I know what it is to be young

  • GİRİŞ16.11.2011 08:00
  • GÜNCELLEME16.11.2011 08:00

I know what it is to be young

Orson Welles'in bu meşhur sarkısını bir çoğumuz biliriz.

Peki ne diyor bu şarkı?

"Ben genç olmanın ne demek olduğunu bilirim". Bunu bilmenin bir tehlikesi yok ama devamındaki "fakat sen yaşlılığın ne demek olduğunu bilmezsin"! İşte esas tehlike ve yıkım burada.

Sevmek insan doğasında var olan olmazsa olmaz duyğulardan biridir. Hastalık da, sevgi de gelirken sormaz.

Sormaz sormasına da sonrasında her ikiside bitirir insanı. Hele taraflardan biri çıkar için seviyorsa, vay gele diğerinin haline. Sevgi gerçekten güzel bir duygu.  Sevgi, kışı yaz, zehiri bal yapar.

Yalnız, sevgi kar tanesi gibidir; güzel, tertemiz ama çok çabuk erir gider. Avuçlarınıza düştüğü andan itibaren aslında bitişin başlanğıcı başlamıştır. Ne yaparsanız yapın faydasızdır artık.

Eskilerin bir sözü vardır "kaynar çorba, buzlu şerbet dişi çürütür, yaşlı erkek genç kadın sevgiyi çürütür".

Madem bu kadar tehlikeli ve sonu yok, biliyoruz ki olmayacak, o zaman bu hatalar, bu yıkımlar neden ?

Neden sevginin çiceği hep uçurumların en tehlikeli en düşüseli yerlerinde biter?

Kötülük yaşlıkta mi yoksa sevgi sadece gençler için mi? Sevmenin yaşı yok diyen, emin olun ki intihara veya acıya meyilli biridir.

Her zaman olduğu gibi yine duygusuz ve ruhsuzlukla suçlanacağım biliyorum ama olsun ben doğruları söyleyeyim de kim ne derse desin.

Spor da yaşlara göre ligler vardır,yıldızlar ayrı amatörler, profosyeneller ayrı, çünkü bilinir ki şartlar eşit olunmalı.

Peki sevgide niye bu haksızlık yapılmakta?

Herkes kendi kulvarında sevse olmaz mı?

İnanmıyorum sevgi bu kadar iyiyse niye bu kadar acı, niye bu kadar feryat! Sevip de mutlu olan kaç kişi var?

Şarkıda, "bir çok soru sordum, tanıştığım bilge adamlara, cevapları kimse bulamamış" der. Peki bizim bulma ihtimalimiz var mı? Daha da önemlisi, bulunca ne olacak. Kocaman bir HİÇ.........

Yazdan sonra kış gelecekmiş, sonbarı atladınız demeyin sevince yazdan sonraki durak direk kış, hem de ekpres.

Bilete falan gerek insan olmanız yeter. Biz kışa geldik gelmesine de diğeri ilkbahardan daha yeni yaza geçti. O kışa geçinceye kadar Allah bilir kaç kişiyi kışa gönderecek. Tek avuntu onun da kışa gelecek olması. Ama bu mutlu etmiyor ki insanı! Yüreksiz diyorlar, kalbsiz diyorlar; ne garip ki bunu diyenler, çoğu zaman gerçekte var olan kendilerini saklamak için diyorlar.

Aslında bu hayata başlarken herkesin kavuncuda esaslı bir staj yapması gerekiyor zannımca. Kime sorsam felek bize hiç kavun yedirmedi hep kelek diyor.

İyi de hiç mi kavun yok yoksa zaten hepsi kelekte biz mi bilmiyoruz, ya da hepimiz kelekken mi seçip, seçiliyoruz?

Bütün yollar çıkmaza gidiyor....

Ben yürümekten yorulmuş, yollar benim gibilerle dolmuş. Yok arkadaş bu yol, yol değil yol olmamasına da, bizim ne işimiz var burada.

Şarkı bitiyor, son mısraları anlayana, anlatıyor herşeyi, bense hala inanamıyorum sevgiye. Sevmeye yüreğim var, var olmasına da hala çalışan bir mantıkla sevgiye inanmak zor.

Zamanla, senin gençlik günlerin geçerken, zamanlarını seninle paylaşan birileri olacak

İşte filmin sonu hep böyle.

Sen birilerine kışa götüreceksin, sonra birileri seni kışa götürecek.

Oysa mevsimleri ta çocukken öğrenmemize rağmen bu hata niye?

Ben beşinci ve sakin bir mevsim istiyorum, mümkünse. İnişsiz ve çıkışsız. Tadı tuzu olmayacak belki ama olsun hiç yoksa yüreğim bana ait, kriz korkusu olmadan. Bildiğim mi Azrail öldürür insan süründürür. 

O yüzden önce kendimizi sevmeyi öğrenelim, sonra başkalarını.

Orhan Çınar / Haber 7
orhancinar01@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat