Koca Sinan'ın sofrasında

  • GİRİŞ07.12.2011 08:42
  • GÜNCELLEME07.12.2011 08:42

Beş Aralık'ta, Süleymaniye'nin muhteşem güzelliği eşliğinde, Koca Sinan'ın aşure daveti vardı. Mimar dostlarım kambersiz düğün olmaz düşüncesiyle bu güzel güne beni davet ettiklerinde hiç düşünmeden evet dedim. Koca Sinan'ın adına ve şanına yakışmayan ama kendi projesi olan küçücük kabri hızurunda okunan dualardan ve anma konuşmalarından sonra, sıra o güzel aşureyi yemeye gelmişti.

Aslında yemekle pek aram yoktur ama aşure o kadar güzeldi ki iki kap yemekten kendimi alamadım. Karnım yeteri kadar doyduktan sonra sıra günün anlam ve önemini hatırlamaya gelmişti.Koca Sinan 'ın mimari yönünü ve muhteşem eserlerini anlatmayacağım, zaten tüm dünya ve hepimiz biliyoruz.

Beni esas ilgilendiren mimarlıkla aşurenin ne ilgisi olduğuydu. Mimar dostlarıma beni bu konuda bilgilendirmelerinini istediğimde, atalarıma olan saygım ve sevgim bir kat daha arttı.

Mimar Sinan vakıf senedinde, kıyamete kadar sürdürülmesini isteği aşure vasiyeti söyle;

Her sene vakfın gelirlerinden 300 akçe ayrılarak Muharrem ayının onüçüncü gününde vakfın Süleymaniye imareti yanındaki büyük evinde çeşitli yemekler hazırlanarak fukaraya dağıtılması.Yemekten sonra Kur'an-ı-Kerim'den cüzler okuyan üç kişinin toplanarak Hatmi Şerif duası okunarak sevebının vakfa bağışlanması. 60 akçenin de dua edenlerle mecliste bulanan fakirlere sadaka olarak dağıtılması.

İşte atalarımız sağlıklarında olduğu gibi, öldükten sonra da hayra devam etmişler. Bu güzel özellikler bitmiş mi tabiki hayır. Bu günkü etkinliklerin hayırsever bir işadamının yaptığı maddi destekle yapıldığını bilmek, günümüzde de sonrasında da bu güzel etkinliklerin yaşatılacağı konusunda tüm kaygılarımı yok etmeye yetti. 

Her adımında eşşiz bir tarihi yaşamak, o güzelliklere şahit olmak, hele de bu görkemli eserlerin varislerinden olmak, gururlandırdı beni. Sonrasında da utandırdı. Bu çağa damgasını basmış imparatorluğun günümüz temsilcileri olarak acaba bizler üzerimize düşen vazifeleri yeteri kadar yapıyor muyuz?

Kendi adıma dürüstçe cevap vereyim, hayır. O güzelim tarihi dokunun içinde otoparklar alakasız dükkanlar, değerine yakışmayan yaklaşımlar. Dikkatimi çeken ve beni üzen en anlamlı olay yabancı turistlerin, bizim gerektiği kadar ilgilenmeyip değer vermediğimiz tarihimize, bizden daha duyarlı ve hassas olmalarıydı.

Hey Koca Sinan, aşureni yedim, eşşiz eserlerine doya baktım, peki ben senin için ne yaptım? Hiç, koca bir hiç. İyiki tarihimizde sen ve senin gibi yüzlerce müstesna insan var da,onlarla idare edip gidiyoruz.

Sizlerden kalanların üzerine ne ekledik. Sadece günü geldiğinde hatırlıyor gibi yapıp, unutup gidiyoruz. Tarihimize sahip çıkalım, yoksa onlar da yok olup gidecek ve elimizde birşey kalmayacak.

Sen rahat uyu Koca Sinan, eserlerin yüzyıllara meydan okudu ve okuyacak.

Böylesine güzel bir etkinlige beni davet ettikleri için;Süleymaniye Cami'nin restorasyonunu da gerçekleştiren Hasan Gürsoy'a, Mimar Sinan Tarihi ve Kültürel Mirasları Koruma ve Yaşatma Derneği olarak başkan İnşaat Mühendisi Mehmet Çevik'e, Müze Kent Koordinatörü Y. Mimar Ulvi Günpınar'a, Müzekent Koordinatör Yardımcısı İnşaat Mühendisi Ruhi Dinçer'e, Mimar Güzin Taştekin'e, Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Aynur Özcan ve Y. Mimar Restorasyon Uzmanı Murat Kıyıcı'ya en derin saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

Orhan Çınar - Haber 7
orhancinar01@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat