Pislik, seni sevmiştim!

  • GİRİŞ26.10.2011 07:29
  • GÜNCELLEME26.10.2011 07:29

Birkaç gün önce arkadaşlarla, sahilde bir kafede oturmuş derin konulara dalmışken, çığlık çığlığa bağıran bir genç kızın sesi hepimizi susturdu. Öfkesi dalga dalga tüm kafeye yayılıyordu. Gayri ihtiyari ben dahil bütün başlar o masaya dönmüştü.

20 -25 yaşlarında çakma sarışın diye tabir edilen güzel ama her haliyle "ben kenar dilberiyim" diyen bir tipti. O kadar hızlı ve yüksek sesle konuşuyordu ki tam olarak ne dediğini anlayamıyordum.

Aslında beni ilgilendirmeyen konulara burnumu sokmam ama genç kız yaptığını aleni ve hiçbirimizi takmadan yapıyordu.

Delikanlı iyi giyimli ve beyefendi birine benziyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuş, yer yarılsa da içine girsem diye düşündüğü her halinden belliydi. O kadar zavallı ve çaresiz görünüyordu ki acımamak mümkün değil.

Kızımız kırmızı görmüş boğa gibi ayaklarıyla yeri, elleriyle masayı, sesiyle de tüm kafeyi sarsıyordu. İnsan galiba bu gibi durumlarda katil oluyor.

Öfke insanı çirkinleştirir derler ya kesinlikle doğruymuş. O an kızın suratı, -hiç zebani görmedim ama- ancak bir zebaniye benzetilebilirdi.

Kafede herkes bağıran kıza odaklanmıştı. Utanmıyordu, umursamıyordu, takmıyordu. Ağzından çıkan basit sözler ve küfürleri bizi utandırıyordu. Yok bu kızdan sevgili, eş, anne olmazdı. Hatta hiçbir şey olmazdı.

Aniden masayı sandelyeleri sarsarak ayağı kalktı .

"Pislik seni sevmiştim!", diyerek çantasını ve montunu olarak, pis bir manken yürüşü taklidiyle yürüyerek çekti gitti.

Kafede sinek uçsa duyulabilecek bir sessizlik vardı. Ne olup bittiğini anlamayan gözlerle bakıyorduk. Delikanlı, yıkık, ezik, utanmış ve ufalmış vaziyette hesabı istedi. Gelen hesabı titreyen elleriyle ödedi ve kaçarcasına koşar adımlarla çekti gitti.

Sahi ne olmuştu, az önceki tsunami neydi ?

Sevgi neydi, pislik neydi? Bu iki zıt kelime nasıl bir araya gelebiliyordu? Kafam karışmıştı, bir o kadar da meraklanmıştım. Garsonu çağırarak az önceki fırtınanın sebebini sordum. Garson gülerek cevapladı.

- "Abi bu kız yolabileceği, iyi niyetli, saf ve ekonomik durumu iyi delikanlıları kendine aşık edip, işi bitince de böyle pislik çıkartarak bitirir" dedi.

İçimde kusmayla karışık bir tiksinti hissettim. Bu kadar da olmamalıydı! Sevgiyi, aşkı rantiyeye döndürmek! Her şeyin, her mesleğin bir namusu olmalı! Bu kızın ardında bıraktığı her yaralı ve tiksintili erkek gelecekteki kızlara nasıl bakacaktı.

Ey taşı toprağı altın şehir, bu kadar Bizans entrikasıyla dolu olmak zorunda mısın?

İstanbul ‘a ilk geldiğimde dostlarım. Hocam, "İstanbul da üç şeye dikkat etmelisin" demişlerdi.

Trafiği, havası ve kızı (hanımefendi kızları tenzih ediyorum). Trafiğini ve havasını kendimde test ederek tescillemiştim. Bu kızdan sonra da hepsi tamam oldu.

Tıkalı olmayan trafik, denge de bir hava ve çakma olmayan kızlar dolu bir İstanbul temenni ediyorum hepimize.

Unutmadan “pis kız biz de seni sevmedik”

Orhan Çınar - Haber 7
orhancinar01@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat