Gazi katliamının 15. yılında Veli Küçük...
- GİRİŞ13.03.2010 09:29
- GÜNCELLEME13.03.2010 09:29
İstanbul’un Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 gecesi mahallenin en merkezi yöresindeki kahvehane ve pastaneler kurşunlandı. Daha sonrasında, saldırganların bir taksiyi gasp ettikleri ve onu kullanarak çevreyi kurşunladıkları anlaşıldı. Taksiden atılan kurşunla kahvede oturan bir yurttaş yaşamını yitirdiği saldırıyı gerçekleştirenler, kaçırdıkları taksinin şoförünü de öldürmüşlerdi.
Tam 15 yıl önce bu iki cinayetle başlayan ‘Gazi Mahallesi olayları”, 22 kişinin öldürüldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı bir katliam olarak tanımlanıyor. Olay yerinde çekilen resimlerden; bir buçuk yıl sonra Susurluk davasında yargılanacak olan Özel Harekât Dairesi mensupları Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz’ın da ellerinde uzun namlulu silahlarla, göstericilere ateş ettikleri ortaya çıktı
Katliam, bir kışkırtmanın üzerine gerçekleşmişti: Kürt-Alevi yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı, solcuların etkili olduğu mahallede dışarıdan gelerek bir cinayet işlendi, böylece bir kışkırtma ortamı hazırlandı. Öldürülen bir Alevi dedesiydi. Mahalleli haklı olarak protesto gösterilerine başladı. İşte bu gösteriler başlayınca uzun namlulu nişancılar da harekete geçtiler ve gencecik çocuklar silahların hedef haline geldiler.
Silahları sıkanlar devlet görevlileriydi. Öldürenler onlardı. (Fotoğraflar ve tanıklar var.) Yakınlarını yitiren aileler sorumluların yargılanması için harekete geçtiler. Devletin, buna karşı hazırlığı vardı. Önce davayı başka bir kente, solcuların saldırıya uğrayıp, baskı görebileceğini düşündükleri Trabzon’a naklettiler. Davanın açılması ise tam 2.5 yıl sürdü.
Aileler, ellerindeki sınırlı imkânlarla, davayı izlemek için İstanbul’dan Trabzon’a gitmek zorunda kaldılar. Bindikleri arabaların önleri kesildi, taşlandı, yaralandılar, baskı gördüler. Dava ise, bildiğimiz minval üzere, çaresizliğe terk edildi.
***
Şu günlerde çok sözü edilen ‘bağımsız yargı’, bu katliam davasında tam anlamıyla ‘bağımsız’ hareket etti. Kimse işlerine karışmadı. Onlar da kendi bildikleri şekilde katil sanıklarını yargıladılar. ‘Adil ve bağımsız yargı’nın bu sürecin sonunda ne karar verdiğini biliyor musunuz? Sadece iki polise 4’er yıl... Peki 22 gencin katilleri, mahalleyi kana bulayan devlet görevlileri... Hepsi aklandılar. Yargı, olayın gereğini, işte böyle yerine getirdi.
Bu dava için ne ‘Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ harekete geçti, ne de dönem boyunca kurulup dağılan hükümetler davaya gereken ilgiyi gösterdiler. Bir ‘devlet katliamı’, böylece tarihe yazılmış oldu.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Yorumlar4