yönetiminde artan güvensizliği, gözler önüne serdi. Eski denklemde bir bozulma olduğu söylenebilirdi.
Türkiye, yeni bir ‘uzlaşma’ya doğru yol alıyor. Sivil alanın genişlemesi dışında ‘uzlaşma’ olması mümkün değil. Ergenekon davasının açılması, AKP’nin kapatılamaması, TSK’dan gelen mesajlar bu gelişmenin işaretleri olarak okunabilir. Sanırım CHP bundan rahatsız oluyor. CHP yöneticileri, siyasetlerini üzerine kurdukları gerilim stratejisinin anlamsız hale geleceğinden kaygı duyuyor olabilirler .
CHP gergin. Ergenekon operasyonunun nereye kadar gideceğini kestiremeyenler gergin...
Süreç devam ediyor...
Radikal gazetesi
Yorumlar2