Cam kırıkları

  • GİRİŞ14.12.2011 09:10
  • GÜNCELLEME14.12.2011 09:10

Bazen gösterilerde cam yiyen veya camların üzerinde yürüyen insanları hayretle seyrederler. Oysa ben hep ne var bunda demişimdir. Çünkü ben ve benim gibilerin, hayatı hep cam kırıklarıyla geçer.

Bir gecekondu mahallesinin, tek göz odasında hayata düştüm, düştüm diyorum çünkü ne anam babam, ne yedi kardeşim ne de sonrasında ben, bu doğuma sevinemedik.

Ağlamak istedim doyası, açlık cam kırıkları gibi yırttı gırtlağımı, yutkunmak istedim olmadı. Oyunlar oynayamadan, mendil satmaya başladım. Cam kesermiş ya yalan, ayazda derimin her tarafının milim milim kesildiğini hissettim. Sevinmedim değil çöpte bulduğum oyuncaklarla,  oyunlar oynadım bir bilseniz.

Mesela hiç kilo sorunum olmadı, hep sıfır hatta eksi bedendim. Modayı takip etme kaygımda yoktu. Komşuların eskileri, çöplerin tüm mağazaları emrime amade idi. Tek üzüntüm “bize gel giydirelim” programlarına katılamamamdı. Ha evet bir ara bir televizyoncu beni çekmişti, sayılır mı o bilmem?

Babam niye hep sarhoştu anlamazdım. Getir şu zıkkımı içeyim derdi hep. Zıkkım nasıl içilir anlamazdım. Anladığım o zıkkım bizim camlarımızı hep kırardı. Zaten sağlam camımızda yoktu ki. Kışın rüzgarı yazın, tozu doyasıya tattırırdı bize. Herkes cam silmekten nefret ederken, annemin hiç böyle derdi olmadı.

En güzel yıllar çocukluk yılları derler, yalan inanmayın. Ben çocuk oldum ama o güzel dedikleri yıllar bana hiç uğramadı, güzelden kastınız dayak yemeden geçen günse ara sıra o güzel günlerden bende yaşadım ama o kadar. Çok nadir olsa da üç öğün yemek bile yedim. Bayattı ama olsun, tıka basa patlayıncaya kadar yedim.

Okul önlerinde beklerdim bu çocuklar ne yapar diye. Anneleri babaları ellerinden tutardı hep. Top oynar, ip atlar, oyunlar oynarlardı. Düşünürdüm ben niye böyle değilim diye. Kardeşlerimde benim çalışırdı hep. Acaba biz başka bir tür çocuklar mıydık, bilmiyorum ki?

O anlarda cam kırıkları dolardı gözlerime, yaş yerine kan akardı ama benden başka gören olmazdı. Çok canım yanardı, kaçardım insanlardan, kendimden, kaderimden nafile hepsinden kurtulsam bile, kaderim hep benimle gelir, tüm camlarımı kırardı tekrar tekrar.

Nereye el atsam, paramparça olurdu. Bulduğum gözlüğün bile camları çatlaktı. Herşeyi kırık kırık görürdüm. Gözlüğüm markaydı, gözler ise benim markasız, hatta adı bile olmayan gözlerimdi.

Tüm cam kırıkları kötü değildi tabii. Mahallenin camcısı kırdığım her cam için bir lira verirdi bana. Üzülürdüm yine de. Ekmek parasıydı ne yapabilirdim ki. Küçük pencere camları kırardım ki çok zarar vermeyeyim diye.

Hepsi bir yana en çok canımı yakan o sevdam oldu. Biliyorum garibanım, sevmeye hele de sevilmeye hakkım yok. Ne bir cep telefonum ne de kontörüm var. Benim gibi birini kim ne yapsın? Dudaklarım çatlak, ellerim nasırlı. Saçlarım güzel, çevrelediği kafa çirkin. Gözlerim anlamlı bakıyormuş, eşşek gibi. Bu iyi bişey mi bilmiyorum ama bana olsa olsa eşşek gibi olmak yakışır değil mi?

Yok artık, kırmaktan ve kırılmaktan bıktım. Kırılacak fazla bir şeyimde kalmadı zaten. Benim camımım hepsini bir seferde kırsam ne olur ki. Kimin umurunda? On kişiden biri eksilse kimin haberi olur ki? Sevinirler bile yer açıldı diye. Dudaklarımdaki bu gülümseme hayra alamet değil. Ben gülmeyi bilmem ki. O bizim gibiler için değilmiş. Ben kimim ya, ben olarak doğmak benim suçum mu, davacıyım arkadaş, ben bu kaderi istemiyorum.

Çözüm belli galiba; Azrail’in tekerine çomak sokarsam bu iş tamamdır. Yaşarken bir lüksüm olmadı, bari ölürken bir lüksüm olsun. Bunlar son düşünceleriydi O‘nun.

Sonrası mı; son model bir mersedesin tamponunda bitti bu acı hayat. Her taraf cam kırıklarıyla doluydu. Bizimki kanlar içinde yatıyordu. Dudakların saçma ve anlamsız, kocaman bir tebessüm. Gülüyordu, yokluklar içinde ve gariban yaşamıştı. Ölürken, kötü kaderini yenmiş, lüks içinde ölmüştü rahmetlik.

Kesin, galiba bu yüzdendi bu tebessüm. Helal olsun bizimkine. Son “cam kırıkları” nihayet O’nu mutlu etmişti.

O kurtuldu kurtulmasına da, bizler ne olacağız? Kırmadan, kırılmadan bu camdan dünyada nasıl yaşayacağız? Çantalara, cüzdanlara, tebessümlere saklanmış taşları nasıl görebileceğiz? Nasıl engel olacağız bu taşlara? Hele sahte sevgilere, sahte tebessümlere saklanmış cam kırıklarından nasıl korunacağız?

Vazgeçtim, gelin kırın bütün camlarımı. Kırın ki kırılabilecek bir şey kalmasın. Geriye dönüp bir bakın bakalım,geçmişte ne kadar cam kırmışsınız. Sana sesleniyorum; sapanını saklamaya  çalışan çocuk. Biliyorum sen bunu oyun zannediyorsun ama kırdığın camlar asla, eski haline gelmeyecek.

Orhan Çınar  - Haber 7
orhancinar01@gmail.com

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat