Kaybedenlere

  • GİRİŞ19.10.2011 08:59
  • GÜNCELLEME19.10.2011 08:59

Kaybetmek ve kazanmak insan hayatında önemli yeri olan iki  unsur.  Hiç kimse kaybetmek istememesine rağmen niyeyse hayatlarımız hep kayıplarla doludur.

Peki niçin kaybediyoruz? Bunca eğitim, öğretim, bilgi ne işe yarıyor o zaman? Ters olan ne ?

Benim hayatımda şu üç kelime çok önemli yer tutar. Öfke, acele, şüphe. Bu üç kelimeden dolayı neler kaybettiniz, hiç düşündünüz mü ? Sırasıyla inceleyelim:

Öfke; öfkeyle ilgili o kadar çok atasözü ve deyim vardır ki.

Öfke baldan tatlıdır, öfkeyle kalkan zararla oturur. Bu ikisi bile bize öfkenin olmayan güzel yönünü ve kötü yönünü anlatmaya yeter. Evet gerçekten öfke baldan tatlı ama ya sonrası?

Öfkeyle kırıp döktüklerimizi sonrasında nasıl toparlayamadığımızı hatırlayalım. Aşklar, evlikler, işler ve daha pek çok şey bir anlık öfkeyle nasıl yok olabiliyor?

Dinimizin öfkeyi dizginlemeyle ilgili pek çok yasağı yok mu? Öfke şeytandandır denilirken acaba neler işaret edilmekte? Netleştirirsek, herkes öfkeyle neler kaybettiğine şöyle bir göz atsa yetmez mi ?

Aceleye gelirsek; yaşanılan kazalarda acelesi olanların payı ne kadar acaba? Acele eden ecele gider sözü çok sık kullandığımız ama pek bir şey ifade etmeyen önemli bir uyarı değil midir? Hızlı olmaya tabiki bir sözümüz yok ama aceleyle hızı birbirine karıştırmamalıyız.

Sürat çağında yaşamak çok güzel. Yetişecek bir yığın işimiz var. Peki her bayram ölen yüzlerce insan hangi bahaneden ölüyor? Kadere inanacağız, ya tedbir?  365 günde olmayan kazalar nasıl dört beş güne sığdırılabiliniyor, takdir sizin.

Şüphe her an beynimizi kemiren bir fare değil mi? Metodik şüpheye karşı değilim. Tam tersi olmalı ama şüphede ifrada geçmek yer bitirir insanı.

Her an şüpheyle yaşamak diken üstünde yaşamak değil midir?

Küçücük başlayan şüpheler kocaman olduğunda artık çok geçtir. Hele de şüphe bize yanlış bir şey yaptırdıktan sonra bunun telafisi çok zordur.

Ben de dahil şüpheden dolayı hata yapıp, en küçüğünde özür dileyerek zor duruma düşenlerin sayısı bayağı kabarık olsa.

Benim bu üç kelimeden dolayı epeyce canım yandığı için artık düşünerek, hatta korka korka bu kelimelere yaklaşıyorum. Dinimizde bu üç kelimeye dikkat edin diyorsa elbette daha da dikkatli olmalıyız. Ne var bunda diyebilirsiniz.

Kendimizde objektif bir özeleştiri yaparsak, bu üç kelimenin hayatımıza verdiği zararı çok ama çok net görebiliriz.

Öfkelenmeyin demiyorum. Eğer öfkemizi gaz değil de harekete çevirebileceksek, bol bol öfkelenin.

Aceleyi hata ve kaza olarak değil, işleri daha hızlı bitirebilmekte; şüpheyi de öldürmek, kırmak, hayatımızı zehir etmek için değil de, tedbirli ve temkinli olmak için kullanacaksınız hep birlikte kullanalım.

Yoksa zaten yeteri kadar kaos dolu bir dünya var, biz de bu karmaşaya yeni kaoslar eklemeyelim. 

Öfkesiz, acelesiz, şüphesiz günler dileğiyle.

Orhan Çınar / Haber 7
orhancinar01@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat