Son kum tanesi

  • GİRİŞ28.09.2011 09:27
  • GÜNCELLEME28.09.2011 09:27

Kum saatinde kum taneleri adeta yarışırcasına akıp gidiyordu. Akan sadece kum taneleri miydi yoksa hayat mı?

Elleri kum saatini sıkı sıkı tutuyor, bakışları kum saatinden akan kumları yakalamaya çalışıyordu.

Gençti, hiç yoksa kimlik yaşı gençti. Umutlarına haciz gelmiş, hayatına ipotekler konmuştu.  Neleri vardı, neleri yoktu.

İyi bir aileden geliyordu. Seçkin bir üniversiteden mezun olmuş , kariyerde yapmıştı . fiziksel olarak da beğeni toplayan biriydi.

Evi, arabası, iyi bir işi vardı. Bunlar görünürde var olanlardı.

Peki neleri yoktu?

Her şeyden öte kendinden başka kimsesi yoktu. Evini paylaştığı ama sık sık değiştirdiği sevgilileri, iş çıkışı birkaç tek attığı yakın arkadaşları. Ara sıra vakit bulursa görüşebildiği ailesi.

Aslında görünürde her şey güzel gibiydi. Günleri rutine bağlamıştı. Her sabah 24 saatlik kum saatini başlatır, akan kum tanelerine gülerek bakardı.

Bir şeyler gittikçe anlamını yitiriyor, sabahları kalkmak ona zor geliyordu. Sevgiler artık  onun için duygusuz, boş ve sıkıcıydı.

Alkol yetmiyordu. Bir şeyler yapmalıydı ama ne?

Arkadaşları onun bu bıkkınlığını çabucacık çözüm buluverdiler. Uyuşturucunun o gizemli ve bağımlı dünyasına girdiğinde, bütün sorunları uçup gitti.

Hiç kimseye ihtiyacı kalmamıştı. Ne iş, ne sevgili, ne de sorunlar umurunda değildi. Dudaklarında hep yayık bir tebessüm, bakışlarında anlamsızlık vardı.

Ama bunlarda yetmiyordu. Dozu arttırmakta fayda vardı. Her doz artımında, biraz daha mutlu oluyordu.

Biraz, biraz güzeldi güzel olmasına da bunun sonu ne olacaktı ?

O gün artık yeter dedi. Kum saatini her gün her gün çevirmekten yorulmuştu. Bu bıkkınlığa bir çözüm bulmalıydı.

Bezgin bir şekilde yatağından kalktı. Gözleri kum saatinde, gülerek “korkma artık sana ve bana çözüm buldum“ dedi.

Kum saatini son kez çevirdi. Masada şırıngası, uyuşturucusu onu bekliyordu. Dudaklarında hala o anlamsız kocaman gülüş duruyordu.

Artık son vuruşunu yapacaktı. Bunca yaşamak ona fazla bile geliyordu. Hızlı bir şekilde ALTIN VURUŞUNU yaptı ve masadaki kum saatinin dar boğazından akan kumlara bakmaya başladı.

Başladı ya bu sefer kumlar çılgınca akıyordu. Hoşuna gitti, demek ki artık bitecekti. Hayatı kısa bir film olarak gözlerinin önüne geldi ama filmi seyredecek durumda değildi.

O kumların bitmesini bekliyordu. Son kum taneleri de akmak için sıralarını. Kum taneleri  azalmaya başlamıştı. Kum taneleri azaldıkça , dudaklarındaki anlamsız gülüş de gittikçe artıyordu.

Nihayet son kum tanesi de aktı gitti. Zaman donmuştu.

Birden titremeye , başladı ardından yere yığıldı , boş bir çuval gibi. Sonrası yoktu. Onun filmi bitti , bitmesine de ya sıradaki diğer filimler. Bizlerin, sizlerin yakınlarında bu filmin aynısı veya benzerleri oynamıyor mu?

Suç kum saatindeyse hepsini kıralım gitsin, bitsin bu sorunlar. Yok bizlerde ise, diğer son kum tanelerini durduralım.

Artık belki de bu yüzden insanlar kum saati kullanmıyor. Dijital saatlerde bu hüzne gerek yok . O da çağımız gibi hızlı, soğuk  ve duygusuz.

Çağımız sürat çağı ama hayatlarımızda bu süratla tükenecekse , ben bu sürat çağını istemiyorum. Ben kum saatimin ağır aksak hızından memnunum.

Birkaç dakikamızı ayırıp kum saatimize bakalım ne kadar kum tanemiz kalmış. O taneler geri gelmeyecek ve kum saati bir kez akmaya başladıysa tükeniş başlamış demektir.

Her kum tanesinin altın olduğu zamanımızın kıymetini bilelim. Son kum tanelerin de bunu bilmek boş.

Anlamlı ve güzel zamanlar dileğiyle.

Orhan Çınar / Haber 7
orhancinar01@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat